İnsanlar din, iman, millet, milliyet, ana, baba, kardeş ve eş dost gibi çeşitli duygulara çok önem verdiklerini her defasında bu kavramları vurgulayarak kendilerinin bu kavramlara ne kadar bağlı olduklarını anlatırlar.
Konu her ne olursa olsun bu kavramlara sahip çıkmak karşı tarafı ikna etmenin temel unsurudur. Onun için konuşmalarda bu kavramlara sürekli göndermeler yapılır.
Kimliği ve sosyal statüsü her ne olursa olsun bizim toplumumuzda karşı tarafı ikna etmenin ve kişilik sahibi olduğunuzu ortaya koymanın başka bir yolu yokmuş gibidir.
Oysa ortada çok güçlü bir ikna olma argümanı daha vardır. Onun adı da kişisel menfaat duygusudur. Bu duygu asla söylenmez. Kimse kişisel çıkarlarının her şeyin üstünde olduğunu, davranışlarını da ona göre şekillendirdiğini ifade edemez.
Ederse kişiyi yukarıda ifade ettiğim bütün kavramlardan koparabilir ve hiç beklenmedik alanlara rahatlıkla taşıyabilir.
Toplum nezdinde küçük düşer.
İnsanlar ibadeti dahi bireysel menfaatleri için yapmıyorlar mı? Bu dünyadan gitmek zorundayız ya bari öbür dünyada rahat edelim düşüncesi de bir çıkar hesabı değil midir?
Bu satırları menfaatlerimizi korumayalım diye yazmıyorum. Haklı menfaatlerimizi elbette koruyacağız. Haklı haksız demeden bize yarar sağlıyor diye her şeyi de kabul etmememiz gerektiğini anlatmaya çalışıyorum.
Üzülerek ifade etmeliyim ki, bu güne kadar hayatım boyunca edindiğim tecrübelerden çıkardığım sonuç hiç de umut verici değildir.
Toplumlarda giderek egoizm güçleniyor. Kimse manevi değerlere, ahlaka hiçbir önem vermiyor.
Başkaları ile olan ilişkileri nimet külfet dengesine göre değil de sadece olsunda nasıl olursa olsun anlayışına göre yürüten kişiler hayatta daha başarılı ve daha çok itibar gören kişiler oluyorlar.
En güvendiğimiz pek çok insanın menfaati söz konusu olunca hiçbir manevi değeri tanımadığına hepimiz çok kere defa şahit olmuşuz.
Mesela yaşlı bir babanın veya annenin bakımını rahatlıkla üstlenecek imkân ve fırsatları olduğu halde anne ve babasına bakmayarak onun veya onların hayatlarının son günlerini mutlu ve huzurlu geçirmelerine yardımcı olmayıp huzur evlerine gönderen çocuklar bunun tipik bir örneğini teşkil etmektedir.
Sadece aile içinde değil, hayatın bütün alanlarını bir sarmaşık gibi sarmış olan bencillik duygusunun bir gelip bencillere de büyük darbeler vurabileceğini hiç unutmamak gerekir.
Kısa vadeli rahatımız için menfaat duygusunun esiri olmamız toplumun geleceğini şimdiden büyük tehlikelere iten büyük felaketler yaratabileceğini kimsenin aklından çıkarmaması gerektiğini belirtmek isterim.25.09.2024
M.Sadullah SAĞLAM