Devlet, yaptığı planı Devlet Bahçeli eliyle uygulamaya koydu.
Yol haritasını bilemiyoruz. Ayrıntılar bizde yok. Süreci izliyoruz.
Yedi maddelik niyet bildirisi dışında açıklanan ayrıntı yok. Zamanla talepler ve diğer ayrıntılar ortaya çıkacaktır. Terör örgütünün silah bırakması kendi elinde olmadığı için bu çalışmanın nereye nasıl varacağını hep birlikte göreceğiz.
Ancak bazı hassasiyetleri dikkate almak gerekir. Çünkü gaziler, şehit aileleri ve yakınları, kapıda karşılama, uğurlama görüntülerine dahi katlanamıyor!
Bu da siyasî aldatılmışlık olarak algılanıyor ve tepkilere neden oluyor! Bu arada Ahmet Türk ile Bahçeli'nin yakınlığı dikkat çekiyor.
Söylenen cümle; "Terör bitecek, iç cephede birlik ve beraberlik olacak."
Olacak mı?
Osmanlı'nın son iki yüz yılından beri bitirilemeyen, dış güçlerin gerektiğinde Türkiye aleyhine kullandığı aparat olmaktan kurtulamamış bölgesel sosyolojik bir gerçek var.
Lozan Antlaşması'nı İngiltere'nin, Ayasofya'nın müzeye dönüştürülmesi sözünün yerine getirilmesi gibi bazı isteklerinin gerçekleşmesi amacıyla oyalaya oyalaya bir yıl sonra onayladığına şükreden Türkiye, malesef Amerika'ya Lozan'ı onaylattıramamıştır.
Çünkü Amerika, Kürt ve Ermeni devletleri sözü nedeniyle Türkiye'nin Doğu ve Güneydoğu sınırlarını da içine alan Lozan Antlaşması'nı senatodan geçirmemiştir; onaylamamıştır. Durum hâlâ böyledir.
Son yüzyılda buna İsrail'in büyümesine dönük Siyonist mücadele de eklenince, PKK, PYD, DEAŞ bu savaşın aparatları olarak kullanıldığı için adına "Kürt Sorunu" dedikleri, oysa tamamen "terör sorunu" olan problemin çözümü daha da zorlaşmıştır.
Oysa Kürtler ve Türkler bin yıldır et ve kemik gibi iç içe girmiştir. Ancak Kürt kimliği içine karışmış, bu yapı içinde gizlenmiş değişik problem gruplar mevcuttur.
Asıl sorun, bu gizli ezoterik yapının iyi niyetli olmayışıdır; İsrail ve ABD 'ye hizmet etmesidir. Dış bağlantılı bu yapı, Kürtlerin devleti ve milleti ile barışına engel olmasıdır.
Anlaşılan Türk Devleti, terör örgütüne bir şans daha vermeyi düşünmüştür. Bunu Devlet Bahçeli eliyle yürütmeyi tercih etmiştir.
Yöntem ve usulde vatandaşı kızdıran, siyasî fırsatçılara koz veren ilişkiler, teklifler olmaktadır. Bu da işin siyasi bedelidir.
Başarılırsa bu günler unutulur. Başarılamazsa siyasi bedel ödenir. Sonra devletin kadife yumruğundaki kadife çıkartılır, demir yumruğa dönüşür.
Geçmişteki barış sürecinden, çözüm sürecinden tecrübe edildiği için aynı başarısızlık olmasın isteniyor. Adına herhangi bir süreç denmiyor. Durum "Lağvedilme", "tasfiye etme" olarak ifade ediliyor.
Türkiye Yüzyılı için bu güvenlik sorununun mutlaka çözülmesi gerekiyor.
O nedenle bu kez başka!
Ya silahları gömeceksiniz ya da silahla birlikte gömüleceksiniz.
Bu çok kolay olmayacak.
Belki de hiç olmayacak.
Olursa karşılığı ne olacak?
Olmazsa bedeli ne olacak?
Hadi hayırlısı...
Abdullah Gülay ????????