Geçmişten günümüze hükümet eden siyasi iradeye bağlı bir dostumuz,
Yıkıcı değil yapıcı niyet ve amaçlarla ve sadece uyarı niteliğinde,
Büyük ölçüde katıldığımız, kahir ekseriyetle görüp yaşadığımız, herkesin gördüğü ve katıldığı, kahvelerde ve ikili sohbetlerde dile getirdiği,
Bendenizin de yazmayı düşündüğüm, makale konu ve başlıkları sıtokumda beklettiğim, bana hazır sunmuş gibi olduğu,
38 yıllık kamu ve 33 yıllık köşe yazarlığı hayatımda bunlara eklenebilecek, gördüğüm ve yaşadığım bir o kadar daha israfın olduğunu da belirterek,
Ve devletin en üstlerinde görevde iken Sn. Bülent Arınç’ın da bir zamanlar; ”İsrafın önünü alsak, sizden ( HALKTAN ) vergi almamıza gerek kalmaz” dediği ve onun da teyit ettiği gibi,
Fazla yorum yapmadan, değerlendirmesini okuyucuya bırakarak, olduğu gibi sosyal basından alıntıladığımız yazısında; “ÇÖZÜM VERGİDE değil, İSRAF EKONOMİSİNİ önlemede” diyerek, devletin israflarını şöyle sıralıyor
“1- Makam araçları ( ben buna makam odaları israfını da ekliyorum).
2- On binlerce Muhtar için ödenen maaş ve SGK primleri,
3- Milyonlarca Öğretmen ve Memur için; Devlet tarafından Sendikalara ödenen sendika aidatları
4- Her yıl çöpe atılan yüz milyonlarca Ders kitabı
5- Hayatında evine taksi çağıramayanların; şehir turu atmak için bile çağırabildiği bedava Ambulans sistemi
6- Yine, ayranı yok içmeye kabilinden, suistimal edilen ambulans uçak ve helikopterler.
7- Hastaneleri kilitleyen bedava muayene, ilaç ve tedavi giderleri.
8- Devleti batırmaya yetecek erken emeklilik sistemi
9- Bittiğinde sahiplerine milyonlar kazandıracak, ama inşaatın yarı giderini devletin karşıladığı, sadece İstanbul'da bile korkunç rakamlara varan Kentsel dönüşüm hibeleri.
10- Belediyelerin altında ezildikleri, binlerce personel ve beslenme gideriyle bir kambur haline gelen, tamamen gereksiz, köpek barınak tesisleri.
11- Yanlış uygulanan tarım destek ödemeleri.
12- Bir kişinin görevini 3 kişiye pay eden; şişkin memur ve kamu işçi kadroları
13- Biri geldiğinde diğerinin yaptıklarını söküp yenisini yaptığı, Belediyelerin hiç bitmeyen kaldırım ve yol harcamaları.
14- Yine Belediyelerin konser, eğlence ve gereksiz aktivite programları
15- Her İl ve ilçeye Üniversite açma saçmalığı.
16- Batıya yaranmak için çıkarılmış ve artık ağır yük haline gelen bedava Avukat uygulaması.
17- Hepsi; kendi çevresinde küçük birer saltanatı andıran Kaymakam ve Valilik şatafatları.
18- En küçük beldelere kadar yapılan işlevsiz devasa Kültür! Binaları.
19- Her yıl tamire alınan ve azami 10 yılda bir yenilenen bitmez tükenmez yol yapımları.
20- Okullar, Yurtlar, Hastaneler ve Kışlalardaki yakıt, elektrik, su, ekmek ve gıda israfı...
Ve daha nice nice saçmalıklar, israflar ve boşa akıp giden zenginliklerimiz...”
Başta bir bu kadar daha israfın olduğunu ama ilave etmediklerimizden çok önemli olan;
İki, üç, dört maaşlar ve arpalık yönetim kurulu üyeliklerini,
Yüksek kadrolardan kızağa çekilip, hiçbir iş yapmadan yüksek maaş almaya devam eden ve yüksek maaştan emekli olan binlerce kamu görevlilerini,
Ve milletin parası ile kendi isim ve resim reklamını yapan, şehirleri reklam afişleri ile dolduran yerel yönetimleri,
Temel atma ve açılış törenlerindeki lüks ve israfı,
Her ile ve birçok büyük ilçeye yapılan dev sıtadları,
Birbirine çok yakın ve yolcu kapasitesi kurtarmayan havaalanlarını,
Her türlü konforu ihtiva eden ve haddi aşan harcamalar yapılan parkları,
Lale devrini aşan mevsimlik lale ve çiçek harcamalarını da zikretmemiz gerekir.
BİZ BÖYLE ÇÜRÜDÜK
Bir başka sayfa dostumuz da, bazı atasözleri üzerinden şu tespitleri yaptı:
“Bal tutan parmağını yalar” dedik, hırsızlığı mübah gösterdik.
“Devletin malı deniz, yemeyen domuz” dedik, devleti soymayı mübah gösterdik.
“Yemeyenin malını yerler” dedik, dolandırıcılığı mübah gösterdik.
“At binenin, kılıç kuşananın” dedik, gaspçılığı mübah gösterdik.
“Söz gümüş ise sükut altındır” dedik, ortamı yalancıya bırakmayı ve haksızlık karşısında susmayı mübah gösterdik.
“Komşuda pişer, bize de düşer” dedik, hazırcılığı mübah gösterdik.
“Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez” dedik, menfaatçiliği mübah gösterdik.
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dedik, yalan söylemeyi mübah gösterdik.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” dedik, bencilliği mübah gösterdik.
“ Üzümü ye, bağını sorma” dedik, haramı mübah gösterdik.
“Köprüden geçene kadar ayıya dayı de” dedik, yalanı, kurnazlığı, takıyyeyi, aldatmayı mübah gösterdik.
Sonra, toplum neden bozuluyor diyoruz. Bozulmasın mı? Bozulmaz mı?
DOĞRU MU? DOĞRUYA DOĞRU.