MAFYA VE ÇETELER, CİDDİ BİR MİLLİ GÜVENLİK SORUNUDUR.

Günümüzde, çeteler ve mafya grupları, etkinlik ve nüfuz alanlarını ve ülkemizin sosyal ve ekonomik hayatındaki ağırlıklarını şimdiye kadar görülmedik ölçüde arttırmışlar ve kamu düzeni ve güvenliği için ciddi bir tehdit unsuru olmaya başlamışlardır.

             Gün geçmiyor ki basında çeteler arasındaki çatışmalara, mafya örgütlerinden birinin yaptığı bir infaza veya bir mafya grubuna yönelik bir operasyon haberine rastlanmasın…

             Türkiye’de çeteleşme ve mafya olgusu yeni değildir. Ancak günümüzde geçmişe göre daha karmaşık bir yapıya bürünmüş, ekonomik yapıyla, siyasetin ve yönetimin işleyişiyle ve toplum kesimleriyle bütünleşik bir hale gelmiştir. Bu bağlamda faaliyet alanlarını çeşitlendirmiş, mali gücünü ve gelir kaynaklarını arttırmış, uluslararası yolsuzluk ve suç ağlarıyla birçok alanda yakın bağlantılar ve ilişkiler geliştirmiştir.

             Günümüzde mafya, siyasi ilişkilere, partiler arasındaki siyasi dengelere karışacak ve ülkenin siyasi denklemini etkileyecek kadar nüfuz alanını genişletmiştir. Bu bağlamda medyada, verilen bazı siyasi mesajların mafyanın müdahalesi ve caydırıcı gücüyle geri alındığına ve yön değiştirdiğine bile tanık olmaktayız.

             Yakın geçmişte, özelleştirme ihalelerine ve finansal varlıkların sahipliklerinin el değiştirmesine müdahale eden mafya, günümüzde hızlı ve büyük ölçekli kazançların söz konusu olduğu her sektörde insiyatif ve rol üstlenmekte, caydırıcı ve engel tanımayan gücüyle istediği sonucu elde edebilmektedir.

              Mafyanın, Türkiye’de devlet ve kamu otoritesinin gücünü boşa çıkaracak, adli ve idari kurumları işlevsiz hale getirecek kadar etkili ve caydırıcı bir güç elde etmesinin ve toplumun gözünde tartışılmaz, ilişilmez ve sakınılacak bir konuma yükselmesinin sebepleri nelerdir?

Bu kapsamda yer alabilecek temel sebepler aşağıdaki gibi sıralanabilir:

              -Devletin ve kamu otoritesinin güçsüzlüğü,

              -Siyasetin etik ilkeler ve yasalar çerçevesinde ve kurallara bağlı olarak yürütülmeyişi, siyasi partilerin rakiplerine karşı çıkar ve avantaj elde edebilmek için zaman zaman mafya ile ilişki ve işbirliği içine girmeleri,

               -Hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti ilkesinin geçerli olmayışı,hukuka uyulmaması,

               -Cari yasaların organize suç örgütleri,mafya ve çetelerle mücadelede yetersiz olması,

               -Siyasi dengeler ve güç hesapları çerçevesinde, ceza yargılama ve infaz sisteminin mafyanın çıkarlarına uygun gelecek şekilde sulandırılması ve değiştirilmesi; yargılama ve infaz sisteminin suç örgütlerine karşı cezalandırıcı ve caydırıcı olma gücünü kaybetmesi

                -Güvenlik ve adalet sisteminin, mafyanın organize suç faaliyetlerini takip etme, suçluları yakalama, cezalandırma ve özellikle bu yapıların örgütsel varlıklarını sona erdirme gücünün olmayışı…

                Geçmişte suç örgütlerinin yasa dışı faaliyetleri, eğlence yerlerinden haraç alma, kumar oynatma, kamu ihalesi süreçlerine müdahale etme gibi geleneksel alanlarda yoğunlaşıyordu.

                Oysa günümüzde mafya örgütleri, iç ve dış ticaret, inşaat, turizm, otelcilik, seyahat, kozmetik, servis hizmetleri gibi alanlarda oluşturdukları legal şirketler veya şirket ortaklıkları üzerinden faaliyetlerini yürütmektedirler. Kullandıkları araçlar ve yöntemler de geçmişe göre daha rafine ve karmaşık, dolayısıyla denetlenmesi daha güç hale gelmiştir.

               2023 yılı Küresel Organize Suç Endeksi’nde Türkiye’nin organize suç örgütlerinin faaliyetleri ve etkileri açısından, 10 üzerinden 7.03 puanla Avrupa’da 1’inci, Asya’da 6’ıncı ve dünyada 14’üncü sırada yer almış olması endişe verici bir sonuçtur.

               Geçmişte ülkemizin, Avrupa hedefli eroin kaçakçılığında bir geçiş güzergahı iken, son yıllarda savaş nedenli göç olgusuna bağlı artan insan kaçakçılığı ve küresel kokain kaçakçılığında Avrupa ve Ortadoğu arasında önemli bir kavşak noktası ve köprü rolünü üstlenmiş olması, sıralamada bu denli vahim bir yer edinmesinin ana nedenleridir.

             Özellikle bazı siyasetçilerin ve devlet yetkililerinin mafya mensuplarıyla yakın ilişkide bulunduklarına dair görüntülerin medyada sıkça yer alması, ülkemizde organize suç örgütlerinin devlet içinde koruma güvencesine kavuştukları kanaatini güçlü bir biçimde pekiştirmiştir. Doğal olarak bu kanaat, güvenlik ve yargı birimlerinde “mafyaya dokunulamayacağı ve cezalandırılamayacakları” algısını oluşturmuş; bu nedenle yetkililer, sorumlular haklarında suç ve ceza takibatı yapmak üzere inisiyatif almaktan ve harekete geçmekten çekinir olmuşlardır.

             Kamu düzeni ve güvenliğinin geleceği açısından endişe verici olan bir diğer nokta, mafyanın ve çete örgütlenmelerinin Türkiye’nin sosyokültürel tabanında yaygın bir kabul ve onay görmesi ve bir tür “meşruiyet zemini” bulmasıdır.

              Ülkemizde giderek dejenere olan ve yetersiz hale gelen güvenlik ve adalet sistemi, vatandaşın asgari güvenlik ve adalet hizmetlerini bile karşılamaktan aciz duruma gelmiştir. Bunun sonucu olarak, kamu düzenine ve adalet sistemine duyulan güven sarsılmış, devletin ve kamu otoritesinin halk nezdindeki gücü alabildiğine zayıflamıştır.

              Bu durumda haksızlığa uğrayan kişiler, haklarını almak için meşru yollardan güvenlik ve yargı mercilerine başvurarak işlerini sürüncemede bırakmak yerine, kısa yoldan çözüm getiren alternatif bir adalet mekanizması olarak mafyaya başvurmaya başlamışlardır.

             İşsizlik ve ekonomik sıkıntılar, eğitim yetersizliği, toplumdaki yaygın eşitsizlik ve adaletsizliklerin yol açtığı hayal kırıklığı ve umutsuzluklar, ülkemizde gençlerin mafyaya yönelmesi için çok müsait bir ortam oluşturmuştur. Bu şartlarda gençler, kısa yoldan paraya kavuşmak ve içinde bulundukları boşluktan kurtulup yeni bir kimlik ve aidiyet edinebilmek amacıyla kolayca mafyaya yönelmektedirler.

              Öte yandan, medyada veya popüler kültürde mafya üyelerinin romantize edilmesi, özellikle gençleri etkileyen ve mafyanın çekim alanına girmelerini sağlayan bir faktördür. Filmler, diziler ve sosyal medya platformlarının; karizmatik, güçlü ve tuttuklarını koparan figürler olarak olarak sundukları mafya karakterleri, gençler için etkili rol modeller oluşturmaktadır.

              Özellikle, örgüt sempatizanları tarafından propaganda amaçlı çekilen videolarda ve sosyal medya paylaşımlarında mafya liderlerinin milli ve hamasi duyguları kabartan müzikler ve mesajlar eşliğinde birer kahraman olarak gösterilmesi, cesaret ve vatanseverliklerinin öne çıkarılması, toplumda genç kesimlerin mafya liderlerine ve figürlerine hayranlık ve sempati duymalarında son derece etkili olmaktadır.

             Özetle; Kamu düzeni ve güvenliği açısından esas dikkate alınması gereken nokta, mafyanın toplumda güç ve çıkar elde etmeye yönelik organize suç faaliyetlerinden çok, kendisine ilişkin halkın zihninde oluşan yüksek “güç” ve “itibar” algısı ve bununla bağlantılı klişe bir tutum haline dönüşen “boyun eğme” ve “teslimiyet” davranışıdır.

               Ülkemizde İçişleri Bakanlığının son zamanlarda mafya ve çete örgütlenmelerine karşı verdiği mücadele ile elde edilen sonuçlar ümit verici olmakla birlikte yeterli değildir.

Türkiye’nin mafya örgütleri hiyerarşisinde ikincil veya daha sonraki düzeylerde yer alan çetelere polis tarafından baskın düzenlenmesi, suçlara karışanların yakalanması ve adalete teslim edilmesiyle gündeme gelen bu operasyonlar, esasen yalnızca organize suç faaliyetlerinin ortaya çıkardığı sonuçlarla mücadele etmekten ibaret kalmaktadır.

             Mafya yapılanması bağlamında oluşan kirli ilişkiler ve suç ağının ortaya çıkardığı sonuçlarla, diğer bir deyişle “sineklerle” mücadele etmek, soruna hiçbir şekilde köklü ve kalıcı çözüm getiremez.

            “Mafya ve çetelerle mücadele,” “terörle mücadele” gibi çok özel bir yaklaşım ve odaklanma ile ele alınması gereken, çok özel hassasiyetler çerçevesinde ve çok istisnai yetkilerle yürütülmesi gereken bir konudur.

              Bu bağlamda, mücadelenin başarılı olabilmesi için mafya örgütleri ve çetelerin sosyoekonomik tabanına yönelmek; organize suç girişimleri ile bu beslenme tabanı arasındaki bağları ve ilişki kanallarını koparmak büyük önem taşımaktadır.

             Yapılması gereken şey “bataklığı kurutmaktır.” Yani daha geniş çerçevede, toplumun mafya örgütlerine zemin oluşturacak derecede dejenere olmasında, güvenlik ve adalet sistemine olan güvenin kaybolmasında, mafyanın toplumda taban bulmasında, siyaset ve devlet organlarıyla kirli ilişkiler kurmasında etkili olan sebeplerle mücadele etmek ve onları ortadan kaldırmaktır. (Pırof. Dr. Ulvi Saran, Karar)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber