Yazılarımı okumak zahmetinde bulunanlar çok iyi bilir ki, buralarda şahım adına siyasi çıkar gayesi ile asla tek kelime yazmam ve yazmadım.
Bütün amacım toprağından havasından ve suyundan beslendiğim bu güzel ülkemin daima daha ileri gitmesi ve yüksek bir medeniyetin en büyük temsilcisi haline gelmesini istemektir.
Ülkesini sevmek çok çalışmak ve bu şekilde düşünmek ile olabilecek bir iştir.
Bu açıklamayı yaptıktan sonra muhalefetin ülkemizdeki tutumunu değerlendirmek isterim.
Ana muhalefet partisi genel başkanı, Kanal İstanbul için “bu kanalı kimse istemiyor bir tek kişi istiyor Cumhurbaşkanı Erdoğan” şeklinde beyanat veriyor. Yani Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve onun tasarrufuna bir tek kişi olarak bakıyor.
Şimdi biz buna ne diyelim. Cehalet desek hayır adam genel başkan, ihanet desek gene hayır o da bu ülkenin içinde yaşıyor yani aynı gemideyiz. Bunu da yapmaması gerekir. Peki o zaman ne diyelim?
Kanal İstanbul’un ülkemiz için inanılmaz bir kazanım olduğunu farkında. Bu kanalın açılması iktidar partisine çok büyük bir prestij kazandıracak ve kendisinin iktidar olma yolundaki hevesleri kursağında kalacak. Bunu da bildiği için karşı çıkmak zorunda kendisini hissediyor.
Çok büyük bir yanlış yapıyor. Siyaset uğruna kendi ülkesinin uzun vadeli yüksek çıkarlarını hiçe sayan bir siyasi parti başka bir ülkede bulmak imkânsızdır.
Eski Genelkurmay başkanı İlker Başbuğ’u bir tv.ekranında izliyorum. O da çeşitli gerekçeler ileri sürerek bu kanal’ın yapılmasına karşı olduğunu ima ediyordu. Ne diyelim, yazıklar olsun diyorum.
Sayın Başbuğ’a göre, Kanal İstanul’un yapılması halinde Montrö Boğazlar sözleşmesi yeniden gündeme gelecek ve bu da ülkemizin boğazlar üzerindeki hakimiyetini kaldırabilecek. Bunun gerekçesi olarak da bir yazarın yazısından aldığı değerlendirmeyi gösteriyor.
Adamların kafası basmıyor. Halen ilkel düşünüyorlar. Daha açıkçası düşünemiyorlar. Siz onların sahip oldukları makam ve mevkilerin önemine bakarak ağızlarından çıkan sözlere itibar etmeyin.
Kanal İstanbu’un ülkemize kazandıracaklarını burada saymaya başlasak sayfalar yetmez. Bu faydaları anlamak için öyle yüksek makam ve mevkilerde görev yapmış olmak da gerekmez.
Kanal İstanbul’un ülkemiz için sağlayacağı faydaları başka bir yazımda anlatacağım.
Ben eminim ki, sıradan vatandaşlarımızın da rahatlıkla anlayacağı türden faydalardır bunlar.
İstanbul boğazındaki yoğun trafik nedeniyle boğazda meydana gelen kazalar ve trafik aksamaları bu muhalefetin farkında bile olmadığı gerçeklerdir. Zaten bu durumlar şimdiye kadar muhalefetin hiçbir zaman umurunda bile olmamıştır.
Muhalefet yanlısı kimi vatandaşlarımızın da konu hakkında hiçbir şey bilmeden siyasi partilerinin karşı oldukları ne varsa onlarda, toptancı bir bakış açısı ile aynı şeylere karşı oluyorlar. Bunun adına tipik bir yönlendirme demek hiçbir şekilde yanlış olmaz.
Gene bir tv. Programında sözüm ona bir Prof. Çıkmış oşinograf olduğundan bahisle bu kanalın Marmara denizini uzun vadede yok edebileceğini ifade ediyor.
Zannedersiniz ki, dünyada veya Türkiye’de hiç başka Oşinograf yok sadece kendisi var. Ben bilirim diyor da başka bir şey demiyor.
Be kardeşim, bu proje en ince ayrıntısına kadar etüt edildi. Bir çet raporu yayınlandı. Bu işleri yapanlar arasında kendi alanlarında çok başarılı bilim adamları var. Adama sormazlar mı sen bu çet raporunu hazırlayan bilim adamlarını sarı çizmeli Mehmet ağa mı sanıyorsun? Ayıp denilen bir şey var.
Muhalefet partilerini biz çok iyi biliriz. Onlar neye karşı çıkmadılar ki, bütün boğaz köprülerine yani üçüne de karşı çıktılar. Marmaray’a karşı çıktılar. Çanakkale köprüsüne karşı çıktılar. Hava alanlarına karşı çıktılar.
Yani bizim muhalefetimiz her türlü yeni girişime karşıdır. Bunlar statükocu ve gericidirler. Bakmayın siz onların medeniyetten söz etmelerine.
Her vatandaşımız gayet müsterih olsun Kanal İstanbul yapılacak ve onlar da iyi ki yapıldı diyecekler bir gün. 25.12.2019
M.Sadullah SAĞLAM