Herkesçe bilinmektedir ki birçok kurumda, “Danışman” kadroları bulunmaktadır. 

            Söz konusu kamu kurumlarında, İdari hizmetkar kadrolarında bulunanlar için “Danışma ve danışmanlık” hayati öneme haiz bir ihtiyaç, bir kadro ve çok önemli bir hizmet unvanı olduğu da hepimizce bilinmektedir. 

           Danışmanlık kadrosu bulunan her kurumda, en başta belediyeler, bakanlıklar ve daha üst makamlarda, bu kadro ve bu unvana sahip olanların vazifesi  fevkalade mühim ve olmazsa olmazlardandır. 

           Esasen, özel ya da resmi tüm idari hizmet yapanların yanında, kurumun büyüklüğüne göre, bir veya daha fazla danışman çalıştırılmalıdır. 

           Hiç şüphesiz partilerin Genel başkan ve il yönetimlerinde de olmalıdır. 

          Zira idareci hizmetkarın gözü, kulağı ve beyni danışmandır, danışman olmalıdır. 

          Örneğin bir belediye başkanı her şeyi, her noksanı, her yanlışı göremez, bütünüyle görmesi mümkün değildir. 

           Ayrıca iş yoğunluğu, sosyal ve kültürel meşguliyetler, kurumun başındaki hizmetkara, düşünme, analiz etme ve yeni çare, çözüm ve pırojeler üretme imkanını, son derece sınırlandırmaktadır. 

            Bu açığı danışmanlar kapatmalı, bu hizmeti danışmanlar yapmalıdır. 

            Danışmanlar, bulunduğu kurumda, idarecinin  en mühim yardımcılarıdır. 

            Bu ihtiyaç Bakanlıklar, Başbakanlık ve C. Başkanlığında çok daha elzem hale gelmektedir. 

            Zira hepimiz biliyor ve görüyoruz ki, başta belediyeler olmak üzere, sıraladığımız tüm kurumlarda, yıllardır çok vahim eksiklik, noksanlık, yanlış ve vahim hatalar yapılmaktadır. 

            Birçok yanlış görülememekte, yanlış kararlar alınabilmekte, “bakar kör, gören kör” olunabilmektedir. 

            Peki bu kadar mühim bir kadro ve hizmet layıkıyla yapılabilmekte midir? 

            Ne yazık ki ve herkesin yakından bildiği gibi, buna “evet” diyemiyoruz. 

            Yine çok iyi bilinmektedir ki, en alttan en üste kadar bu kadrolar çalıştırılmamakta, sembolik tutulmakta, “danışmak” için değil, “danışmamak” üzere kullanılmakta, birilerini istihdam etmek ya da birilerine mali imkan desteği verilmek için kullanılmaktadır. 

            Elbette bütünüyle böyledir diyemeyiz. 

            Ancak ekseriyetle durum budur ve bu da sağır sultan tarafından bile bilinmektedir. 

            Bir kere bu kadrolara, ekseriyetle gerçekten danışılabilecek ehliyet ve liyakatte, bilgi, deneyim, tecrübe ve kapasitede insanlar atanmamaktadır. 

             Adeta, “Danışmamak” üzere bu kadrolar doldurulmakta, danışman değil, “Maaşman” olarak görülmektedir. 

              Zira idareci hizmetkarlar her şeyi bilmekte(!) danışma ihtiyacı görmemektedirler. 

              Onun için de, işine karışmayacak, Onlara akıl vermeyecek ( çünkü en akıllı kendilerini görmektedirler), Onları tenkit etmeyecek, eksik ve yanlışını göstermeyecek, uyumlu(!), çoğu kez de işten anlamayan, kuruma bir şeyler katamayacak olanlar danışman olarak atanmakta, 

              Sadece dostlara, yakın çevrelere veya siyasi paydaşlara mali destek vermek, ulufe dağıtmak için kullanılan bir kadro olarak kullanılmaktadır. 

              Danışman istihdam eden kurumların, danışman kadrolarına doldurulanlara bakıldığında, bu durum çok rahat görülebilecektir. 

              Gerçekten ehliyet ve liyakatli olanları, danışılanları, danışılmıyorsa o kadro da durmayı zül görenleri ve o kadroyu işgal etmeyenleri tenzih ediyoruz. 

               Hiçbir şeyde toptancı olmadığımız gibi, bu konuda da tümüne yönelik aynı kanaati paylaşamayız. 

               Ama ekseriyetle durumun bu olduğu, yıllardır yazılıp çizilmekte, konuşulmakta, tenkit edilmekte ve herkesçe bilinmektedir. Maalesef yıllardır bu durum süregelmekte, hiç değişmemekte, düzeltmek yerine daha da yozlaştırılmaktadır. 

               Vatandaşın arasına girildiğinde, aile ve kahve sohbetlerinde, “Yahu bu Başkanın, Bakanın, Başbakanın ya da C. Başkanının danışmanları yok mu?”  “Hiç mi uyarmazlar, hiç mi yanlışını, eksiğini söylemezler?” diye serzenişler çokça duyulmakta, dile gelmektedir. 

                Gerçekten her kurum ve kademe de, yine gerçekten “danışmak” için, gerçekten ehliyetli ve liyakatli, idareci hizmetkarı sadece alkışlamayan, sadece övmeyen, uyaran, dik durabilen kadrolar istihdam edilseydi, bu kadar eksik ve yanlış olmayacak, asgariye inecekti. 

                 Gerçek “Danışma ve Danışmanlık” tüm idareci hizmetkarların olmazsa olmazı, vazgeçilmez ihtiyacıdır. 

                  Gerçek Danışman istihdamı, başta kurumun idareci hizmetkarına yarayacak, onu hatalardan uzaklaştıracak, kurumu ile ilgili eksiklik ve noksanlıkları minimize edecek, onun başarısına başarı katacak, hem idareci, hem halk hem de o belde, ilçe, il ve topyekün ülke kazanacaktır. 

                  Ayrıca uzun yıllardan beri işsizliğin, yoksulluk ve açlığın sorun olduğu ülkemizde, danışman kadrolarına, ihtiyaçlı ehil kişiler değil de, ikinci veya üçüncü maaş imkanı veren yandaşların doldurulması, halk nezdinde karşılık bulmamakta,tam aksine yoğun memnuniyetsizlik ve şikayet konusu olmaktadır. 

                  Yıllardır, 38 yıllık kamu deneyim ve tecrübesiyle, doğuştan gelen gözlem, analiz, takip, murakabe ve çözüm merkezli fıtri güç ve kabiliyetimizle, bila bedel ( sadece görev masraflarımız karşılanmak üzere ), sadece Hak ve halka hizmet amacıyla danışman hizmetkarlığı yapmaya hazır olduğumuzu  yazılı ve sözlü ilan ettik ve tekrar ilan ediyoruz. Yeter ki, idareci hizmetkarlar tenkite, eksik ve noksanı görmeye, yeni fikir, düşünce ve önerilere açık olabilme yiğitliğini gösterebilsinler. 

                   Yeter ki, tespit ettiğimiz eksikl ve yanlışlar giderilsin, lüks ve israflar önlensin, çok ucuza mal edilecek pırojeler hayata geçirilsin, adaletsizlik ve hukuksuzluklar düzeltilsin. 

                  Bu bizim için paha biçilmez maaştır ve herkes için böyle olmalı, danışmanlık kadroları ve tüm kadrolar ehliyet ve liyakatle doldurulmalı, sırf maaş vermek için kadro ve hizmetler heder edilmemeli, adama göre iş değil, işe göre adam aranmalı ve istihdam edilmelidir. 

                   İsraf edecek ve kaybedecek tek bir kuruşumuz olmadığı gibi, zamanımız ve tek bir saniyemiz yoktur. Zira dünya da, atı alan Üsküdar’ı geçmiş, yolda kalanlar işgal ve sömürüden kurtulamamış, kurtulamayacaktır. Filistin, Afganistan, Çeçenistan, Bosna, Irak, Suriye, Libya, Yemen, D.Türkistan, Arakan, Mısır ve bütün olarak Afrika, ibret almamız için fazlasıyla yeterlidir. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber