Toplum için hizmet, kendini hizmete adayan bireyin öncelikle kendisine dönecek bir olumluluk başlangıcıdır. Hizmet Yolcuları insani tutum ve tüm erdemliliğiyle azıklarını doldurup çıktığı yolculuğunda her türlü ticari, nüfuz edinme amacı veya nüfuz kullanma yaklaşımı, mesleki kaygı ile hareket etme veya çıkar sağlama arzusu içerisinde olmadan her türlü düşünceden arınmış hedefe odaklı, çevresi ile barışık bir meşveret açıklılığıyla yapılabileni ortaya koyma becerisidir.
‘’Üşenme, erteleme ve vazgeçme’’ yaklaşımıyla yapılan ve sürdürülen bir başlangıç hareketi görev arzusundaki yolcular için gerçek hizmet ve ibadet hükmündedir. Nasıl ki içinde bulunduğu görevlerinde adalet ile hükmeden ve faaliyetleri takip eden bir yönetici bulunduğu görevde Tanrının vasıflarını toplum içerisinde gösterilmesine sebep olma ,bir aynadaki gibi ışığını yansıtma özelliğine kavuşması gibi oluyorsa yürüttüğü mesleğinin ve sahip olduğu yeteneklerin topluma yansıtılmasındaki görevleri yerine getiren Hizmet ve Hakikat yolcularının bu dünyada insanlık için olduğu kadar Tanrı katında da mükafatları hazırlanmış olacak beğenilerdir.
Bu gerçek adanmışlık duygusuyla hizmet edenler genellikle bu mükafatları beklemekten, takip etmekten de uzaktırlar, hatta farkında bile değildir. Çünkü hedefe odaklı görev öncelikleri vardır. Bu önceliklerin hayatın kazanılmasının da anahtarı olduğunu bilirler ve tevazu ve nezaketle çevrelerine de yansıtmaya çalışırlar. Beklentiler süreçte bir Anka Kuşu gibi davranan hakikat arayıcılarının asla dikkate aldığı bir konu değildir.
Eğer işinizi günlük yapıyorsanız siz siz olamazsınız zaten. Mesleğinizi ve yaşamınızı komşularınızla toplumla ilişkilerinizi sürekli kılamazsınız ve mış gibi davranış ötesine geçemezsiniz ve bir işin ruhundan uzak söyleneni yapan bir taşeronluktan kurtulamazsınız.
Taşaronluk yolunu tercih edenler bulunduğu iş içerisinde kendi görev, duygu ve yetenek, çalışma kapasitesi hatta ibadet anlayışınızı başkasına havale etmiş veya nadasa bıraktınız demektir.
Bu duygudan kurtulmanın tek ilacı hangi doğrulukta olursa olsun alınacak kararların yapılacak faaliyetlerin o faaliyet bölgesi için toplumun bilgisine sunulmasından paylaşılmasına kadar açık olmaktan geçmektedir. Yaptığınız Köroğlu Köprüsünden kimse geçmezse kaynaklarınızı boşa harcarsınız. Kaynaklarınızı geri almak içinde geçenden bir akçe geçmeyenden döve döve iki akçe almak zorunda kalırsınız. Kalırsınız da zalimliğin bir kalesini inşa etmiş olursunuz, saman alevi gibi yanan geçen bir kale.
Farkındaydınız süreç içerisinde erdemlerinizi unutursunuz farklılığınız açılır firavunlaşırsınız. Zalim olursunuz.
Unutma, kaldı ki firavun affedildi…’’Onun inancını kaim kıldık..yalnız ibreti alem için kıyamet günü o denizin kuzeyinde secde eder vaziyette onu ortaya çıkaracağız,. (Yunus 92) …’’ buyuruyor.
Şimdi Firavun da ortaya çıktı da Nadasa bırakılan toprak rahatlar minerallerini tekrar toplar, yeni bir ürün ekilene kadar yani görev istenene kadar dinlenir, kendine gelir.
Nadasa bırakılan eğer hizmet ise o görevini zamanında yapmayanın ayaklarına ellerine sarılan çakır diken gibi olur. Yürüyemez faaliyetlerini sürdüremez duruma gelir. Kaldı ki beyin, akıl çalışsa da artık uzuvlar kaybolmuştur. Yani göreve kendini adamış gibi gözükenler yani menfaattar zalimler için artık sonun ifadesidir.
Her kim üstlendiği hizmeti nadaslarsa üstlendiği, görevli olduğu ancak yapmadığı , riyakarlıkla ele aldığı konu sonunu getirecektir.
Acaba ibretleri ne olacak? Öğretmen öğrencilerini, bir mühendis projelerini, bakım ve onarımı, idareciler görevlerini, çiftçi tarlasını, inek danasını, koyun kuzusunu, anne babalar çocuklarını, devlet vatandaşını.
Çünkü Tanrı buyuruyor: ”Hiç kimsenin zulmüne göz kapamamağa yemin etmişimdir.”
Tüm okuyucularıma , arkadaşlarıma ve dostlarıma meşveret ile dolu bir yeni gün ,barış ile sarmalanmış yeni bir ay Temmuz diliyorum.
Selam ve Saygılarımla
Ömer CİNALİOĞLU
Çok güzel bir açıklama,çok faydalandım.Teşekkür ederim.