Abdullah GÜLAY-
Cami, Türkçeye Arapçadan geçen bir sözcüktür. Cem, "Toplanma, bir araya gelme" kökünden gelen cami, "Toplayan, bir araya getiren", bir araya gelinen mekan demektir.
İbadet edilen, namaz kılınan yer anlamı kelimede yoktur ancak uygulamada vardır.
Cem evi de benzer anlamdadır. Toplanılan yer, toplantı evi anlamını taşır. Kelimenin anlamında olmasa da cem evinde semah ve diğer kültürel ritüeller yerine getirilir.
Mescit ise, namaz kılmak için kullanılan mekândır. Allah vahyinde cami demez, mescid der.
Kur'an sadece "mescid" derken Türkçe'de cami büyük, mescit küçük olan şeklinde yeni bir anlam ikizlemesi olmuştur. Hristiyanların Katedral- Kilise- Şapel tanımında olduğu gibi...
Cami toplanma yeri, mescit secdeye gidilen yer yani Allah'a ibadet maksadıyla huşu içinde alnın yere konulduğu mekan anlamını taşır. Mescid-i Aksa (Kudüs), Mescid-Haram (Kabe), Mecid-i Nebevi(Medine)...
Cami ve mescit ayrımı sadece Türkiye'de vardır. Diğer İslam ülkelerinde mescit kelimesi, Türkiye'deki cami kelimesinin karşılığı olarak kullanılır.
Mescid; ibadet, huşu içinde Allah için secdeye gitme çağrışımlı iken
cami; sosyal içerikli toplanma ve namaz kılma çağrışımlıdır.
Mescid, huşu içinde secde/keyfiyet/hal ve durum içerikli mesaj verirken, cami toplanma ve çokluk/kesret/güç ve kuvvet mesajını vermektedir.
Cem evi de mescid ve secde anlamı ile değil, sosyal içerikli toplanma anlamıyla ön plana çıkmaktadır.
"Tapınak", Türkçe kökenli "tapmak" fiil kökünden türemiş, yüce varlığa ibadet edilen mekân anlamındadır.
Çok tanrılı dinlerin veya diğer dinlerin ibadet edilen mekanları Türkçe adlandırılırken "tapınak" sözcüğü tercih edilmiştir.
SONUÇ:
Türk toplumunda cami, Kuran'daki secde/ibadet edilen yer olan "mescid" anlamı ile değil,
Türkçe'deki tapmak kökünden "tapınak" anlamı ile değil,
cuma toplanmasını esas alan toplanma yeri anlamındaki "cami" sözcüğü ile kabul görmüştür.
Türklere özel bu içerik, şekil yönüyle Orta Asya/Türkistan kaynaklı çadır kültürü mimarisi ile kubbe altına alınmış ve millileştirilmiştir.
Camiler bu anlamı ile sadece bazı emekli mütedeyyin insanların ara sıra gidip geldiği, pasifize olmuş sessiz köşeler değil,
Kurtuluş Savaşı'nda olduğu gibi devlet yapılanması içindeki ortak siyasetin ve gücün merkezi olma anlamını da bünyesine almış;
aktif olan, sesi çıkan, fonksiyonel, devleti ve milleti ile bütünleşen etkin kurumlardır.
Şair o nedenle demiştir ki;
Minareler Süngü, Kubbeler Miğfer / Camiler Kışlamız Müminler Asker...