1.Dünya savaşının galibi küresel eşkıyaların oluşturduğu ve sınırlarını çizdiği bu günkü Müslüman Türk dünyası haritasında, Azerbaycan ve devamındaki Orta Asya Müslüman Türk coğrafyası arasına, Ermenistan’ı hançer gibi saplayarak, başta Azerbaycan olmak üzere, Anadolu’dan başlayıp D.Türkistan’a kadar uzanan coğrafyamızı ve bu coğrafyadaki kardeşlerimizi bizden ayırmış, Ermenistan’ı kuzeyden güneye doğru aramıza perde ve kara bir duvar olarak yerleştirmişlerdir.
Bu yetmemiş gibi, Ermenistan 1993 yılında Rusya’nın büyük desteği ile kadim ata toprağımız Karabağ’ı da işgal etmiş, Hocalı katliam ve soykırımı ile tarihi barbarlığını ve mezalimini bir kez daha göstermiş, her fırsatta bizleri arkadan hançerleyen Ermeni paryaları Müslüman Türk kanına doymamış, 27 seneden beri işgal altında tuttukları toprağımızda da rahat durmayarak, sürekli Azerbaycan Türklerini taciz etmeye devam etmişlerdir.
Sözde uluslararası kuruluşlar ( gerçekte emperyalizmin ve ziyonizmin küresel işgal kuruluşları ), Azerbaycan’ı sözde haklı ve Karabağ’ı Azerbaycan toprağı görmesine rağmen, tıpkı 70 yıldır Filistin için adım atmadıkları, ziyonist kanser uru İzrail’i işgal ettiği topraklardan çekmek şöyle dursun, başta emperyalist küresel şaki ABD’nin hiç değişmeyen desteği ile tüm Filistin’i işgal ettiği ve Kudüs’ü de tümüyle işgal ederek, başkent yaptığı gibi, Karabağ için de fiili hiçbir adım atmamış ve 27 seneden beri işgal süregelmiş, gerçekte ve fiili olarak, açık veya örtülü olarak Ermenistan’ı gözetmiş ve kayırmışlardır.
Artık, net bir şekilde görülmüştür ki; başta BM olmak üzere, uluslararası kuruluşların, aracılık yapma, adaleti ve barışı sağlama yönünde hiçbir geçerliliği, beş büyük küresel eşkıyanın örgütü, onların çıkarlarını koruma dışında bir fonksiyonu kalmamış ( gerçekte hiç olmamış ve zaten bu amaç için değil, beşli çete çıkarları için kurulmuş ), zaten, beş şakinin himayesinde kurulmuş ve onlara hizmet etmek için tesis edilmişlerdir.
Dünyanın tüm meselelerinin çözümünde, adaletin değil, gücün geçerli olduğu, zayıfın ezildiği ve her ülkenin kendi meselesini, gücü nispetinde kendisi çözmek zorunda kaldığı, başta iktisadi ve askeri gücü yoksa, sömürge olmak dışında bir çaresi kalmadığı bir dünyada, tarihin en adaletsiz, insanlık dışı bir dönemini yaşamaktayız.
Uzun yıllardır Filistin’de, Afganistan, Bosna, Irak, Libya, Suriye, D. Türkistan, Yemen, Keşmir, Kıbrıs, Akdeniz, Ege, Kırım, İran, Hindistan, Arakan, Afrika’nın ve dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Karabağ’da da çözümsüzlük çözüm olarak sürdürülmüş ve bu güne kadar gelinmiştir.
Ermeni şakileri, sadece Karabağ’ı işgal ile kalmamış, sürekli Azerbaycan’ı taciz etmiş ve nihayet Azerbaycan, çaresiz ve çok haklı bir şekilde topraklarını savunmak ve gasp edilmiş Karabağ’ı geri almak için askeri harekata başlamak zorunda kalmıştır.
Azerbaycan’ın yüzde yüz haklı olduğu, tartışmasız ortada olup, zerre kadar akıl, vicdan, hukuk ve en asgari insani erdem taşıyan herkes tarafından bilinmekte ve kabul edilmektedir. Buna rağmen Ermeni haşarat ve mikroplarına dur diyen olmamış ve hala da olmamakta, bundan sonra da olmayacaktır.
Tıpkı yukarıda zikrettiğimiz diğer Müslüman ülkelerde olduğu gibi.
Hiç şüphesiz Türkiye halkı olarak bizler, tartışmasız ve tereddütsüz bir şekilde Azerbaycan Türk’ünün yanındayız. Başka türlü olması zaten eşyanın tabiatına aykırıdır.
Mecliste AKP, CHP, MHP ve İyi Parti’nin ortak imza ve tavrıyla, meclis dışı partilerimizin de beyanlarıyla bu destek tescil edilmiş, vatan söz konusu olduğu zaman, iktidar ve muhalefetimizin bir olduğu, olması da gerektiği bir kez daha ortaya koyulmuştur.
Ancak, devlet olarak bu haklı davamızda akıllı bir diplomasiyi yürütme konusunda aynı başarıyı gösterememekte, çoğu kez iç siyaset ve oy için diplomasi zarar görebilmektedir.
Bağırıp çağırarak, altından kalkamayacağımız ve yapamayacağımız bir destek ve bir dil kullanarak diplomasi olmaz ve yapılmamalıdır.
Elbette Türkiye, Azerbaycan’a siyasi ve diplomatik desteğini açık edecektir. Ama bunu bile uhulet ve suhuletle yapmalı, diplomatik dil kullanmalı, iç siyasete malzeme etmemeli, birçok desteği el altından yaparak, Ermenistan ve onun tarafında yer alan malum dünya karşısında zor duruma düşülmemeli, zaten öküzün altında buzağı aramaya hazır malum cenahlara yeni fırsat ve gerekçeler sunulmamalıdır.
Rusya bunu çok iyi yapmakta, fazla konuşmayarak, nutuklar atmadan ve sözde Azerbaycan’ı da haklı gibi göstererek, gerçekte ve el altından tümüyle Ermenistan’a destek çıkmakta ve fiilen de bunu yapmaktadır.
Her zamanki Moskof zalimliği ve tavrıyla!
Bağırarak, çağırarak ve efelenerek destek verdiğimizde, çok haksız ve hukuksuz bir şekilde Gence’ye füze atıldığı ve siviller katledildiği zaman, bu füzenin sadece Azerbaycan’a değil, bize de atıldığı ve bir nevi füzeyle bize de meydan okunduğu zaman, buna askeri cevap vermek gerekecek ve zorunda kalınacaktır.
Bizim böyle bir şansımız olmadığı ortadadır ve herkesçe bilinmektedir. Böyle bir durumda malum dünyanın topyekün Ermeni çetelerinin yanında yer alacakları ve Ermenistan’ı yedirmeyecekleri sağır sultan tarafından bile bilinmektedir.
Zira Ermenistan bu amaçla Türk dünyası arasına hançer gibi saplanmış, tampon olarak oraya yerleştirilmiştir.
Bu gerçekten hareketle, çok açık oynanmamalı, altından kalkamayacağımız, gücümüzü aşan ifadeler ve taahhütler kullanılmamalı, bir şey yapamayarak mahcup olacağımız duruma düşülmemeli, Azerbaycan’ı haklı gördüğümüz, uluslararası kararlarla zikredilmeli, ama savaştan değil, barıştan yana bir diplomatik dil ile konuşarak, fiili destek yolları gizli bir şekilde bütün yönleri ile aranmalı ve yerine getirilmelidir.
BU VE BENZERİ ULUSLARARASI MESELELER DE, KONUŞILACAKLAR AYRI, YAPILACAKLAR AYRIDIR. YAPILMASI GEREKENLER FARKLI, KULLANILAN DİL DAHA FARKLIDIR. SAHADA YAPILACAKLAR AYRI, MASADA YAPILACAKLAR AYRIDIR. FİİLİYAT BAŞKA, DİL, DİPLOMASİ DİLİ BAŞKADIR
Keşke, çok yüksek sesle verdiğimiz desteğin gereği ve icabı olarak, füzeden sonra, bizim sınırımızdan girerek cevap verebilsek ve açık, yüksek sesli, cesaretli desteğin gereği olarak biz, füzeye füzeyle cevap verebilseydik!
Azerbaycan’a destek üzerinden oy kaygısı ve hesabı güdülmemeli, kaybedilen toprağımız ve canını veren Azerbaycan Türk’ü kardeşlerimiz üzerinden, onlara yardım ve muzafferiyetleri dışında hiçbir düşünce ve eylem akıldan geçirilmemelidir.
BU VE BENZERİ MİLLİ KONULAR, DİN, VATAN, BAYRAK, TARİH GİBİ ORTAK DEĞER VE PAYDALARIMIZ, ASLA VE KATA İÇ SİYASETİN, OY HESABININ MALZEMESİ HALİNE GETİRİLMEMELİ, DEĞERLER İSTİSMAR EDİLMEMELİ, AŞINDIRILMAMALIU, SİYASETE ÇAMURUNA PASPAS EDİLMEMELİDİR.
MAALSEF ÜLKEMİZ SİYASETİ, HER TÜRLÜ DEĞERİMİZİ, ORTAK PAYDA VE ÇİMENTOMUZU SONUNA KADAR İSTİSMAR ETMİŞ, İÇ SİYASET VE OY İÇİN KULLANILMADIK DEĞERİMİZ BIRAKILMAMIŞ, KİŞİSEL VE PARTİSEL GELECEK, HER ŞEYİN, DİNİN BİLE ÖNÜNE GEÇMİŞ, GEÇİRİLMİŞTİR.
Millet olarak; D.Türkistan, Bosna, Kırım, Kosova, Filistin, Afganistan, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Arakan, Keşmir, Afrika, Kıbrıs, Akdeniz ve Ege de mazlum Müslümanların yanında olduğumuz gibi, dindaş ve soydaşımız CAN AZERBAYCAN’ın da her zaman ve ilanihaye yanındayız. D.Türkistan’ın, KIRIM, Kıbrıs, Filistin, Irak, Suriye, Yemen, Libya, Arakan, Keşmir, Bosna, Kosova, Balkanlar, Kafkaslar, Çeçenistan, Sudan, Mali, Cezayir, Müslüman Afrika, ezilen Zenci kardeşlerimiz, tüm mağdur ve mazlumların yanında, EMPERYALİZMİN, ZİYONİZMİN, KAPİTALİZMİN, işgal, sömürü ve tüm haksızlıkların karşısında olduğumuz gibi.
Çünkü Azerbaycan Türk’ü haklıdır, mağdur ve mazlumdur. Onlara atılan her kurşununun acısını yüreğimizde hissetmekte, acılar içinde yanmaktayız.
SELAM CAN AZERBAYCANIMIZA VE TÜM MAZLUM MÜSLÜMANLARA!
ÖFKEMİZ; EMPERYALİST VE ZİYONİSTLERE, TÜM ZALİMLERE!
Kahrolsun emperyalizm!
Kahrolsun kanser uru ziyonizm!
Kahrolsun Kapitalizm!
Kahrolsun küresel eşkıyalar!
Yaşasın ADALET!