Dün (25.09.2021) sabah telefonuma gelen bir mesajla Pazar günükü proğramımı yeniden düzenledim.
Gelen mesaj şöyleydi.
“26 Eylül Pazar2021 yarın saat 13.00 da Trabzon Meydan İskenderpaşa Camii önünde Doğu Türkistanlı kardeşlerimizle birlikte olalım”
Bu etkinliğe öncelikle bir Müslüman Türk olarak katılmanın elzem olduğu kanaatine vardım. Daha doğrusu bunu kendimde bir görev adlettim. Pazar günü öğlen namazını İskenderpaşa Camiinde kılmaya niyet ettim.
Nihayet Pazar günü öğlen Namazına İskenderpaşa camiine iştirak ettik.
Namaz sonrasında, Doğu Türkistanlı kardeşlerimizin görmüş oldukları zulmü görsel olarak sergiledikleri fotorafları ve alt yazılarını okuduk. Güzel bir çalışma olmuş.
Doğrusu hayretler içerisinde kalmamak mümkün değil. Akla hayale gelmeyen “asimile” çalışmaları zulme ve soykırıma dönüşmüş.
Camilerin kapatılması. Milli mimari yapıların yıkılması, tarihi mezarları yok etme.
Çocukların ve gençlerin organlarını operasyon sonucu çalarak, helal canlı organ diye arap ülkelerine satma.
Erkekleri toplanma kampına alınmış olan kadınların hanelerine Çinli erkek yerleştierme.
Dini ibadetleri yasaklama, kadınların uzun eteklerini kesme, çocukları ailelerinden koparıp çocuk kamplarında asimile ederek Çin’li olarak yetiştirme. (Şu ana kadar beşyüzbin Uygur çocuk Çin’li oldu)
Çocuk, yaşlı, erkek, kadın demeden kamplarda her türlü fiziki ve manevi işkenceler yapmak. Kamp ve kamp dışındaki yaşlıları ve gençleri köle işçi orarak çalıştırmak.
Uygur kızlarının zorla çin’lilerle evlendirilmesi, kamplarda kadınlara tecavüz. Türkiye de okuyup memleketine dönenleri tutuklamak.
Bunun gibi akla hayale gelmeyen zulümler maalesef bu kardeşlerimize Çin Halk Cumhuriyeti tarafından yapılmakta ve dünya buna seyirci kalmaktadır.
Etkinliği yöneten Sayın Mirza beyle ayaküstü yapmış olduğumuz sohbette.
Bu konu ile dünya liderleri arasında sadece Sayın Cumhurbaşkanımızın ilgilendiğini ancak bu konuda kendisine tam bilgi verilmediğini beyan etti.
Ayrıca BM toplantısında Sayın Cumhurbaşkanımızın bu konuya da temas etmesi Uygur kardeşlerimizi memnun etmiştir. Ancak, yetmez. Bizler insan olarak bu konuyu önemseyip destek olmalıyız. Katılımın az olması sanki bizlerin insani nokta da erimişliğimizin bir göstergesi olmuş gibi.
Aslınd gibi değil, öyle.
Böylesine önemli bir olayda küçük bir alanı bile dolduramayan Müslümanların yarın kapılarına tehlike yaklaştığında ne yapacaklarını merak ediyorum.
Nerede Siyasiler, nede STK lar. Her siyasi parti oraya on kişi her STK beş kişi gönderse görkemli bir görüntü olurdu. Trabzon Millet bahçesinin açılışını bir düşünün. İllete rağmen tıklım tıklım doluydu.
Sayın Mirza beyin ifadesine göre Çin’in bu zülmüne karşı dünya markaları olan Adidas, Nike Çin’deki üretim fabrikalarını kapatmış. Peki ya, biz Türkiye olarak ne yaptık.
Uygurlu kardeşlerimiz yaklaşık on aydan beri Istanbul da Çin konsolosluğu önünde eylemlerini sürdürmektedirler. Şimdi de tüm Türkiye de bu eylemlerini her ay başka bir ilde devam ettirmektedirler. Allah azimlerini arttırsın.
Değerli dostlar, bizlere düşen mağdurun dinine, diline, milliyetine bakmadan yardımcı olmaktır. Ama bu konuda eksiğiz. Daha duyarlı olmamız gerekir.
Özellikle siyasiler, koltuk peşine düşmüşler. Yapmış oldukları konuşmalarda yerelde veya genelde, gerekse uluslararası platformlarda Uygur kardeşlerimizin durumunu gür bir sesle gündem yapmaları gerekmektedir.
Peygamberimiz’in bile o zamanki kıt imkânlarla Çin’e İslamı tebliğ için Sahabeden Ebu Vehb b. Ebi Kebşa–ı görevlendirdiği bilinmekte. Abdülhamit Han’ın da yine Çin’de Müslümanlara karsı gelişen olayları tahlil etmek için bir “Nasihat heyeti” gönderdiği gerçeğini bildiğimiz halde neden sessiz kalıyoruz. Ey siyasiler.
Sahi ya! siasilerin görevi neydi.
Kalın sağlıcakla. Allah’a emanet olunuz.