banner240


Biliyorsunuz
Uluslararası bir dergi olan Dergizan’ da
Anılarımı ve gezi yazılarımı yayınlamaktayım…
Eski gezi anılarımla devam ediyorum…
Bu sefer yolum, Hollanda’nın Başkenti Amsterdam’a düştü…
İstanbul aktarmalı, Amsterdam Havalimanına inince
Gümrükten geçiş sırasında Hollanda polisi
Bir şeyler soruyor,
Ancak hiçbir şey anlamıyordum…
Yanımdaki Türk’e,

“Ne diyor” dedim…

“Cebinde,
Ne kadar para olduğunu, soruyor” dedi…

“Benim cebimdeki parayı,
Ne yapacak” diye, tepki göstermişim…

Yanımdaki Türk,
“Bilmiyorum, soruyor” diye söyleyince,
Cebimdeki Euroları çıkarıp, polisin önüne doğru, atmışım…
Bu hareketimden polis, çok korktu…
Tekrar, bir şeyler söylüyordu…
Yanımdakine,

“Şimdi ne diyor” deyince,

“Paraları, cebine koysun” diyormuş…

Aslında, daha fazla zorluk çıkarıyorlarmış,
Ancak yeşil pasaportlu olduğumdan
Ve bu hareketimden dolayı daha fazla zorluk çıkarmadan
Giriş mührünü, pasaporta vurdu…
Artık Hollanda’daydım…
Uçaktan gördüğüm Amsterdam çok güzeldi…
Kanallar içinde kara ile denizin birleştiği
Bir kent, Amsterdam…

Hemen dışarda otogar’ dan arkadaşım,
Uzaktan akrabam, dostum,
Erkan Atasever bekliyordu…
Onu görerek, yanına doğru yürüdüm…
Sarılıp, hasret gidermiştik…
Beni, Belçika’nın Şarlova bölgesine getirdi…
Eşi, Nuran Hanım ve
Kızı ile birlikte yaşıyordu…
Belçika’da bütün evler aynı şekilde…
Hemen hepsi triplex ve bahçeli bir şekildeler…
Sokaklar, caddeler, geniş ve yeşil…
Şayet adresi bilmiyorsan yolunu bulman mümkün değil…
Belçika 
O kadar düz ki,
Her yer ova gibi görülüyor…
Şarlova’ da, bir tane tepeye gidince 
Heyecanlanarak, sevinmişim…
Meğer bu tepe,
Yapay bir şekilde yapılmış, tepe imiş…
Daha önce
Bu bölgede olan kömür madeninin
Atıkları olan, kömürleri dökerek, yapmışlar, bu tepeyi…
Daha sonra toprakla örttükleri burada,
Yapay bir tepe oluşturmuşlar…
Artık buraları,
Şarlova’ nın safiye yerleri olmuş…
Buraları,
Piknik ve gezi alanları olmuş…
Buraya çıkan yolun kenarlarında birçok
Üzerlerinde fotoğraf olan haçlar gördüm…
Bu Haçlar o kadar fazla oldu ki,
Her 40-50 metrede bir vardı…
Beraber gittiğimiz Salih Atasever ve Muhittin Kılıç Ağabeyime 

“Bunlar nedir?” diye, sordum…

Meğer o yol gençlerin 
Motosikletle birbirleriyle yarış yeri imiş…
Bu yolda
Sürekli olarak, kaza oluyormuş…
Çok süratli bir şekilde yarış yapan gençler,
Kaza yaptıklarında kurtulma şansları çok az oluyormuş…
Belçikalıların
Adetlerinden biri olan
Kazada ölen kişilerin öldüğü yere bir Haç dikip,
Haçların üzerindeki fotoğraflar ise ölen gençlerin fotoğrafları…
Hemen hepsi 20-30 yaşlarındaki,
Genç çocuklardan oluşuyor…
İşte adrenalin dedikleri böyle bir şey…
Öleceğini bile bile
Yine yarışmaya devam ediyorlar…
Erkan, eşi ve çocuğu ile birlikte
Bir akşamüzeri, Çin Lokantasına gittik…
Lokanta, büyük bir AVM kadar var…
İçeri giriş kişi başı 20 Euro…
Ancak yeme, içme serbest…
Ne istersen, ne kadar yersen ye…
Bu lokanta o kadar büyük ki, oyun alanları,
Gezilecek yerlerin yanında
Yemek yeme yerleri de mevcut…
Akşam iş çıkışı,
Karısını, sevgilisini,
Çocuğunu alan, buraya geliyor…
Gece yarısına kadar burada zaman geçiriyorlar…
Aklınıza gelebilecek her çeşit,
Balık çeşitleri, Midye, Istakoz, İstiridye gibi
Deniz canlıları
Büyük havuzlarda yüzüyorlar…
Ayrıca 
Büyük akvaryumlarda da olan bu canlılardan istediğini,

“Şunu bana pişir” dediğinde, hemen onu alıp, pişiriyorlar…

Gece yarısı evine gidenler,
Gününü iyi geçirdiği için mutlulukla uyuyorlar…

Waterloo savaşında Fransızlara karşı,
Özgürlükleri için, Belçikalılar savaşmış…
Fransız General Napolyon’a karşı
Belçikalılar, galip gelmiş…
İşte Waterloo müzesi,
Bu savaşı canlandırarak, anlatıyor…
Büyük bir alana yayılmış bu müzede ki askerler,
Öyle bir canlandırılmış ki,
Sanki gerçek gibi duruyorlar…
3 G gözlüklerini taktığında
Sanki sizde, savaşın içine giriyorsunuz…
Bende gözlüklerimi takarak, Belçikalıların yanında
Napolyon’a karşı savaştım…
Benim parolam,
Garip, mazlum, ezilmiş halkların yanında
Zalimlere karşı savaşmak…
Waterloo müzesinin girişi 15 Euro…
Erkan’ın Amcasının oğlu Erol Atasever,
Kargo işi yapıyor…
Bir zarfı bile şehirleri,
Ülkeleri dolaşıp, yerine ulaştırmakta…
Onunla beraber, Brüksel’e,
Almanya’nın Köln şehrine gittik…
Ayrıca Erkan ve ailesi ile beraber Fransa sınırında olan
Bir süpermarkete alış veriş yapmaya gittik…

Şarlova ’da 3 tane şehir mezarlığı var…
1 tanesini Müslümanlar satın alarak,
Ölülerini oraya gömmeye başlamışlar…
Aslında
Müslümanlar bir dernek aracılığı ile ayda 5 Euro para topluyorlar…
Buraya üye olanlar,
İstedikleri zaman ölülerini Türkiye’ye gönderiyorlar…
Bu işlemden 1 kuruş bile para alınmıyor…
Verilen paralarla
Bütün masraflar karşılanıyor…
Bana ilginç geldiği için
Hıristiyan mezarlıklarını gezdim…
Mezarlar, 4-5 katlı olarak, hizmet veriyor…
Aynı sülaleden
Birkaç kişiyi aynı yere koyuyorlar…
3-4 kuşak aynı yerde gömülü olanlar var…
Burada gömülü olanların yakınları,
Her yıl belediyeye belli miktarda para vermesi gerekiyor…
Para vermeyenlerin mezarları iptal edilerek,
Kemikleri mezarlıktan çıkarılıyor…
Aynı yere başka birileri gömülüyor…
Bazıları ise yakılmayı vasiyet ediyor…
Yakılan cesetlerin külleri,
Çekmecelere koyulup, saklanıyor…
Mezarların üzerinde büyük bir fotoğraf ve
Ölüyle ilgili bilgiler yazılıyor…
Yeni doğandan,
Yüz yaşının üstündeki kişilerin hemen hepsi, bir arada…

Oradan çıkarak
Şarlova caddelerinde tur atmaya başladım…
Çok ilerlerde bir Caminin minaresini görünce
Oraya doğru yürümeye başladım…
3 saate yakın
Yürüdükten sonra Camiye ulaştım…
Camiye, Pakistan Cami olduğu yazıyordu…
Pakistanlı İmamın ardından İkindi namazını kıldık…
Caminin altında çay ocağı bulunmaktaydı…
Pakistanlı İmam beni,
Çay içmeye çay ocağına davet etti…
Çay ocağına girdiğimde
Bir anda irkilerek, şok oldum…
Çaycıda çalışan, çay veren kişiyi, tanıyordum…
O bana, ben ona bakıştık…

“Rahman” diye seslenince,

Bende,
“Gökhan” diye seslendim, ona…

Otogar’ dan tanıdığım Gökhan’ı, yıllar oldu, görmeyeli…
Meğer
Belçika’ya kaçak yolla giden Gökhan,
Oturum almak için uğraşıyormuş…
Oturum alamadığı için 
15 yıla yakın Türkiye’ye gelemiyormuş…
Türkiye’ye gelse,
Geriye dönüş yapması mümkün değilmiş…
Birde buradaki Türklerde gördüğüm
Hemen hepsi yokluk içinde yaşıyorlar…
Türkiye’ye tatile gelenler, belini bir yılda doğrultamıyor…
İşte Gökhan’ı gördüğümde
Bir Atasözümüz aklıma geldi,
“Dağ dağa kavuşmaz, insan, insana kavuşur…” diye
Bu Atasözümüz, burada teyit edildi…

Brüksel, Avrupa’nın Başkenti sayılarak,
BM toplantıları orada yapılmaya devam ediliyor…
Atomix diye
Garip bir yapıya, Brüksel’de rast geldim…

Her dinden,
Her milletten insanın yaşadığı Brüksel,
Çok kültürlülüğü temsil ediyor…
Ancak 
Müslümanlara karşı ırkçılık devam ediyor
Ve Müslümansanız,
Siz yine de dikkatli olun, derim size…

19.11.2021
Rahman AYHAN
Araştırmacı Yazar

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber