Her şey FETÖ
Baş Papazı emredip,
“Mezardaki ölülerinizi bile
Çıkarıp,
Ona “evet” kullandırın”
Dediğinde,
Onu dinlememizle başlamıştı…
Ülke adeta,
Yalancı cenneti yaşıyordu…
Sıradan ve
Basit insanlar bile
Ucuz krediden dolayı
Ev sahibi olabiliyor,
Lüks arabalar alabiliyordu…
Dünyadaki para bolluğundan dolayı
İnsanlar,
İstediklerini elde ediyordu…
Tabi
Bu bolluğu,
Ruhani bir güce bağlıyor,
Onun
Yeryüzündeki temsilcisinin
O,
Olduğuna inanmaya başlanılmıştı…
İktidardakiler,
Ülkenin bütün yeraltı
Ve
Yerüstü kaynaklarını satıyor,
Hayatımızdan
Memnun olduğumuz için
Hiçbir şeye karışmıyorduk…
Bazıları onu
Haşa Tanrı yerine koyuyor,
Planlı ve
Projeli olarak,
Tarım ve hayvancılığı bitirdiğini,
Görmek istemiyorduk…
Cumhuriyetin kuruluşundan
Günümüze gelmiş
Fabrikalar,
Limanlar,
Resmi kurumlar adeta
Yok pahasına elden çıkıyor,
Fakat
Halimizden çok memnunduk…
Buraları alan yandaşlar
Fabrikanın içindeki hurdaları sattığında
Buraya verdiğinin
3-4 katını alıyor,
Arsasını ise yine devlet kurumlarına
Yüz Milyonlarca Dolara satıp,
Adeta
Büyük vurgun vuruyordu…
TELEKOM gibi
Ülkenin stratejik kurumu bile
Yabancılara satılıyor,
Ülkeyi soyup, soğana çevirdiğini
İçini boşaltıp,
Kaçtığında anlıyor
Ama
“Bir bildiği vardır” diyerek,
Ona
Sesimizi çıkarmıyorduk…
Şimdi
Ölmüş olan ve
Öbür tarafta,
Hesap vermeye başlayan dönemin
Maliye Bakanı,
“Ne banka bırakacağız,
Ne fabrika…
İşletme de bırakmayacağız,
Liman da bırakmayacağız,
Stratejik bölgeymiş hiç önemli değil,
Ne varsa
Hepsini satacağız...
Önemli olan müşteri bulmak,
Parayı veren, düdüğü çalar” dediğinde,
Tepki koymadık,
Bir elimiz yağda,
Bir elimiz balda olduğu için,
Tepki koyamadık…
Makamlara atanacak
Liyakatsiz ve
Yalakalar,
Onun peygamber olduğunu söylüyor,
Bıyık altı gülüp geçiyorduk…
Onunda
Etten ve kemikten olduğunu,
Herkes gibi
Donuk gözlerle millete bakacağını
Görmüyor,
Bir türlü göremiyorduk…
Her insan gibi yaşlanacağını
Hesap edemiyor,
İktidarda kaldığı 22 yıl bile
“Bana yetmedi” dedikçe,
Yine
Ona devam deniliyordu…
Referandumda
“Evet” dendiğinde
Bu ülkenin altına
Dinamit koyacağımızı idrak etmiyor,
Bir türlü edemiyorduk…
Çünkü
Aç,
Açıkta değil,
Karnımız doyuyordu…
Hatta
Arada et döneri bile yiyebiliyorduk…
Ülke her taraftan kuşatılıyor,
Ülkemizin teminatı olan
Yasama,
Yürütme,
Yargı olarak bilinen
Kuvvetler ayrılığı bitirilerek,
Tek ele bağlanıyordu…
Artık
Tek kişi her şeye karar veriyor,
Adeta
İlkokullarda
Sınıf başkanını bile
Onun seçmesini istiyorduk…
Sağolsun
O da bizi kırmıyor,
Ülkenin bütün kurumlarının
Kurul üyeliklerine,
Genel Müdür,
Genel Müdür Yardımcıları,
Şube Müdürlükleri,
Anayasa Mahkemesi üyelikleri,
YÖK Başkanı,
Rektörler,
TÜBİTAK Başkanı,
Daha adını sayamayacağım
Binlerce makama
Atanacakları o belirliyor,
Tek başına buna karar veriyordu…
Tabi
5 tane üniversitede olduğu gibi
Rektör atamasını
Unuttuğu da oluyor,
Ama
Onda bile
“Bir bildiği var” diyenler oluyordu…
Yok işte yok,
Bir bildiği kesinlikle yok…
O da,
Etten ve kemikten oluşmuş
Ve
Her insan gibi
Unutkanlık hastalığına yakalanmış…
Mesela KTÜ’ye
Yolsuzluk
Ve
Zimmete para geçirmek iddiası ile
Ağır Ceza Mahkemesinde
Yargılanan,
Mevcut rektörü tekrar atamış olsa,
Kim, ne diyecek?
“Yaaaaa
Bu kadar da olmaz” diyecek,
Benden başka
Bir kişi bile çıkar mı?
Ahaaaaa
Haburye yazıyorum,
“Bir bildiği var” diyerek,
Onun altında bile
Ruhani bir güç arayan,
Çok adam çıkar…
Ne diyelim,
Tarikatçik, cemaatçik,
Bilmem ne bela oluşumlarda,
Çooook
Ruhani kişiler var…
Bu duygularla,
Hoş kalın, hoşça kalın…
18.09.2024
Rahman AYHAN
Gazeteci-Araştırmacı Yazar