Geçtiğimiz hafta okulda zeminde nöbetçiydim. Bu katta anaokulu vardır. Sabah saatlerinde çalışan anneler çocuklarını kreşe bırakıyorlardı. Bırakılan çocukların pek çoğu ağlayarak kreşe gitmek istemiyorlardı. Hepsi bir ağızdan anne diyerek kreşe bırakılmak istemiyorlardı.

Belki bu olay doğal karşılanabilir. Fakat olayın sonuçlarını düşündüğümüz zaman hiçte doğru durmamaktadır. Evet bu kreş çalışan anneler için bir kurtuluş fakat çocuklarımızın geleceğini düşündüğümde hiçte doğru durmamaktadır. Şöyle ki bir çocuk ömrünün kalan dönemlerinde kazanacak olduğu tüm değerleri anne babasının yanında ilk altı yıl içerisinde aldığı uzmanlar tarafından  söylemektedir. Burada ki sıkıntı çocuk bu en önemli dönemlerinde kreşe verildiklerinde kazanması gereken değerleri alamamaktadır. Sonuç olarakta ne oluyor?! Çocuklarımız her türlü kötülüğe açık olmaktadır.

Acizane kızlarımızın okuması taraftarıyım. Ne olursa olsun kadınlarımızı okutmalıyız. Burada ki sıkıntı kadınlarımızın çalışmaları durumu. Kadınlarımız çalışmak zorunda kaldıklarından annelik vazifelerini yapamamaktadır.

Bakınız eski Trabzon Memursen başkanı sonrasında da vefat eden Mehmet Kazancı ağabey ile bir aradayken bizlere bir hatıra anlatır. Hatıra şöyle ; Sene bin dokuz yetmişli yıllar.Bizim Mearif Bakanlığından bir heyet Japonya'ya gider. Orada Japon Eğitim Bakanlığında görüşmeler yaparlar. Yapılan çalışmalardan sonra bizimkilerin geleceği zaman bizimkilerden biri Japon Bakana aynen şöyle söyler. Sizler kızlarınızı yüzde doksan oranında okutuyorsunuz. Fakat bizlerin yaptığı çalışmalardan anladık ki kadınlarınızın ancak yüzde otuz kadarı çalışıyor. Bunun hikmeti nedir diye sordular. Japon görevli bizlere bizler kadınlarımızı okutmakta son derece istekliyiz. Kadınlarımız okumalı. Fakat kadının asıl görevi annelik olduğundan okumuş kadınlarımız bilinçli olarak kendilerine emanet edilen çocuklarını güzel yetiştirmeye çalışmaktadırlar. 

Bizlerin en önemli sıkıntısı burada yatıyor. Okuyan okumayan tüm kadınlarımız çalışmakta. Hükümette her daim ne adına ise çalışan kadınlara ek paralar vererek kadının evinde uzakta çalışması için gayret etmekte ne oluyor olan şu kadınlarımız çalıştıklarında annneliklerini yapamamaktalar.

Buraya kadar yazdıklarımdan bana Nizamettin Hocamız sana ne dediğinizi duyar gibiyim. Olan şu bu o anne kokusuna muhtaç oldukları dönemde kreşe bırakılan çocuklar okuyup iş güç sahibi olduklarında anne ve babalarını huzur evine atıyorda sıkıntı beni o yüzden almakta. Ülkem geneli huzur evlerini biraz araştırdılarda anne babası okumuş olan yüzlerce çocuk çocuk yaşta kreşe bırakıldıklarında çocuklar okuyup bir yere geldiklerinde bu sefer de onlar kendilerini kreşe bırakan anne ve babalarını yaşlandıklarında huzur evlerine bırakmaktalarda sıkıntım oradan gelmekte. 

Yani sizin anlayacağınız ortada bir hesaplaşma var. Çocuk yaşta kreşe bırakılan çocuk büyüdüğünde bu sefer onlar kendilerini kreşe bırakan ebeveynlerini huzurevine bırakmaktalar.

Çözüm ne?! Bu konuda yapılacak ilk önemli iş kadının elinin güçlendirilmesi lazım gelmektedir. Böyle çalışan kadınlara para vererek kadını evden uzaklaştırmak değil de kadını evinde rahat ettirerek onu kuzularıyla ilgilenmesi sağlanmalıdır. Böylece kuzularımız maddi ve manevi sağlıklı büyüyeceklerdir.

Aile desteklenmelidir. Aile Bakanlığının ne yaptığını ben bir türlü anlamakta zorlanmaktayım. Aile Bakanlığı denildiğinde aile öncelenmesi lazım gelmekte. Fakat ne hikmetse bakanlığımız aile dışında her türlü ilişkiyi öncelerde bir türlü aile gündeme gelmez.

Kadın güzel bir işte tabi ki çalışabilir. Bu İslam'ın yaşandığı dönemlerde de vardır. Asrı saadette de vardır halifeler döneminde de vardır dedelerimiz ninelerimiz Selçuklular ve Osmanlılar zamanında da vardır. Günümüzde de vardır. Burada ki sıkıntı çalışan kadının annelik vazifesini yapmakta zorlanmasıdır.

Kadının asıl vazifesi kendilerine emanet edilen kuzularını vatana millete hayırlı evlat yapmak için çırpınmasıdır...

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber