KAYA: “DEVLETİ, 3.HAVALİMANI’NDA 4,5 MİLYAR AVRO ZARARA UĞRATTINIZ”
TBMM Genel Kurulu’nda KİT Komisyonu Sayıştay Raporlarına İtirazların değerlendirildiği oturumda bir konuşma yapan CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya, Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nü(DHMİ) sert dille eleştirdi.
Kurumca yapılanların akla, bilime ve vicdana sığmadığını ifade eden CHP’li Kaya, “Bu havaalanı projesinde DHMİ’nin verdiği 6.3 Milyar Avro gelir garantisi ve kamu bankalarından talimatla sağlanan krediler aslında orta ve uzun vadeye yayılmış kamu borçları niteliğindedir ve bu nedenle devletimiz bilançolarında görünmeyen büyük borç yükü ile karşı karşıyadır” dedi.
DHMİ’nin 2011-2016 yılları Sayıştay raporlarına CHP TBMM Grubu’nun yaptığı itirazlara ilişkin konuşan Kaya, şunları söyledi:
“KAMU YARARI GÖZETİLMESİ, KANUN EMRİDİR”
“DHMİ Genel Müdürlüğünü, sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğindeki mal ve hizmetleri kamu yararı gözeterek üretmek ve pazarlamak üzere kurulan bir kamu iktisadi teşebbüsümüzdür. Havaalanı işletmeciliği doğal tekel niteliğindedir ve havaalanlarının kamu yararı gözetilerek inşa edilmesi ve işletilmesi kanunun emridir.
O nedenle, havaalanlarının yapım aşamasında oluşan maliyet artışları ile işletilmeleri sırasında oluşacak zararlar doğrudan kamu zararı niteliğindedir. Sayıştay raporlarında Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü’ne ilişkin dikkat çekilen husus şudur;
‘Kuruluşun yatırım projeleri ile ilgili olarak, anahtar teslimi götürü bedel teklif alınmak suretiyle ihale edilen terminal binası ve otopark inşaatı gibi yapım işlerinde, arazi topografyası ve kotları ile projedeki temel kotlarının farklı olması sebeplerinden dolayı sözleşme imzalandıktan sonra proje değişikliği yapılarak, işin adet ve alan olarak miktarı değişmediği halde maliyet artışlarından dolayı ilave iş artışlarına yol açmayacak şekilde hazırlanması…’
Sayıştay tespitinde de ifade edildiği gibi, Havaalanı inşaatı ve işletmesi gibi temel kamu hizmetlerinden sorumlu kuruluşun, zemin ve mania gibi temel hususlar çözümlenmeden inşaat işlerine girişmesi ve bir çok projede bu sorunların yaşanması kabul edilebilir değildir.”
“UZUN VADEYE YAYILMIŞ KAMU BORCU”
CHP’li Kaya, Yap-İşlet-Devret modelindeki temel ilke, yapım maliyetinin ve işletmecilik risklerinin yüklenici tarafından iyi hesaplanması ve üstlenilmesi olduğunu vurgulayarak, “Bu işlerde, kuruluş tarafından yükleniciye gelir garantisi verilmesi,
aslında bütün risklerinin kamu tarafından üstlenilmesi anlamına gelmektedir” diyerek şöyle devam etti:
“İstanbul 3. Havalimanı inşaatında olduğu gibi projenin finansmanı için finansal riskin dolaylı olarak kamu tarafından üstlenilmesi anlamına gelen kamu bankalarından talimatla kredi sağlanması, yükleniciler için projenin nerdeyse hiçbir riskinin üstlenilmemesi anlamındadır. Bu havaalanı projesinde DHMİ’nin verdiği 6.3 Milyar Avro gelir garantisi ve kamu bankalarından talimatla sağlanan krediler aslında orta ve uzun vadeye yayılmış kamu borçları niteliğindedir ve bu nedenle devletimiz bilançolarında görünmeyen büyük borç yükü ile karşı karşıyadır.
Yap İşlet Devret Modeliyle yapılan Kütahya Zafer Havaalanına verilen yolcu ve gelir garantisinin gerçekleşme oranı yüzde 5’i bile bulmamıştır. İç hatlarda 570 bin yolcu garantisi verilmesine rağmen taşınan yolcu sayısı 28 bin 439, dış hatlarda 398 bin 843 yolcu garantisine rağmen taşınan yolcu sayısı 13 bin 437 olmuştur. Ve bundan dolayı firmaya 5 milyon avro ödeme yapıldığı Sayıştay raporlarına yansımıştır.”
“GEREKSİZ MALİYETLERDEN KAÇINILMASI”
Kaya, DHMİ’ye konuya ilişkin itirazlarının iletilmesi üzerine kurumun verdiği cevapta, “Yapılması planlanan havalimanı projeleriyle ilgili olarak, bölge ihtiyaçlarını dikkate alan, gerçekçi ve doğru verilere dayalı fizibilite etütleri yapılması ve böylece ihtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanları yapılmasından imtina edilerek gereksiz maliyetlerin oluşmadan önlenmesi…” ifadelerinin yer aldığını hatırlatarak, “İşte biz de tam da bunu diyoruz. İhtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanlarını neden yaptınız? Diye soruyoruz” dedi.
“2050’DE BİLE YOLCU GARANTİSİNE ULAŞAMAYACAK”
Kütahya Zafer Havalimanında verilen yolcu garantisinin sadece yüzde 5’ine ulaşıldığını, İstanbul için yıllık 220 milyon yolcu öngörüsünün ise 2050’de bile ulaşılmasının zor gözüktüğünü açıklayan CHP’li Kaya, “Böyle bir iş olur mu? İhtiyacın çok üzerinde kapasiteye sahip havalimanları yapılmasından imtina etmemişsiniz, yüksek maliyetlerin oluşmasına mani olmamışsınız, yapımcılara kamu bankalarından talimatla kredi sağlamışsınız, yetmemiş üstüne bir de gelir garantisi vererek bütün risklerin kamu tarafından üstlenilmesine sebep olmuşsunuz” diyerek şu konuşmayı yaptı:
“BU İSRAFA İTİRAZ EDİYORUZ”
“Gerçekten izah edemiyorum. Hizmeti eleştirmeyi asla doğru bulmam. ‘Bu memleketin, bu milletin faydasına kim bir çivi çakmışsa Allah ondan razı olsun’ demeyi görev sayarım. Ama öyle işler yapmışsınız ki ‘Allah razı olsun’ demek mümkün değil. Biz bu akılsızlıklara, yolsuzluklara, israfa itiraz ediyoruz, yapılan projelere değil. İstanbul 3. Havalimanı ihalesi 3 Mayıs 2013’de Yap işlet devret Modeliyle yapılmış ve LİMAK, CENGİZ, KOLİN, MAPA, KALYON Ortak girişimi, yer teslimiyle başlayan ve 25 yıl sürecek olan havalimanının işletme işini, KDV dahil 26
Milyar 139 Milyon Avro teklif vererek kazanmıştır. Bu nedenle inşaat işi, işletme süresi ve yıllık 1 Milyar 45,5 Milyon Avro tutarındaki kira ödemesi ihaleden hemen sonra başlamıştır. Ancak işi alan İstanbul Grand Airport şirketi yer tesliminin geç yapıldığı gerekçesiyle, 2 yıllık kirayı yani 2 Milyar 90 Milyon Avroyu ödememiş, Devlet hazinesi zarara uğratılmıştır.
Sadece bu değil, ödenmeyen 2 yıllık kira dışında işletmeye geçildikten sonra 2019 ve 2020 kiralarının da 25 yıl ötelendiği ve süre sonuna eklendiği yönünde duyumlarımız vardır. Bu konuların Ulaştırma Bakanlığı tarafından açıklığa kavuşturulmasını bekliyoruz.”
“4 MİLYAR 590 MİLYON AVRO KAMU ZARARI”
İstanbul Havalimanı’nda bir başka garipliğinde inşaat çalışmalarının yer tesliminden önce başlatılmasıyla yaşandığına dikkat çeken Kaya, “Yer teslimi yapılmayan projenin temeli 7 Haziran 2014 tarihinde Tayyip Erdoğan tarafından atılmıştır. Yani yer teslimi, temel atma töreninden 11 ay, ihale tarihinden de 2 yıl sonra yapılmıştır. Bu dünya yolsuzluk tarihinde görülmemiş bir olaydır” diyerek şu konulara değindi:
“3. Havalimanının 90 metre kotunda yapılması için ihaleye çıkılmıştır. Ancak ihale sonrası yapılan değişiklikle havalimanı kotu 60 metreye düşürülmüştür. Havalimanı kotu, pist koordinatları, dolgu alanı ve dolgu teknikleri gibi ihaleye esas inşaat maliyetlerini kökten değiştiren plan değişiklikleri yapılmış ve bu değişiklikler sonucunda Sayıştay tespitlerine göre, evet bizim değil Sayıştay’ın tespitlerine göre yatırım bedeli 1 Milyar 354 Milyon Avro düşmüştür.
Bizim tespitlerimize göre bu rakam 2.5 Milyar Avrodur. Bu durum ihale şartlarının ihale sonrası değiştirilerek haksız kazanç sağlanmasını anlamına gelmektedir. Müteahhit şirketlerin ihaleyi alırken söz verdikleri kredi finansmanını bulamaması üzerine 3. Havalimanı uygulama sözleşmesinin borç üstlenimi ile ilgili 36. Maddesinde değişiklik yapılarak bir kamu kuruluşu olan Devlet Hava Meydanları İşletmesi koşulsuz kefil yapılmıştır. Sonradan yapılan bu değişiklik ihale şartnamesine ve sözleşmesine aykırıdır.
Özetlersek 3. Havalimanı ihalesinde; Zamanında yer teslimi yapılmayarak 2 Milyar 90 Milyon Avro, Havalimanının kotu yani yüksekliği ve pist yerlerinde ihale şartnamesine aykırı değişiklikler yapılarak 2.5 Milyar Avro olmak üzere toplamda 4 Milyar 590 Milyon Avro kamu zararı oluşmasına ve bu tutarın yapımcı şirketlere haksız olarak aktarılmasına sebep olunmuştur.”
“KAMU BÜTÇESİNİN YÜZDE 5’İ”
İstanbul Havalimanı’na koşulsuz finansman garantisinin sonradan verildiğinin altını çizen Kaya, “Yapılan yolsuzluğun Türk Lirası olarak karşılığı 32 Milyar lira olup Türkiye Kamu Bütçesinin yüzde 5’i kadardır” dedi.
Kaya eleştirilerine şöyle devam etti:
“Yapılan işlemler Türk Ceza Kanununun 236. Maddesinde belirtilen ‘Edinim ifasına fesat karıştırılması’ suçunu oluşturmaktadır. Tespit ettiğimiz bu hususlar Sayıştay’ın 2015 ve 2016 raporlarında yer almasına rağmen gereği yerine getirilmemiş ve suç duyurusunda bulunulmamıştır.
Sayıştay neden suç duyurusunda bulunmamıştır? İstanbul 3. Havalimanıyla ilgili işletme güvenliğini tehlikeye sokacak ve işletme maliyetlerini çok arttıracak önemli teknik eksiklikler de bulunmaktadır.
Havalimanı inşaatı başlamadan önce yeterli araştırmalar yapılmadığı için havalimanının uçuş güvenliği ile ilgili ciddi kuşkularımız vardır. Havalimanı yapılan alan eski maden sahası olup zemini ‘pasa’ olarak tabir edilen çürük zeminden oluşmaktadır. Bu durum ciddi çökme riskleri doğurmaktadır.”
“ATATÜRK HAVALİMANI, ÇÜRÜMEYE TERK EDİLMİŞTİR”
Gerek hava ölçümleri, gerekse çiğ, kuş sürüleri ve dönen rüzgarların İstanbul Havalimanı’nda uçuş güvenliği için tehlike oluşturduğunu da ifade eden Kaya, “Havalimanının bulunduğu yerde yeterli hava ölçümleri yapılmamıştır. Ayrıca havalimanı kuşların göç yolları üzerinde bulunmaktadır. Bu sebeple burada özellikle kış aylarında çiğ, dönen rüzgarlar ve kuş sürüleri kaynaklı uçuş güvenliğini tehlikeye düşürecek tehditler bulunmaktadır” dedi.
CHP’li Kaya, konuşmasının son bölümünde şu tespitlere yer verdi:
“3. havalimanında, 330 uçaklık filosu olan Türk Hava Yollarına uçaklarının teknik bakımlarını yapabileceği bir hangar yapılmamıştır. 3. havalimanında terminal binasının 2 tarafına yapılması gereken ilk 2 pist, arazi koşullarının getirdiği maliyet artışlarından kaçınmak amacıyla tek tarafa yapılmıştır.
Bu durum terminal binası ile uçaklar arasında yük ve yolcu taşıma mesafesini ve süresini arttırmış, Türk Hava Yollarının işletme maliyetlerini yükseltmiştir. Sorunsuz çalışan Atatürk Havalimanı birçok mali ve hukuki bilinmezlik içinde çürümeye terk edilmiştir.
Atatürk Havalimanını işleten TAV şirketi, 2 yıl daha işletme hakkı olmasına rağmen, yeni havalimanının işletmeye açılması gerekçesiyle buradan çıkarılmıştır. 2 yıllık işletme hakkından mahrum bırakılan bu şirket 5 bine yakın çalışanını tazminat haklarını ödeyerek işten çıkarmak durumunda kalmıştır.