1906 doğumlu
Okuma yazması olmayan biriydi…
Evlilik çağı geldiğinde,
Trabzon’un
Samaruksa köyünden
Saliye adında bir kızla evlenmişti…
Kendi
Trabzon’a çok yakın olan
Canbur’da yaşıyordu…
Mutlu bir evlilikleri
4 erkek
1 kız, 5 çocukları olmuştu…
Eşi
Saliye’ nin de,
Okuma yazması yoktu…
Ama
Nüktedan ve
Bilim aşığı bir kadındı…
Onun için
Kızı hariç erkek çocuklarının
Hepsini,
O zor koşullar altında okutmuşlardı…
Başsavcı olan oğlu
Temel,
İpten adam alır dedikleri, türden biriydi…
Ortanca oğlu Orhan
Bu ülkeye,
Avukat olarak hizmet etmişti…
En küçük oğlu Burhan Suat ise
Tıp Profesörü,
Çocuk Doktoru olmuş,
Başhekim,
Sağlık Bakanlığı,
Temel Sağlık Hizmetleri
Genel Müdürü,
Milletvekili, Bakan olarak bu millete
Hizmet etmiş,
Hatta etmeye devam ediyor…
Çocuk Burhan Suat’ın
Annesi ile ilgili bir anısını kendinden dinleyelim…
“Annem, kiraz mevsiminde
Topladığımız kirazları,
Akşamdan
Bir sırt sepetine doldurmuştu…
Sabah gün açmadan kalktı
Ve
Bana en temiz(!)
Giysilerimi giydirerek sepeti sırtladı…
Sırtında bu kadar ağır bir sepetle,
Daha Lansa’ya varmadan (köyün alt mahallesi)
Annem aşırı derecede
Yorulmaya başlamıştı…
Lansa’dan sonra
Artık
Rahat yürüyemiyor, sık sık duraklayarak,
Sırtındaki sepeti
Yol kenarındaki duvara dayamak ve
Dinlenmek zorunda kalıyordu…
İşte
O sırada sepeti yasladığı
Bir taş yerinden oynamasın mı?
Sepet kaydı ve
Annem sepetle birlikte yere düştü...
Annemde bir şey yoktu
Ama
Yere çarpan sepetteki kirazlar ezilmişlerdi…
Bu çok ciddi bir durumdu…
Çok üzülen annem,
Sepeti yeniden sırtına alarak yürümeye başlamıştı…
Annemin arkasından giderken
Gördüğüm durum şuydu;
Sepetten akan kiraz suları annemin bacaklarına,
Oradan da
Giymekte olduğu
Kara lastiğin içine iniyordu...
Hacı Mehmet’te otobüse bindik
Ve
Çömlekçi ’de indik.
Oradan Moloz’a kadar taşımak için
Yine sepeti sırtladı...
Moloz’a vardığımızda, kirazlar iyice ezilmiş,
Satılacak halleri kalmamıştı.
Zavallı annem çok üzgün
Ve
Ağlamaklı bir haldeydi…
Çünkü satacağı bu kirazlarla
Hem evin çeşitli ihtiyaçlarını karşılayacak
Hem de
Sümerbank’tan
Basma satın alacaktı…
Bir de bana,
O zaman ‘cici mama’ dediğimiz,
Şehir ekmeği ile helva sözü vermişti...
Moloz’da bizim gibi
Kirazları satmaya çalışan
Başka köylerden gelen, köylüler de vardı…
Bizim sepetin içine elini sokan alıcılar,
Sepetin altından da suyun sızdığını görünce,
Başkalarına gidiyorlardı...
Bizim kirazın satılmaması karşısında
Annem,
Sepetin yanında yıkılmış gibiydi…
“Bunu birine ucuza versek de,
Sana ekmekle helva alsam bari!” diye,
Ağlamaklı bir sesle başımı okşuyordu...
Herhalde
Çok ucuz bir fiyata
Kirazları sattıktan sonra,
Boş sepeti
Sırtına alarak yola koyulmuştuk…
Annem,
Ne alışveriş yapabilmiş,
Ne de Sümerbank’a uğrayabilmişti…
Bir bakkaldan helva aldığını
Ve
Üzeri
Dumanlı ekmekleri bulunan
Bir fırına girdiğimizi,
Sonra da bir köşede oturup,
İştahla
Bunları yiyişimizi, hatırlıyorum…”
İşte
Eski ismi Canbur olan
Dolaylı’ nın
Önemli değerlerinden olan
Prof. Dr. Burhan Suat Çağlayan’ın
Annesi ile bu anısını anlattım…
Onlar fakir
Fakat
Gönülleri zengin insanlardı…
Kendilerinin
Okuma yazmaları yoktu
Ama
Çocuklarını,
Yoklukla okutmuşlardı…
Kendilerine cahil denilebilir
Ancak
Cehalete adeta savaş açmışlardı…
Belki
Sabaha yiyecek ekmekleri yoktu
Fakat
Dolaylı’ da
Kamu kuruluşları olan
Okul, Cami,
Postane ve Sağlık Ocağının yerini
Okuma yazması olmayan
Hayri ve
Saliye Çağlayan bağışlamıştı…
Fakir ama
Zenginden daha fazla
Cömert
Ve
El açıklığı,
Böyle bir şeydir, sanırım…
Bu vesile ile hatırladığımız,
Merhum Hayri ve Saliye Çağlayan,
Çocukları
Merhum Tenzile, Ömer, Temel
Ve
Orhan Çağlayan’a
Allah(cc)’tan rahmet,
Burhan Suat Çağlayan Hocama ise
Sağlıklı,
Uzun ömürler dilerim…
İyi ki,
Cehaletle savaşanlar var,
İyi ki,
Onlardan bazıları da,
Köyden
Bizim komşumuz olmuşlardı…
24.01.2022
Rahman AYHAN
Araştırmacı Yazar
Yilmaz Haliscelik 3 Yıl Önce
Tesekkur ederim.
Güngör Baytar 3 Yıl Önce
Koca yürekli insanlar. Mekanları cennet olsun. Ruhları şad olsun.