Doğrusu her ülke insanının yaşamış olduğu “Ahlaki Dejenerasyon” belki de son yüzyılın hastalığı haline gelmiş durumda.
Artık aileler ne yapacağını bilememekte.
Bu konuda mustarip olan aileler Soluğu ya psikolog ta ya da yeni türeyen “Yaşam Koç” loğunun kapısında veya bu durumdan faydalanmak isteyen üfürükçülerin kapısında almaktadır.
Dejenerasyon kelimesi tam olarak Ahlaki yozlaşmayı, ahlaki bozunumu, ahlaki soysuzluğu içerir.
Ülkemizin bu konuda diğer dünya ülkelerine bakıldığında aynı seviyede olduğu hatta daha da ileri giderek onları bile geçtiği görülmektedir.
Hele ülke insanının dini kimliğinin Müslüman olması da çok üzücü bir durumdur.
Bu Ahlaksızlığa en çok çanak tutan etkenlerden birisi tabi ki, televizyon kanalları.
Televizyonlarda her senaryonun sansür edilmeden yayınlanması. Adeta kimin eli kimin cebinde belli değil cinsten senaryolar izleyicilerin kafasını bulandırmakta.
Yeni ergen çocuklara kötü örmek olunmaktadır.
Yarışma programları adete arkadaşına her kötülüğü yapıp kazanma üzerine konu edilmiş.
Bir bakıyorsunuz bir senaryo var. Elimiz bile yazmaya varmıyor ama bu gerçekleri de yazmamız lazım.
Kayınpeder, gelin ilişkisini konun alan diziler.
Veya en yakın arkadaşının eşi ile birbirini aldatma sahneleri reyting yakalama uğruna çok normal imiş gibi gösteriliyor.
Küçük çocukların izlenimine sunulan sahnelerde bile çocukların birbirlerine karşı nefsani hislerle bağlanmaları konu edilmiş.
Bu senaryolarla o küçücük saf, temiz çocuklarımızın aklı bulandırılıyor.
Bizim ülkemizde İlk öğretimde okuyan çocuklar aynı okulda okuyor.
Dolayısıyla ilk okul 3ncü sınıfta okuyan bir öğrenci aynı zamanda orta okul son sınıfta okuyan bir öğrenci ile aynı kantine gidiyor. Aynı ortamlarda bulunuyorlar.
Çok lüks hayatlara özenen gençler çalışmadan hemen kısa yoldan zengin olmayı hedeflerine koyuyor.
Bunun için de her tuzağa kolayca düşüyorlar. Madde bağımlılığının birinci sebebi bu.
Daha sonra uyuşturucu kuryeliği ve diğer ahlaksız işere buluşma.
İpin ucu kaçtı mı? Bu yoldan daha geriye dönüş yok. Deyip hayatını karartan gençlerimizin sayısı ne kadardır. Bilmiyorum.
İletişim çağındayız. İletişimi iyi kullanabilenler (Müspet) maddi ve manevi kazıyor.
Bir eksiğimiz daha var. O da cep telefonları. İnternetiniz olduğu müddetçe, dünyayı bir cep telefonundan idare edebilirsiniz.
Her evde fert başı telefonlar mevcut. Bu telefonları kullanan çocuklarımızı kontrol etmekte artık mümkün değil.
Dolaysıyla bu konu ilgililer tarafından ele alınmalı, irdelenmeli araştırma yapılmalı.
Diziler sunuma girmeden önce RTÜRK kriterlere uygun olup olmadığını kontrol ettikten sonra izleyiciye sunulmalıdır.
Sosyal Medya’ya mutlaka kısıtlama getirilmeli. Zararlı olanlar kapatılmalıdır.
Bu konu tabii ki ilk önce Anne ve Babayı ilgilendiren bir konudur. Ancak anne ve baba eğitimli değilse çocuğun suçu ne?
Millî Eğitim Bakanlığı bu konuda mutlaka çalışmalar yapıyordur. Ama görünen o ki bu çalışmalar yetersizdir.
Toplum olarak üzerimize düşeni bizlerin de yapması bu konuda ilgili bakanlıkların seminerler düzenlemesi eğitim vermesi çocukları internet bağımlılığında alıkoyacak etkinliklere yer vermeleri elzemdir.
Çocuklar toplumun aynasıdır. Nasıl ki edepli, ahlaklı bir çocuk gördüğümüzde bu hangi okulu bitirdi diye sormuyoruz.
Bu kimin çocuğudur diye soruyoruz.
Ahlak, edep, haya, namus, bunlar bakkaldan satın alınmıyor. Bunlar ailede üretilir ve çocuklara miras bırakılır.
Peygamber Efendimiz SAV de “Haya sadece hayır getirir buyurmuştur”
Toplumu yüceltecek olan “Önce Ahlak ve Maneviyat “tır. Allah’a emanet olunuz