Her futbol sezonu tamamlandığında şahit olduğumuz gibi,

             Bu sene de şampiyonlukları gördük ve hep beraber yaşadık veya en azından ekranlardan izledik.

             İki tanesinin içinde bulundum, birebir gözlemledim.

             Elbette tuttuğumuz takımın şampiyonluğuna sevinelim.

             Sevindik de.

             Sevinmekle kalmayıp, kutlayalım ve  eğlenelim.

             Kutladık ve eğlendik de.

             Ama şampiyonluğu bu kadar önemsemek, bu kadar abartmak, bütün bir duyarlılıkların üzerinde bir hassasiyet göstermek ne kadar doğrudur?

              Elbette sorgulanması gerekir!

              Ama bugün bu yazımızda bunun üzerinde değil de,

              Futbol kadar, takımımızın şampiyonluğu kadar,

             Esas meselelerimizde, bizi, milletimizi ve tüm insanlığı ilgilendiren,

              Ülke ve dünya meselelerinde de aynı hassasiyeti gösterip göstermediğimiz üzerinde duracağız.

               Lafı eveleyip gevelemeden, peşin olarak söylememiz gerekirse, hepimizin de bildiği ve gördüğü gibi,

               Aynı duyarlılığı esas meselelerimizde göstermiyoruz.

               Göstermediğimiz hepimizce aşikar.

               Aynı derecede hassasiyet gösterme şöyle dursun,

               Neredeyse binde biri kadar bile göstermiyoruz!

               Oysa, futbola, takımımıza olan hassasiyetimiz bir ise,

               Ülke meselelerine bin olmalıydı ve olmalıdır.

               İşte bütün sorun burada ve sorunlarımızın temeli burada yatmaktadır.

               En büyük eksikliğimiz, kabahatimiz bu.

              Bunun için sorunları çözemiyor, çözmek bir yana, büyüttükçe büyütüyoruz.

               Can yakan, en hayati sorunlarda bile tepki vermiyor, ses çıkartmıyoruz.

              Takımımızın şampiyonluğunda sokak ve meydanlara çıktığımız,

               Binlerce insan olarak bir araya geldiğimiz gibi,

             Olmazsa olmaz, en hayati  meselelerimizde bile üç kişi bir araya gelmiyor, gelemiyor, sesimizi çıkarmıyor, çıkaramıyoruz.

              Örneğin;

              Türk İslam coğrafyamızın şark sınırını, akıncı karakolumuzu oluşturan,

              Sınır/serhat toprağımız ve akıncı uç milletimiz, hem dindaş hem de soydaşımız,

              Savunma ve güvenliğimizin başlangıç yeri, ileri savunma hattımız olan,

              Çin mezalimi altında inim inim inleyen, yok edilen D.TÜRKİSTAN konusunda, bırakınız aynı duyarlılığı, binde biri kadar hassasiyet gösterdik, ses verdik mi?

              Sadece D. Türkistan değil elbette.

              Kuzey batı sınır karakolumuz Bosna ve Kosova.

              Kuzey savunma hattımız Kırım,

              Afganistan, Yemen, Irak, Suriye, Libya, Mısır, İran, Arakan, Kıbrıs, Arnavutluk, Batı Tırakya, inanç ve kültür coğrafyamız Kafkaslar, Balkanlar, Sovyet ve Orta Asya Türk Cumhuriyetleri, Bütün bir Afrika, Orta doğu ve Uzak doğu ile ne kadar ilgileniyor, dert ediniyoruz?

              Yerle yeksan olan komşu ve eski topraklarımız, dindaş ve soydaşlarımız için,

              Bizi ve bütün insanlığı mahveden emperyalizm ve ziyonizm canavarlarına karşı,

                 Ne kadar duyarlı ve tepkiliyiz?

                 Ülkemizin içinde bulunduğu içtimai, iktisadi, hukuki ve kültürel sorunlara,

                 Takımımızın kazanması ya da kaybetmesi kadar seviniyor ve üzülüyor muyuz?

                 Bunca sorun karşısında bir kez olsun, takım şampiyonluğunda topladığımız kalabalıkla sokağa ve meydanlara inebildik mi?

                  Takımımızda gösterdiğimiz birlikteliği milli meselelerimiz de gösterebildik mi?

                  Dahası, dünya ve ahiret saadet ve selametimizi sağlayacak meselelerde, aynı duyarlılığı gösterdik mi? Gösterebiliyor muyuz?

                  Ülke güvenliğimiz de, vatan toprağı satışında, temel insan haklarında, hukukun üstünlüğünde, dil ve kültür yozlaşması, işsizlik, pahalılık ve yolsuzluklarda,

                   Milletimizin tüm fay hatlarıyla oynanan, ayrıştırıcı, ötekileştirici, düşmanlaştırıcı, kamplaştırıcı, bölücü, yalan, algı ve manipülasyona dayalı çirkin particilik de,

                   Aynı duyarlılığı gösteriyor, tepki veriyor, ses çıkartıyor muyuz?

                  İsraf ve çevre kirliliği olarak gördüğüm, bütün Türkiye’yi donatacak, bütün şehirlerimizi örtecek kadar, sadece bir şehrimizin sokaklarına asılan kutlama afiş ve pankartların, binde birini esas meselelerimizde astık mı?

                   Sosyal basında rastladığım Ali Doğan hoca efendinin dediği gibi:

                   “ Mescid- i Aksa yıkılıyor, siz hala takım derdine düşmüşsünüz!

                    Sabah namazında cemaat bulamayan camiler var. Sıtadı parayla dolduruyorsunuz, camiler beleş, gitmiyorsunuz.

                    Dünya hayatı bizi aldatmasın, bizi sarhoş etmesin.”

                    Evet. D. Türkistan gitti, gidiyor! Filistin gitti, Kudüs gitti, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa gitti. Kıbrıs elden gidiyor! Suriye paramparça ve yarısında, emperyalist ABD tarafından ikinci bir maşa devlet kuruldu!

                     Ukrayna’da ve bütün bir Müslüman Alemde kan gövdeyi götürüyor! İnsanlar bombalar altında, bir umut uğruna denizlerde ve açlıktan can veriyor!

                     Tamam, takımımızın şampiyonluğuna sevinelim, kutlayıp, eğlenelim.

                     Ama ne olur! Bin katı önemde olan esas meselelerimizde de, bin katı olması gerekirken, bundan vazgeçtik, bir katı kadar duyarlılık gösterelim lütfen!

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber