İnsanlar kişisel olarak, kurumlar ve devlet yöneticileri resmi olarak haberleşme maksadıyla muhataplarına eskiden mektup gönderirdi. Bunu bilmeyen yok zaten fakat, mektubun tarihi en az yazının tarihi kadar eski olduğunu herkes bilmeyebilir. 

Mektup sözcüğü ise dilimize Arapça'dan geçmiştir. Bir başka kimseye gönderilen yazılı kağıt ve yazılmış olan anlamını taşımaktadır. Türkçesi ise "betik"dir. Ayrıca  “Name” diyede bilinir. 

Bu makalemde mektubun resmi, edebi, açık ve iş için olanlarından bahsetmeyeceğim. Kişiye özel mektuplardan ve manevi duygusundan bahsedeceğim. 

Benim yaşlarımda olan insanlar daha iyi hatırlayacaktır, eskiden iletişim ve haberleşmede bu kadar teknolojik imkanlar olmadığı için, hatta bir dönem telefon bile her yerde yada herkeste olmadığı için, iletişim ve haberleşme için en tercih edilen yöntem mektup yöntemiydi.

Bu mektuplar çok duygusal olabildiği gibi, çok can sıkıcıda olabiliyordu. 

Genelde klasik mektup başlangıcı yani girişi yüksek ihtimalle şu şekilde olurdu.

“Mektubuma başlamadan önce selam eder, büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öperim” “nasılsınız ne var ne yok, inşallah iyisinizdir iyi olmanızı Allah’dan dilerim.” “Beni soracak olursanız bende iyiyim çok şükür, beni merak etmeyin” gibi. 

Askerlerin analarına yazdığı mektuplardaki duygusallığın ve hasretle özlemin yerini tutacak başka bir dramatik duygusallık başka hiç bir ülkede yoktur. 

Hele hele birde yarine, aşkına, sevgiline, hayatının anlamına yazılan o aşk ve sevgi dolu mektuplar yok mu! O mektuplar birden çok okunan mektuplardır. Bir kere okursun ama ona doyamazsın tekrar okursun, çünkü o mektubu okurken yarinin ellerinin arasında olduğunu, onun kokusunu duyduğunu hissedersin ve tekrar tekrar bu hissi yaşamak için o mektubu bir daha, bir daha okursun. 

Genç ve aşık kızlar sevgililerine mektup yazdığında, ona bir heyecan olsun, onu koklasın diye rujlu dudaklarıyla mektuba öpücük koyarak dudaklarının izini sevdiğine gönderirdi. Bu tür mektubu alan erkekler, eğer birde askerse o mektubu koynunda taşırdı ve fırsat buldukça açar okur koklar ve yeniden koynuna koyardı.

Köyden yada memleketinden gurbete çıkmış gençler, delikanlılar, babalar çok içli, özlem ve hasret kokan mektuplar yazarlardı. Zaman zaman köyden, köylüden haber alır, varsa düğünüde, cenazeyide mektupla öğrenir, mutlu oldukları kadar hüzünlenir duygusallaşırlardı da. 

Asker arkadaşlar, hacı arkadaşlar, eski komşular, sevgililer, akrabalar, kardeşler ve hatır için yazılan mektuplar ve sahifelerinde taşıdıkları aşk, sevgi, hüzün ve bilgi alma duyguları, bu gün internet ortamında yada mail ile, WhatsApp üzerinden, direk mesaj ile ya da daha başka iletişim araçlarıyla haberleşme de mümkün değil yoktur olmasıda mümkün değildir.

Bu mektup duygusunu en azından hayatında bir defa olsun yaşamak ve deneyimlemek için, özellikle hiç mektup yazmamış olanlar mutlaka, tanıdığınız, sevdiğiniz, akrabanız  yada iyi ilişkileriniz olan her hangi  birine mektup yazarak tecrübe etmenizi şiddetle öneririm.

Mektup bir anlamda tarihe ışık tutmak, tarih araştırmacılarına yardımcı olmak adınada çok önemli bir argümandır. Çok sayıda tarihçi araştırma yaptığı anlarda, geçmişte yazılmış ve günümüze kadar saklanmış mektuplardan oldukça faydalanmışlardır. 

Mektubun tarihimizdeki önemine binaen, iyi ilişkilerin ve sevgilerin, ayrıca bilgi ve belgelerin kağıda dökülmesi adına yaşatılması temennisi ile herkesi bu konuya hassasiyetle ilgili davranmaya davet ediyorum.

Not: Mektup yazacak kimseyi bulamadım, bulamıyorum, kime yazayım diye düşüneniniz varsa, bana yazabilirsiniz kardeşlerim ve inanın bana yazdığınız mektuba, özellikle özenerek cevap vereceğimi buradan belirtmek istiyorum. 

(2010-11 ŞAMPİYONU TRABZONSPOR)

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber