1993 Yılında Sivas ve Erzincan illerimizde yaşanan hadisenin ilki Madımak katliamı ya da Madımak olayıdır.
MADIMAK CİNAYETİ; 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas'ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Şenlikleri sırasında Madımak Oteli’nin, hala tespit edilemeyen kişi ya da gurup tarafından yakılması ve 33 yazar ve ozan ile 2 otel çalışanının yanarak ya da dumandan boğularak hayatlarını kaybetmeleri ile sonuçlanan olaylardır.
Sadece otel de olanlar değil, dışarda toplanan ve pırotesto yapanlardan 2 kişi de hayatını kaybetmiş, toplam 35 kişinin ölümüyle neticelenmiştir.
Henüz oteli yakan gizli elin bulunamadığı kanaati toplumda yaygın olup, bendeniz de aynı kuşku içinde bulunmaktayım.
Olayın, toplumsal barışı ve kardeşliği ortadan kaldırıp, günümüzde Irak, Suriye, Yemen ve Libya’da yapıldığı gibi, iç çatışma çıkarmak ve ülkeyi kaosa sürüklemek isteyen dış ve içerdeki maşalarının işi olduğu kuvvetli ihtimal dahilindedir.
Bu hadise nedeniyle cezaevinde o tarihten beri( 29 yıl ), bir iddiaya göre 38, diğer bir iddiaya göre de 33 kişi müebbet hapis cezasıyla yatmaktadır.
1990 Yılının sonlarına doğru, bu davadan 10 ay cezaevinde yatmış ve sonra beraat etmiş birisi ile bir toplantıda tanışmış ve baş başa kaldığımızda kendisine şu suali sormuştum:
“Burada baş başayız ve sen bu davadan beraat ettin. Allah aşkına bana doğruyu söyle. İçerde olanlar suçlu mu, olayın faili midirler?”
Cevabı şu olmuştu: “Ben ne kadar suçlu isem, içerde olanlarda o kadardır. Biz dışarıda idik ve sadece pırotesto ediyor, nümayiş yapıyorduk. Otel yakma ile ilgili en ufak dahlimiz yok. Hala bizim de bilmediğimiz ‘Gizli bir el’ oteli yakmıştır,”
O dönemde, Süleyman Demirel’in C.Başkanı, hükümetin de DYP-SHP ( T.Çiller- E.İnönü ) koalisyonu olduğu ve bu olaylarda Devleti elinde bulunduranların, idari ve güvenlik güçlerinin, hususen yerelde vazifelerini kamilen yapmadığı veya yapamadığı bilinmekte,
Olay günü otelde bulunup ağır yaralı olarak sağ kalanlardan Aziz Nesin’in beyanatı da buna paralel bulunmaktadır.
Aziz Nesin olay sonrası : “"Bir devlet var, diyordum ben. Bir devlet var, inanılacak devlet var. İyi-kötü, yanlış yapıyor-doğru yapıyor ama devlet var. Elbette bunu önleyecekler. Bu kadar ödün verilemez, diye düşünüyordum. Yanılmışım." demiştir.
Olay; kim tarafından yapılırsa yapılsın ve kim ne derse desin bir “KATLİAM” olduğu ve ülkemize yönelik büyük bir iç çatışma- kaos pilanı olduğu şüphe götürmez bir gerçektir.
BAŞBAĞLAR KATLİAMI: Madımak hadisesinden 3 gün sonra, 5 Temmuz 1993'te, Erzincan ilimizin Kemaliye ilçesine bağlı Başbağlar köyünde, cani şebekesi tarafından yapıldığı devlet tarafından açıklanan ve masum 33 köylü sivilin öldürülüp, köyün ateşe verildiği bir büyük katliamdır.
Başbağlar katliamının, Madımak katliamından sonra olduğu, bir karşı misilleme olarak yapıldığı, intikamdan öte, çatışmayı alevlendirip yayma amaçlı olduğu bilinmektedir.
Madımak’ta, bir etkinlik ve o etkinliğe katılanlar olduğu, onlara tepki koyanların bulunduğu, meşru ve hukuki olmasa da bir sebep aranabileceği halde,
Başbağlar katliamında hiçbir sebep olmadığı, olaydan tamamen ilgisiz, Anadolu’nun ücra ve garip bir köyünde, hiçbir dahli ve vebali olmayan 33 masum köylü vatandaşımızın bir gece kalleşçe ve vahşice katledildiği apaçık ortadadır.
Dolayısıyla Madımak vahim bir katliam, Başbağlar ise çok çok daha vahim bir katliam olduğu da vicdan sahibi herkes tarafından bilinmektedir.
Bu katliamların, 24 Mayıs 1993’de cani şebekesi pususunda hayatını kaybeden silahsız 33 askerin ardından yapıldığı, bu 33 sivil askerimizin de Başbağlar ve Madımak gibi büyük bir katliam olduğu da asla unutulmamalı, beraber ele alınmalı, beraber kınanmalıdır.
MADIMAK’TA ÇİFTE SITANDART: Her iki, hatta üç olayı özetleyip vurgu yaptıktan sonra, gelelim bu olaylarda sergilenen çifte sıtandarda!
Maalesef Madımak olayı; marjinal bir kesimce siyasi, ideolojik ve mezhebi saiklerle ele alınmakta, çok daha fazla dillendirilmekte, her yıl o tarihte etkinlikler düzenlenmekte, olay üzerinden çok daha fazla ses çıkarılmakta ve gündemde tutulmaya çalışıldığı halde,
Aynı kesim tarafından Başbağlar hiç konuşulmamakta, gündem edilmemektedir. Yine maalesefdir ki, diğer bir geniş kesim de, Başbağlar’a yakın durmakta, ama çok cılız bir şekilde seslendirmekte, Madımak kadar ses çıkarmamakta, aynı zamanda Madımak’a aynı oranda katılım sağlamamaktadır. Her iki kesim de birbirinden az veya çok çifte sıtandart sergiler görünmektedir.
Bu durum tam bir ideolojik, siyasi ve mezhebi ayrım içermekte, tam bir çifte sıtandart olarak can yakmakta, her iki olay kadar içimizi acıtmaktadır.
Madımak hadisesini, pıratikte mezhebi dahli de olmayan ve genelde seküler kesimler ele almakta, bu olayı ve samimi Müslüman mezhebi camiayı arkasına alarak yol almak isteyenler bundan güç devşirmekte ve bir amaca matuf üstlenmektedir.
Oysa, her iki-üç olay da, şeksiz şüphesiz birer VAHŞİ VE HAİN KATLİAMDIR.
Her iki katliam da ayrıştırılmaya çalışılan kesimler, esasen Müslümanlardır ve birbirinin hem KAVMİ hem de DİN KARDEŞİDİRLER. Aynı ülkenin eşit sahipleri, aynı Allah’ın kulları, aynı KİTABIN inananları, aynı Resulun
ümmeti, aynı vatanın, bayrağın ve Anadolu coğrafyasının bir büyük aile fertleridir.
Her iki, hatta üç olay da beraber ele alınmalı, beraber etkinliğe tabi tutulmalı, beraber kınanmalıdır.
MALTEPE Belediyesinin bu yıl her iki acı olayı beraber ele alması, hem Madımak hem de Başbağlar’ı birbiri ardına ziyaret etmesi, iki vahşeti de beraber konaması doğru bir yaklaşım, olması gerekendir.
BU ETKİNLİK VE KINAMALAR DA, İNTİKAM AMAÇLI, SİYASİ, İDEOLOJİK VE MEZHEBİ SAİKLERLE ASLA YAPILMAMALI, bu amaçlara alet edilmemeli, BİR DAHA TEKRARLANMAMASI, YAŞANMAMASI, DERS ALINMASI, IRAK- SURİYE-YEMEN ve LİBYA ÖRNEĞİ DE İBRET OLARAK, KARDEŞLİK VE BİRLİĞİN SAĞLANMASINA YÖNELİK HATIRLANMALI VE UNUTULMAMALIDIR.
Bu vesileyle her üç olayı ( Madımak, Başbağlar ve 33 sivil asker) sene-i devriyelerinde vahşice gerçekleştirenleri şiddetle ve nefretle lanetliyor, mevtaların hepsine Mevla’mızdan sonsuz rahmetler niyaz ediyor, gerçek katillerin bulunmasını talep ediyor, Madımak davasının yeniden ele alınması ve adil yargılama yapılmasını istiyoruz.06. 07. 2022