Ülkemizin en büyük sorunlarından biri de “kaçak yapılaşma” dır.
Kent merkezlerinde tümüyle olmasa bile, belli ölçüde durdurulmasına rağmen, köyler de ve yaylalar da halen bütün hızıyla devam etmektedir.
“İmar barışı” adı altında, esasen “imar affı” ile 2017 yılı sonuna kadar yapılanlar affedildi. Bu bile doğru değildi ve birçok sakıncaları, riskleri, haksızlık ve hukuksuzlukları ihtiva ediyordu.
Konumuz imar affı olmadığı için bu konuya girmeyerek ve konu ile ilgili bu kadarı ile yetinerek, esas konumuza geçelim.
Konumuz 2017 sonundan sonra yapılan ve hususen de “yaylalar” da gündeme gelen kaçak yapıların yıkılması.
Peşinen inanç ve kanaatimizi söylersek, bu tarihten sonra yapılan kaçak yapılar YIKILMAMALI.
Yıkılmamalı çünkü, yapımına izin verilmemeliydi.
Yapımına izin verilmeyen yapılarında, yapılmadığından dolayı, yıkımı söz konusu olmayacak, yıkılacak bir şey bulunmayacaktı.
Evet yapılmalarına izin verilmeyecek, göz yumulmayacak, binayı yapmadan, daha ilk kazmayı vurduğunda veya en geç ilk betonu dökmeye başladığında müdahale edilmeli, o aşamada yıkımı gerçekleşmeliydi.
Vatandaş daha binayı yapmadan, fazla masraf etmeden, tamamını yaptıktan sonra, hem vatandaşa büyük zarar vermeden, hem de milli serveti heba etmeden, daha başlangıçta müsaade edilmemeli, yapmaya başladığında YIKILMALIYDI.
KAÇAK YAPI dediklerimiz bir gecede yapılmıyor. En hızlı yapılanı bile iki, üç ay sürüyor.
Bu kadar zamanda nasıl görülmez, nasıl duyulmaz, nasıl fark edilmez? Görülmedi, duyulmadı denebilir mi? Diyen olursa inanılır mı? Devlet istese anında görür, çivi bile çaktırmaz.
Neden bina bittikten sonra, binlerce lira israf edildikten sonra fark edilir ve yıkılır?
Bunu anlamak mümkün değil!
Devlet bu kadar güçsüz ve aciz olabilir mi?
Devletin bu işle ilgili her il ve ilçede maaşlı elemanları var.Dahası polisi, jandarması var.
Daha kolayı ise, her köyde ve yayladı devletin MUHTARI var.
Hiç kimse görmese, muhtar görür. Gelişen i.net ağı ve iletişim sistemiyle tüm işlerin görüldüğü, muhtarların işi kalmadığı bu zamanda, bu işi yapmalılar, yaparlar.
Köyün imam hatibi, muallimi, azası da görür, görebilir.
Muhtarlara bu konuda yetki ve sorumluluk ver iş bitsin. Sadece muhtarın haber verme yetkisi ve sorumluluğu bu işi çözer.
Görür görmez, haber alır almaz ihbar edilen kaçak yapı da, daha temel aşamasında, hatta kazı yapılırken durdurulur ve vatandaşın gereksiz masrafı, dahası milli servetin heba olması önlenmiş olur.
“YAP” ve “YIK” olayı sadece bizim ülkemizde var.
Yap yık ile milyarlar heba ediliyor.
Buna dünyanın en zengin ülkesi bile dayanamaz. Kaldı ki, her şeyi dışardan alan bizim ülkemiz dayansın.
Yıkmakla da iş bitmiyor.
Yıkma da büyük bir maliyet ve israf.
Yıkılan enkazı kaldırma ve taşıma ise ayrı bir maliyet ve israf.
Enkazı koyacak yer bulma ayrı bir sıkıntı, israf ve çevre kirliliği ve sorunu.
Nereden bakarsan bak, bir yıkım ile kaç tane sorun, kaç tane maliyet ve israf karşımıza çıkıyor.
Halbuki, sıkı bir takip ile bütün bu sorun ve israflar ortadan kalkıyor.
Ne hikmetse, KOLAY OLANI DEĞİL ZOR OLANI, MALİYETSİZ OLANI DEĞİL MALİYETLİ OLANI, İSRAFSIZI DEĞİL İSRAFLI OLANI seçiyoruz.
İnsanın aklına; “BİZ NE KADAR ZENGİN BİR ÜLKEYMİŞİZ” sorusu geliyor.
Emperyalist küresel zengin eşkıya devletlerin bile dayanamayacağı bir yükün, israfın altına giriyor, girebiliyoruz!
Netice olarak diyoruz ki, KAÇAK YAPIYA İŞİN BAŞINDA ASLA İZİN VERİLMEMELİ, YAPILDIKTAN SONRA YIKIM İSRAFI YAPILMAMALI, MİLLİ SERVET HEBA EDİLMEMELİ, VATANDAŞ MALİ SIKINTIYA SOKULMAMALI, vatandaşa binlerce lira harcatıp, sonra yıkmamalı, büyük bir israf ve mağduriyet oluşturmamalı, HEM İSRAF HEM DE ÇEVRE KİRLİLİĞİ OLUŞTURULMAMALIDIR.
Çünkü, YAPILMASINA İZİN VERİLMEMELİ, YAPILMAYINCA DA “YIKIM” GİBİ BİR SORUN ORTAYA ÇIKMAMALIDIR, ÇIKMAYACAKTIR.
KAÇAK YAPILARI YAPTIRIP, SONRA DA YIKTIRMAK ÇOK BÜYÜK İSRAF, HEM VATANDAŞA HEM DE MİLLİ EKONOMİYE AĞIR BİR DARBEDİR.
Devlet isterse bunu becerir, buna gücü yeter de artar bile. Devlet isterse, haberi olmadan YAPILAN BİR KULUBEYİ BİLE GÖRÜR VE ÖNLER.
Yeter ki istesin, “OY” kaygısıyla hareket etmesin. “OY” için ülke feda edilmesin!