Sıcak gündem Kazakistan olayını yıllarca dış ilişkiler ve çevirmenlik görevi yapan Doğan Bekin hocamızın kaleminden aldığım yazıyı sizinle paylaşmak istiyorum.
Kazakistan’da 60 tenge olan gaz fiyatının bir anda 120 tenge düzeyine çıkarılması üzerine ülke genelinde kemikleşmiş sorunlar zincirine yeni halkaların eklenmesiyle Aktau bölgesi genelinde başlayan protesto gösterilerinin hızla ülke geneline yayılması ve bunun sonucu olarak stratejik noktaların protestocuların eline geçmesi son derece vahim bir tablonun ortaya çıkmasına neden oldu.
Kazakistan’da meydana gelen bu hızlı gelişmeler karşısında hükümetin istifası da pek fayda oluşturmadı.
Aksine protestocular, iktidar değişikliğine gidilmesi, yerel seçimlerin adil ve tarafsız yapılması, anayasa değişikliği ve cumhurbaşkanlığının halk tarafından seçilmesini gibi önerileri ortaya koymaya başladılar.
Bunun üzerine Cumhurbaşkanı Tokayev’in iktidarını koruyabilmek adına salt Rusya’nın milli çıkarlarını öncelemek düşüncesiyle oluşturulmuş bulunan Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü (KGAÖ) Kazakistan'a davet etti. Rusya, Kazakistan cumhurbaşkanının yardım talebini derhal kabul ettiğini ifade ederek askeri unsurları Kazakistan’a gönderme yoluna gitti.
Kazakistan, 24.6 kilotonluk uranyum üretim hacmiyle % 39.4’lük dünya uranyum üretimini karşılamaktadır. Bir başka ifadeyle dünyanın en büyük uranyum üretici ülkesi konumundadır.
Keza Kazakistan, Orta Asya’nın en büyük toprağına sahip ve en gelişmiş ülkesidir. Çin’in ;‘Tek Kuşak ve Tek Yol’ girişiminin en stratejik transit geçişi üzerinde yer almakta v dünyanın 15. en büyük gaz rezervlerine sahip önemli bir ülkedir.
Kazakistan gibi Orta Asya’nın en önemli jeostratejik, jeopolitik ve Çin, Rusya ve Avrasya sacayağının en önemli ülkesi olması ve son dönemlerde Türk Devletleri Teşkilatı’nın kurumsallaşmasında öncü rol oynaması ve ülke içerisinde Rus alfabesi başta olmak üzere birçok alanda yapısal reformlara gitmeye çalışması ister istemez Rusya’yı ve diğer gelişmiş ülkeleri tedirgin etmeye başladı.
Bu cümleden olarak, ülke çapında baş gösteren olayları ve buna bağlı gelişmeleri çok iyi okumak gerekir düşüncesindeyiz. Özellikle Azerbaycan, Karabağ’daki gelişmelerden sonra Zanzagur koridorunun açılması yönündeki gelişmeler sonucu ana hatları çizilen Türk Devletleri Teşkilatı’nın teoride heyecan verici bir gelişme olarak ortaya çıkmış olmasına rağmen, bu birlikteliğin pratikte hiç te kolay olmadığı Kazakistan’daki son gelişmeler bir kez daha ortaya koydu.
Rusya, Azerbaycan’ın bağımsızlık hareketi örneğinden dersler çıkarmak suretiyle Orta Asya Türki cumhuriyetlerindeki olası hareketlenmelere karşı tedbir amaçlı olarak Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütünü (KGAÖ) oluşturmak suretiyle bu ülkeleri sürekli olarak kontrol altında tutmayı yeğlemektedir.
Benzer şekilde, ABD’nin Ukrayna ve Gürcistan başta olmak üzere Kafkasya’ya yönelik olarak Rusya’yı NATO vasıtasıyla çembere alma girişimine karşı Rusya, stratejik hamleler yapmak suretiyle Kafkasya ve Orta Asya’da eski SSCB dönemlerini çağrıştıran uygulamalarla karşı politik atraksiyonlar ortaya koymaya çalışmaktadır. MİNSK grubuna rağmen Karabağ sorununda tek başına inisiyatif alması da bunun bir sonucu olsa gerek. Rusya’nın Kazakistan’daki gelişmelere kayıtsız kalmaması ve KGAÖ üzerinden harekete geçmesi bunun bir sonucudur.
Burada D-8 Teşkilatının önemi bir kez daha ortaya çıkmaktadır. Eğer ki D-8 Teşkilatına işlerlik kazandırılmış olunsaydı, şu anda zaten D-60’ın da faaliyete girmesi söz konusu olacak ve Kazakistan, içsel sorununu KGAÖ vasıtasıyla değil, D-8 ile çözüme kavuşturabilmesi söz konusu olabilecekti.
KGAÖ’nün kuvvet göndermesinden sonra Türk Devletleri Teşkilatı’nın beyan ifade etmesi sadece zavahiri kurtarmaya yönelik bir adım olmuştur.
Doğan Bekin.
Erbakan Vakfı Genel Sekreteri.