(Hayatımdan bir kesit)
Bilmeyenler için, ben 1970 Merkez/Trabzon doğumluyum, evli ve 26-22 yaşlarında iki erkek çocuk babasıyım. Hayatımın hiçbir döneminde, hiçbir zaman saygısız ya da içten pazarlıklı olmadım. Aldığım aile terbiyesi ve eğitimi buna zaten müsaade etmezdi.
Hayatım boyunca etrafımdaki insanlara, arkadaşlarıma, dostlarıma, ticaret yaptığım insanlara, mesai arkadaşlarıma, beni uzaktan ya da yakından tanıyanlara, özellikle tanımadığım insanlara karşı etik, açık sözlü, dürüst, adil ve mert olmaya çalıştım. Bunda da başarılı olduğumu düşünüyorum, tabi takdir yine de sizin.
Benim bir hayat düsturum var: Yaptığım herhangi bir işi veya bana verilen bir görevi ya da sorumlusu olduğum işleri zamanında ve en iyi şekilde yerine getirmek. Bundan ömrüm boyunca hiç ödün vermedim inşallah vermeyeceğim de. Bu özelliğimdendir diye tahmin ediyorum, olduğum bütün ortamlarda hep tercih edilen ve saygı gören biri oldum. Çocuklarımı da inşallah bu yönde yetiştirdim, yetiştirmeye devam ediyorum.
Şu hiç unutulmamalı insana rızkı veren Allah c.c. dir. Kimse kimsenin rızkını ben verdim, ben veriyorum sanmasın çünkü, Rabbim yarattığı bütün canlıların rızkını da yaratıyor ve hiç kimse kimsenin rızkını yiyemez, hiç kimse de rızkını yemeden ölmez diyor. O zaman bunu bilen buna göre davranmalı değil mi?
Bu yaşıma kadar hiçbir partiye ya da cemaate üye olmadım, gerek de duymadım fakat olanları da eleştirmedim, istisnalar hariç hep saygı duydum. Fakat çevre ve insanlık adına cemiyetçilik ve uygun lobiciliğin önemli olduğunu düşünüyorum.
Özel hobim profesyonel avcılık gereği bini aşkın üyesi olan Trabzon Avcılar Derneğinde iki dönem yöneticilik yaptım. Diğer hobilerim arasında kitap okumak, futbol maçı izlemek, Trabzonspor, doğa yürüyüşleri yapmak, seyahat etmek ve köşe yazılarımla duygu ve düşüncelerimi aktarmak var.
Ayrıca on yılı aşkın bir süre, 3 bloktan oluşan 72 daireli, halen ikamet ettiğim sitede, yönetici başkan olarak görev yaptım.
Çeşitli hobilerim sayesinde, özel ve iş hayatım, arkadaş, dost ve çevre etkenleriyle; siyasetçi, genel müdür, bölge müdürü, belediye başkanı, daire başkanı, çeşitli branşlarda mühendisler, doktorlar, büyük küçük iş adamları, ünlü ünsüz sporcular, sanatçılar, araştırmacı yazarlar, ünlü ünsüz gazeteciler, radyocular, televizyoncular ve rütbeli rütbesiz bir çok asker tanıdığım oldu.
İşim gereği yabancı ülkelerden,
Katarlı, Kuveytli, Dubaili, Suudi Arabistanlı, Ürdünlü, Ummanlı, Iraklı, Suriyeli, Filistinli ve bir çok Arap ülkesinden iş adamı, diplomat, vatandaş olmak üzere çok sayıda tanıdığım oldu.
Çok şükür bu geniş çevrede her kesimden insandan daima ilgi, sevgi ve saygı gördüm. Bunca insan tarafından gördüğüm bu ilgi, saygı ve sevgi benim için bir kazanç ve gururdur. Bunun saygınlık açısından, hediye haricinde oluşturduğu lobiyi ise, hayatımın hiç bir döneminde insiyatif olarak kullanmadım.
Rahmetli babamın mesleği gereği, küçük yaşlarımdan ileri yaşlarıma kadar Türkiye’de gitmediğim, görmediğim çok az yer vardır, bu nedenledir ülkemiz coğrafyasıyla, bölgesel iklimiyle ve yollarıyla alakalı oldukça bilgi ve tecrübeye sahibim.
Resmi dairelerde iş yaptığım dönemlerde, askerlik döneminde ve ticari hayatımda hep tercih edilen oldum. Bu nedenle tercih edenlere zaman zaman minnetimi bildiren teşekkürlerimi ilettiğimde muhataplarımdan sürekli işittiğim; “Teşekkür etmene gerek yok, yaptığın iş kalitesi, hal ve hareketlerin, çevrende oluşturduğun saygınlığın zaten bu işleri sana getiriyor, yani kendi kendinin referansı ve kreditörüsün.” sözleri her zaman gurur vesilem olmuştur.
Şimdi belki diyeniniz olacaktır ki, hiç mi yanlışın ya da sevmeyenin yok, bu kadar mı mükemmelsin?
Haşaa… Bana göre hiç kimse mükemmel değildir, ben de değilim ve muhakkak bir çok yanlışım ve kötü huyum var. Beni sevmeyen çok sayıda insan var, biliyor ve hissediyorum. Peki bu durumu nasıl izah ediyorsun diyorsanız, ben onlara fazla geliyorum diye tahmin ediyorum.
Kötü huylarımdan bahsedecek olursam, ki meraklıları olabilir, çok tez sinirlenirim; çok tez kalp kırarım ve çok kinciyimdir. Birine kızdığımda, onu kolay kolay affedemem. Çünkü bana göre yanlış yapmıştır ve ben böyle inanmışımdır. Her zaman mükemmel olmak istediğimdendir ki, buda bir yanlış, fakat; bu huy beşikte girdi, ancak teneşirde çıkar, kolayına değişemem. Evet bu da bir yanlış. Ben buyum işte kötü huylarımla bu yaşıma geldim, böyle de gidecek sanırım.
Bir de hayatım boyunca sevmediğim, sevemediğim insan tipleri vardır! Bunlar, karaktersiz, kişiliksiz, yalaka, pof pofçu, yalancı, namussuz, iftiracı, zan altında bırakan, yüzüne gülüp arkandan söven ve kırkayak diye tabir edilen tiplerdir.
Zorla değil ya, sevmedim sevemiyorum bu tipleri. Tabi herkese sorsan kimse sevmez bu tipleri çünkü kimse kendini bu tiplerden saymaz, ben dahil belki de ben de bu tiplerden biriyim onu siz takdir edersiniz.
Hayatımda çok büyük mutsuzlukların yanında çok büyük mutluluklarım da oldu evet, sevdiklerimin ve büyüklerimin vefatlarında çok üzüldüm, ticari olarak büyük bir üzüntüm olmadı desem yeridir çünkü, hayatımın hiç bir evresinde öyle büyük hedeflerim ve hırslarım olmadı.
Benim hayatımda büyük mutluluklarım çok olmuştur; örneğin, halen evli olduğum sevgili eşim Meryem Hanım ile birbirimizi severek evlendik. İnsan sevdiği kadınla evlenince mutlu olmaz mı? Ben de o mutluluğu yaşadım, ayrıca; İlk evladım, oğlum Ferhat dünyaya geldiğinde çok mutlu olmuştum. İkinci oğlum Tümerkan da dünyaya geldiğinde başka bir mutluluk yaşamıştım. Evlatlarımın evlilik ve torun mutluluklarını da yaşamayı Rabbim nasip eder inşallah.
Evet değinmeden geçemeyeceğim, Trabzonspor’un başarı ve şampiyonlukları da beni çok mutlu eden unsurlardandır.
Hayatımın en büyük hediyesi dediğim hediyeyi aldığım zaman da çok mutlu olmuştum ve bu hediyeyi bana verene şükran ve nasip eden Rabbime sonsuz hamdü senalar olsun.
Nedir bu hediye?
Halen faaliyet gösterdiğim turizm sektöründe ailesiyle birlikte tanıdığım, Suudi Arabistan’ın Riyad şehrinde yaşayan ve din dersi öğretmenliği yapan Süleyman Aldaiji isimli çok kıymetli ağabeyim, beni ve eşimi ekonomik olarak finanse edip 15 gün Umre yapmamıza vesile oldu.
Evet, hayatımın en büyük hediyesi buydu ve halen de bu.
Umre ziyaretimizde inanılmaz duygusal anlar yaşadık. İbadetler ettik, unutulmaz mekanlarda dolaştık. Sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v efendimizin kabrini, mescidini, yaşadığı yeri ve İslam için savaştığı yerleri gördük.
Peygamber efendimiz Hz.Muhammed s.a.v efendimizin mescidinde, minber ile mihrap arasında bulunan yeşil bir alan var! Efendimiz aleyhisselam “her kim ki bu minber ile mihrap arasında kalan yerde namaz kılıp, Cennet-i Alâ'da namaz kıldım derse yalan söylemiş olmaz” ifadesi var.
İşte ben de bu alanda namaz kıldım. Efendimizin ifadesiyle, cennette namaz kıldım, bundan daha büyük bir mutluluk olabilir mi?
Arafat Dağı’na çıktım, efendimizin müşriklerden kaçarken çıktığı Sevr Dağına çıktım, düşmandan korunmak için saklandığı Sevr mağarasına girdim, Kabe’yi ziyaret ettim, tavaf yaptım, Beytullah’a el sürdüm, Hicrun İsmail’de namaz kıldım, Hacerülesved taşına yüzümü sürdüm, öptüm kokladım, efendimizin yaşadığı yerleri gezdim bastığı yerlere ayak bastım, namaz kıldığı mescidlerde namaz kıldım, bundan daha büyük mutluluk ne olabilir ki?
Osmanlı imparatorluğu döneminde dünyaya 600 sene hükmeden geçmişimizin, Mekke ve Medine’de bıraktığı tarihi eserleri ve yaptığı yapıları gördüm, ceddimle bir kez daha gurur duydum. Mübarek topraklarda ibadetler ettim, namazlar kıldım ve bizi yaratan Rabbimize hamdü senalarda bulunup dualar ettim, bundan daha büyük mutluluk ne olabilir ki?
Evet tanıdığınız, yeni tanımakta olduğunuz ya da tanımayıp sadece ismini bildiğiniz, Hüseyin Değirmenci benim. Hayatımın zorluklarıyla, mutluluklarıyla ve üzüntüleriyle ben buyum ve bu olmaya Allah c.c. nasip ettiği sürece devam edeceğim.
Şimdi şunu diyenler de çıkabilir; “Ne gerek vardı hayatını içeren bu yazıyı kaleme almaya?” Kimileriniz de diyebilir ki; “Güzel olmuş; okuduk, öğrendik.” Ben de diyorum ki son dönemlerde yaşadığım bazı durumlardan dolayı yazma gereği hissettim, rahatsız ettiklerim varsa kusura bakmasınlar. Yaşantımın çeşitli dönemlerini, karakterimi ya da davranışlarımı yanlış bulanlarınız olabilir, bu da benim yanlışım ve kabahatim olsun!
Vesselam.
(2010-11 ŞAMPİYONU TRABZONSPOR)