İSMET KÖSOĞLU/Gazeteci Gözü İle
Yurdumuzda 1961 yılında yapılan bazı düzenlemeler sonrası 10 Ocak günü Çalışan Gazeteciler Günü olarak kutlanıyor. Öncelikle şunu da söylemeliyim ki Gazetecinin çalışanı çalışmayanı olmaz, işi olan olmayan Gazeteci olur.
Yakın zamana kadar Yasama, Yargı ve Yürütmeden sonra dördüncü kuvvet nedir diye sorulduğunda hep BASIN adı söylenirdi. Oysa birkaç yıldır böyle bir şey söylenemez.
Kamuoyunu doğru haber alması konusunda bilgilendiren Gazetecilerin çok önemli bir görev yaptığı inancındayım.
Doğru haber ve yazı yazan Gazetecilerin 10 Ocak gününde hatırlanması moral motivasyon bakımından önemlidir.
Mesai mevhumu bilmeyen Gazeteci 24 saat görev başındaki asker, polis veya diğer kamu görevlileri kadar kutsal bir çalışma yaptığının bilinmesini istiyorum.
Gazetecilik mesleği gereği gibi yapıldığında çok değerlidir.
Yazan kimse, kimsenin kalemi olamaz.
Habere giden muhabir gördüklerini haberinde işlemeli, yazan kimse yöresinin menfaatlerini düşünerek kimseden korkmadan, yalakalık etmeden satırlarını döşemelidir.
Bütün ekonomik zorluklara rağmen günümüzde sizlere haber, bilgi, fikir taşıyan basının olmadığı bir dünyayı düşünülemez Her sabah taze ve doğru haberleri hazırlayarak önünüze süren bu sektörde maddi sıkıntılar çeken çok fedakâr insanlar var.
Gazeteci Devlet memuru değil fakat 24 saat görev başındadır.
Gazeteciler gerçekten canla başla çalışır. Haber peşinde koşarken ailesini ihmal ettiği çok olur.
Günümüz çalışma şartları teknik olarak baktığımızda dünü de bildiğim için çok farklı ve daha iyidir. Dijital fotoğrafçılık fotoğraf çekmeyi hızlandırmış, internet ortamı haber alma ve iletme süresini saniyelere indirgemiştir.
80 li yıllarda siyah beyaz filmlerin kullanıldığı dönemde İkizdere’den yıllarca haber gönderdim. Bir kart fotoğraf için Rize’ye indiğim Trabzon’a gittiğim çok olmuştur.
Akıllı telefonların yerine kullanılan manyetolu telefonlarla yıldırım Basın ödemeli telefon kaydı verdiğimi unutmuyorum.
Bugün Türkiye'de çalışan gazetecinin yarın garantisi yani iş güvencesi maalesef yoktur.
Günümüz Türkiye’sinde halen yazdığı bir yazıdan dolayı işten atılırım veya mahkemelerde sürünürüm korkusu yaşayan Gazetecilerin olduğunu düşünmek istemiyorum. Yazdıkları haber ve kitaplardan dolayı mahkeme kapılarında sürünen, mahkûm olan birçok arkadaşımız var.
Yapılan istatistiklerde günümüzdeki en stresli meslek olarak Gazetecilik 1.sıradadır. Aşırı stres altında görev yapan arkadaşlarımızın sıkıntılarını en asgariye indirmek için çalışmalar yapılıyor dersem yalan olur. Çünkü gördüğümüz bir çalışma yok.
Rize'de birçok Gazeteci arkadaşımız fedakârca çalışarak gazete veya internet sitelerine haber geçiyor. Birçoğunu hepiniz tanıyorsunuz, günün her saatinde nöbette olan bu arkadaşlara gereken önem veriliyor mu?
Kurum amirleri haber amaçlı kuruluşlarından bilgi isteyen gazetecilere zorluk çıkarmamalı aksine yardımcı olmalıdır.
Gazeteciye yardımcı olmak haberde bilgi kirliliğin de önüne geçer.
Gazeteciler olaylara ve dolayısıyla tarihe birinci derecede tanıktır. Bana olduğu gibi birçok arkadaşıma da geriye dönük enteresan konular sorulduğu çok oluyor, üzerinden yıllar geçtiği halde bizzat yaşadığımız için tanıklık yapabiliyoruz.
Çektiğimiz solmuş siyah beyaz fotoğraf tarihe şahitlik eden güzel belgelerdir.
Mükâfat beklemiyoruz bir haber bir yorum üzerine tatlı bir dille aldığımız teşekkür telefonu veya tatlı yüzle bir çay ikramı çekilen sıkıntıları unutturuyor.
Önemli olan insanlık ve arkada bırakacağımız bir hoş seda olmalı.
Bizim günümüzü hatırlayıp mesaj geçen tüm dost, arkadaş ve kuruluşlarımızın güzide başkanlarına teşekkür ediyorum.