Sıkıntı Zor, Sabır Zanaat…
İnsana, hadiselere ve kendine karşı sabır ede bilmeli de edemiyorum.
Aslın da sabır tam bir ibadet… Sıkıntının rotası hayat, hayatın menzili güneş, güneşte mendil kurutan sabır. Dünya kurulalı beri, aklın sabra gücü yetmediği de bir gerçek… Unutuyoruz hayatın imtihan olduğunu oluyoruz tam bir müsvedde. Aynaya bakıyoruz karşımızdakini başkası sanarak aha işte müsvedde. Hayata, bu sofuda imtihanda gofu da. Bakıyorsun diyorsun ki iyi varsın kıyamet, iyi ki varsın nizam, iyi ki varsın hesap günü.
Rütbeler mertebeler ve makamlar gelip geçiyor. İmtihan baki, işçide amirde çiftçide çöpçüde vezirde sırattan geçecek. Sıratta rezil olmak var rezil…
Akıl gururu ve aklın ruhu zorladığı aşamalar hep bu gelgit kıyısındaydı ve adına hayat denen şey bu ruh sahilinde, terledikçe soyunacak, üşüdükçe giyinecekti. Bu kadar basitti hayat öylemi?
Kıyıyı amansız döven dalgalar, Alıp getirin beni ancak paklar beni dağlar.
Nasıl ki iman zaafa uğrayınca hukuk icat oldu… İnsanlar o günden beri alev içti mermi üflediler. 
Şimdilerde tarik yok olmayla karşı karşıya. Şeriatın şeri ayrı atı ayrı oldu. Atını attığımız şeri atın şerrine sarılır olduk.
Şimdi yeniden bakıyorum hayata. Beyazı martıya, cüsseyi dağa, ümidi karanlığa, beklentiyi öteki tarafa, virüsü de sana benzeterek acı bir çay içiyorum.
Mertlik bana, sövmek sana, borç bana, ateş topu sana, çorlanmak sana, dişleri sıkmak bana kaldı öylemi.  Öyle ya!.. Otağında böbürlenen kalender, fukaradan bile dilenmeye başlayacak. Göbeğini fesle saklamaya çalışan ağalar, beyler şimdilik çömeldi. Kuzgun bir süre leşle oyalanacak.
Kaderin yolları keman telleri gibi. Çorba dilimleyen anne(!), ne kadarda beyazmış dökülen saçların. Sana kimse kader kiralamadı mı?
Yahudi İsrail de sanırdım. İnsanın ümitlerini dünyada çalanlar, sizin ne farkınız var onlardan.
Evet, gördüm eskiciden aldığını antikaya sayan düzenbazları. Tribün holiganı gibi sırt sırtalar… Kir akıyor, beynimi yiyor ve ölüyü toprağında rahat bırakmıyorsunuz.
Dolandırdığının parasıyla kar zarar hesabı yapan madrabaz… Vicdanınız kömür karası, helaliniz lağım akarı… Din kisvesine bürünen sensin çıbanbaşı.
Kimse çözemiyor bu palana binmiş merkebi…
Akıl gururu… Aklın ruhu zorladığı yıllar. Guguk kuşları soluk avuçlara yumurtlayıp duracak.
Aya kuluçka yatan kurt doğuracak…
Sapla samanın, havlayanla uluyanın, geviş getirenle acın farkını sezemedik asla.
Kendimden, ailemden, isaftan, izandan ve ölenden özür dilediğim çok oldu.
Yabana bakınca tazıya rastladık, bağırasım geldi, yırtılasım geldi adını hatırladım yardım çağıramadım… Meziyeti yurt edindik diye ölülerini hep bize gömdü yıllar. Ne yapasın? Rastladığını tokatlarsın bana da binlerce şamar.
Dağin içindeki lav olup yanardağ olma zamanı…
Şimdi ben, bin felçli kelimeyi bir sağlam cümleye sığdırmanın zorunu yaşıyorum… Müsveddeleriyle gerçeği ayırt edemeyince böyle oldu işler… Şimdi müsveddeleri yırtılıyor, elbet gelecek gerçeklerin zamanı.
Vesselam…
Kemal Özdemir

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber