Tümüyle kapitalizme, vahşi kapitalizme, daha da ilerisi liberalizme entegre, düzene monte bir Müslümanlık yaşıyor, değiştirilmiş ve dönüştürülmüş Müslümanlar olarak,

             Tam da egemen iç ve dış güçlerin istediği, küresel sistemle uyumlu sözde karşı olduğumuz ılımlı, etiket Müslümanları olarak korkunç bir kimlik kırılması yaşıyoruz.

              Bu hastalıklı kimlik kırılması, sisteme entegre yapılaşma, erozyon ve dönüşüm, özellikle son çeyrek asırdır, Müslümanların son yüzyılı içinde en ileri boyuta ulaşmış,

             İktidar ve muktedir olma, para, makam ve binbir dünyevi imkana sahip olma ile,

             On yıllardır ileri sürdükleri ve her vesile ile ve her zeminde dillendirdikleri  adalet, ahlak, doğruluk, dürüstlük, istişare, şura, ehliyet, liyakat, kim olursa olsun, kimliğine bakmaksızın mazlumun yanında zalimin karşısında olma, haksızlık karşısında susmama, dilsiz şeytan olmama, hukukun üstünlüğü, güçlüyü değil de hakkı ve haklıyı üstün tutma, haksızlık karşısında en önde yürüme, çevre ve tabiat duyarlılığı gibi gibi temel İslami ilkeler karşısında duyarsızlaşmış, başkaları yaptığında karşı çıkar, kendilerinden biri yaptığında susan ve görmezden gelen, uyuşturulmuş, uyutulmuş, narkozlanmış  ikircikli bir yapıya evrilmişlerdir.

             Şüphesiz çok az da olsa istisnaları vardır ve toptancı bir yaklaşıma asla girmeden  onları bu kapsam dışında tutmaktayız.

              Mevzuyu R. Kayhan “Piyasa Müslümanlığı” başlığı altında çok güzel özetlemiş,

              Meramımıza ve hislerimize tercüman olmuş, ilave edecek ve yazacak bir şey bırakmamıştır. Kayhan o yazısında şöyle diyor:

              “Patrick Haenni isimli yazar Piyasa İslam’ı alt başlığı ile İslam suretinde Neoliberalizm kitabında ciddi bir saha çalışması ile önemli tespitlerde bulunuyor.

              Batı normlarıyla eklektik bir uzlaşmanın ürünü olan Piyasa İslam’ından bahsediyor... Amerika’nın emperyal kültüründen beslenen bir din algısına vurgu yapıyor…

               Kendi özgün mecrasından soyutlanan, Kapitalizmin tüketim kültürü doğrultusunda yeniden yapılandırılan, yorumlanan, yumuşatılan hatta yamultulan bir dindarlık profili sunuyor Piyasa İslam’ı…

                İslam’ın ilke ve sınırları, emir ve haramları, anlam ve amacı yenilenme adına piyasaya yenik düşüyor…

                İslam’ın sosyal, siyasal, kültürel, düşünsel amaçları piyasaya feda ediliyor, daha doğrusu alaşağı ediliyor… İslam suretinde bir kapitalizm pazarlanıyor…

               Kimi sözde İslamcı elit, entel, medyatik eller tarafından bizim mahalleye servis ediliyor… Batılla barışık bir hak tanımlaması revaçta…

               Bu piyasanın baronları kim, ağababaları kime hizmet ediyor sorgulanmıyor…

                Sorgulanmayınca zamanla piyasa mutlaklaştırılıyor… Kutsal piyasa ne buyurduysa tartışmasız doğru o oluyor… Hatta akideyi bile etkileyen bir piyasa baskısı altındayız…

                Yaşadığımız gibi inanmak zorunda kalıyorsunuz… Ne zaman? Piyasa Müslümanı olduğunuz vakit… Evet, piyasa Müslümanı olduğun andan itibaren piyasaya direnemezsin, çatışamazsın, savaşamazsın… Ayak uydurmak, teslim olmak mecburiyetindesin… Piyasa hazretleri ne buyurduysa boyun eğmek durumundasın… Piyasa çıkışlı bir din algısı… Piyasa merkezli bir kulluk çerçevesi sizi kuşatıverir… Artık öncelik piyasanın gereklilikleridir… Din, ahlak, adalet, ibadet, erdem, iyilik, insanlık mevcut piyasanın yararına göre şekillenir… Piyasaya rağmen bir duruş sergileyemezsiniz… Piyasa etrafında şekillenmiş yeni bir ahlak ve fazilet ekseni sunulur…

                  Piyasa Müslümanı bu paradoks içinde pasifize olur, gider… Popülist ve pragmatist tipler piyasayı ellerinde tutar… İnsanların tutarlılığı, ilkeli duruşu piyasaya kurban gider… Her kalıba girebilen, her renge bürünebilen, her telden çalabilen, maymuncuk görevi gören, her kapıyı meşru gören bir kafa yapısı nükseder…

                  Alabildiğine uyuşumcu, uzlaşmacı ve uysaldır piyasa Müslümanı… Piyasa kuralları konuşur o susar… Silikleşir, sinik ve sönük bir kimliğe bürünür…

                   İslam’ın rengini piyasaya çalamayanlar, piyasanın renk cümbüşünde tanınmaz hale gelirler… Flu kimlikler, gri yaşamlar geri dönülmez hüsranların habercisidir artık… İslami öğretiye uzak düşenler için artık İslam, egemen kültürün bir alt ögesi haline gelmiştir… Din sosuna batırılmış kapitalist yaşamlar piyasa Müslümanlarının beğenisine sunulmuştur… Hatta müesses nizam piyasa Müslümanlarını kamulaştırmaya başlamıştır bile… Her yerde geçerli olan piyasa dilidir…

                  Piyasa kirli, şaibeli, şikeli olsa bile şaşaası insanları baştan çıkarıyor… Şımartıyor… Şaşırtıyor… Ve sonuçta piyasa insanımızı yutuyor… Eritiyor… Yozlaştırıyor… Yabancılaştırıyor… Paha biçilmez İslami değerler piyasada ayağa düşüyor… Parçalı, defolu, demode olmuş piyasa Müslümanlarından geçilmiyor…

                    Duyarlılıkları dumura uğramış, duruşu bozulmuş tel tel dökülen değerlerimizin durumunu hicran ve hüzünle izliyoruz…

                   Bazen düşünürüm bunca soykırıma rağmen İsrail ürünlerini boykot etmede neden zorlanıyoruz? Çünkü geniş kitleler olarak piyasa Müslümanlığını henüz yeterince aşabilmiş değiliz…

                   Peki, çözüm nedir? Piyasa adamı olmak değil ‘adam’ olmaktır… Ötekilerine özenmek, öykünmek değil özne ve örnek olmaktır… Ruhundan koparılmış dini ritüel ve retorikleri yeniden Rabbani bir anlamla ayağa kaldırmaktır… Yarar ve çıkar dünyasından değer ve ilke yurduna hicret etmektir… Yaşamın kodlarını piyasaya göre değil, pörsümez ve eskimez yeniye göre yeniden anlamlandırmaktır.”

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber