Geldiğim
Eskişehir’de çok değerli
Büyükşehir
Belediye başkanı tarafından,
Önemli yerler gösterilerek, gezdirildim…
Gittiğim
O eski diye bilinen
Eskişehir’i,
Daha öncelerden biliyordum…
Adı gibi
Eski bir şehir olan burası,
Çok kötü bir durumdaydı…
Kentin
Tam ortasından geçen
Porsuk Çayı,
Fare ve
Porsukların cirit attığı bir yerdi…
Ulaşım çözülmemiş,
Şehir bir türlü kalkınamamıştı…
Rant
Ve
Rüşvetin döndüğü belediye,
Çözüm değil,
Problem merkeziydi…
Şehir,
Çarpık yapılaşma ile
Eskişehir adını,
Fazlasıyla hak ediyordu…
…
İşte
Bu şehre giderken,
Daha önceleri görüp
Zihnime kazınan bunlar, aklıma gelmişti…
Fakat
Bu Şehri görünce
“Aman Allah(cc)’ım” diye,
Seslice bağırmışım…
Sanki
Türkiye’den çıkıp
Avrupa kentlerinden birine
Gelmiştim…
O,
Porsuk Çayı
Bir deniz sahili gibi
Düzenlenip,
Halkın hizmetine sunulmuş…
…
Akşamüzeri
Ağırlandığım misafirhanede
Yorgun düşerek
Uyuyakalmıştım…
O kadar
Yorulmuştum ki,
Her gün gazeteye gönderdiğim
Yazımı bile,
Gönderemeden uyumuştum…
Gece yarısı
Dışarıdan gelen çok fazla,
Gürültüden uyanmıştım…
Kapım çalınınca,
Bir anda irkilmiştim…
Kendi kendime,
“Acaba,
Deprem mi oldu?” diye, düşünmüştüm…
Kapıyı açtığımda
Büyük bir kalabalığın bana,
Tazimle saygı gösterdiklerini gördüm…
Vali,
Belediye Başkanı
Ve
Eskişehir’in
Önde gelenleri, oradaydı…
“Ne oldu?” diye,
Söylememe bırakmadan,
“Efendim,
Tekrar eski duruma
Geri gelerek,
Padişahlık sistemine döndük…
Sizi,
I.Sultan Rahman olarak,
Tahta çıkardık…
Emirlerinizi
Ve
Fermanınızı bekliyoruz” diye,
Söylemişlerdi…
Hemen
Tacımı giyerek,
Oraya toplanıp beni bekleyen
Halkın huzuruna çıkmıştım…
“Sen
Çok yaşa Padişahımız,
I.Sultan Rahman” nidaları,
Ortalığı çınlatıyordu…
Payitaht Merkezi olarak
Eskişehir’i seçerek,
Artık
Türkiye’yi, buradan yönetecektim…
İlk isteğimi de,
Orada beni bekleyenlere
Söylemiştim…
“Tiz,
Sağ olup ta
Trabzon’da görev yapan
Belediye Başkanlarını bana getirin” diye,
Fermanımı duyurmuş oldum…
Ertesi gün
Yanıma getirilen
Trabzon’un
Eski belediye başkanlarına
Bağırarak söylüyordum…
“Yıllarca
Yönettiğiniz Trabzon’un,
Nasıl içine ettiğinizi,
Buraları görünce anladınız mı?
Deniz kenarında
Olduğu halde bir kenti,
Denizden kopardınız…
Her tarafı
Yeşil ve mavi olduğu halde
Yeşil ve
Maviye hasret bıraktınız…
Ulaşımına,
Çarpık yapılaşmasına,
Çözüm bulamadınız…
Tarihini
Ve
Geleceğini yok ettiniz…
Burayı görünce
Bir kent nasıl değişir, görebildiniz mi?
Hepinizi toplasanız,
Bir Yılmaz Hoca etmezsiniz” diye,
Olanca gücümle bağırdım…
“Tiz,
Bunlara
100 kırbaç vurun” diye,
Emrimi verdim…
“Padişahımız Efendimiz,
Bizleri bağışlayın…
Biz ettik,
Siz etmeyin” yakarışlarını, duymadım bile…
Biraz sonra,
Bana haber gelmişti…
“Filan Başkan
30. kırbaçta vefat etti…
Filanca
61. kırbaçta gitti…
Filan ise
80’e
90’a kadar dayandı…
Hepsi
Son kırbacı görmeden, terki diyar etmişti…
2. Fermanımı
“Onları,
Mahvettikleri Trabzon’a değil,
Porsuk Çayının
Kenarına gömsünler” diye,
Bağırarak söylemiştim…
…
“Evet
Rahman Bey,
Porsuk çayının eski halini
Gömdük gitti” diye, bana söylüyordu…
Bunu söyleyen,
Eskişehir Belediye Başkanı
Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen Hoca idi…
Meğer
Eskişehir Belediye Başkanı,
Yılmaz Hoca,
Porsuk Çayını bana
Gezdirirken,
Yorgunluktan uyuyakalmış,
Yine
Kâbus görüyordum…
…
Geceleri bıraktık,
Artık gündüzleri de,
Kâbus görmeye başladım…
Trabzon’da olsaydım Cevat Hocaya okunur,
Biraz kendime gelirdim…
Acaba
Eskişehir’de
Nefesi kuvvetli bir hoca var mıdır?
29.04.2022
Rahman AYHAN
Gazeteci-Araştırmacı Yazar