KEMAL ÖZDEMİR
26.06.2024
Günümüz toplumunda sosyal ve içtimai hayat özellikle iki kavramı birebirinden ayırt etmekte zorlanıyoruz. Yapmak veya yapıyormuş gibi görünerek o kadar birbiriyle iç içe sunuluyor ki akıl sahiplerini çıkmaza sürüklüyor. “Miş” gibi yapmak önce kendini sonrasın dada toplumu olmayan bir işle meşgul etmek olarak ortaya çıksa da kısmen kişiyi rahatlatıyor veya egomuzu tatmin ediyoruz. Çalışıyormuş gibi, yapıyormuş gibi ve de kabul etmiş gibi görünmek aslında işin olmadığını gösteriyor.
“Miş” gibi yapmak kelimesi; tek başına pek işe yaramayan, farklı ‘şeylerin birbiri ile ilgi ve ilişkisini kurmaya, açıklamaya yarayan müthiş bir icat. Dil bilgisinde edat sınıfında bulunabilecek bu kelimenin hayatımızda itibar edilir bir yanı var. Aslın da bizim ahlak, kültür, medeniyet ve toplum vicdanımız da yaralar açan bir yaklaşımın unsunu olarak duruyor. Bizim medeniyet kodlarımızda kabul gören anlayış ’Ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol’ anlayışıdır. Örneğin; göründüğü gibi olmak. Bu, üç kelimelik ifadeden ‘gibi’ kelimesini çıkardığımızda oluşan anlam kayması bize ‘gibinin’ önemini göstermeye yetiyor. Ancak bununla yetinmeyelim ve ne denmek isteniyor birlikte düşünelim. Biri size “Göründüğün gibi ol!” derse aslında ne demek istiyordur?
Yüzyıllar önce Avrupalı bir düşünür ahlak anlayışını ortaya koyarken ne kadar geniş kapsamlı bir ahlaki görüşü dile getirmiş. Demek ki o dönemlerle yaşadığımız dönem arasında pek bir şey değişmemiş. O zamlarda da “miş” gibi görünenler olduğu gibi zamanın da toplumuzda oldukça varlar.
Bizim kültürümüzde ‘ameller niyetlere göredir’ kıstası hakimdir. Demek ki bir iş planlanmadan, başlamadan ve o işle ilgili harekete geçilmeden önce o davranışın yapılış amacı (niyeti) önemlidir. Buradaki niyet sadece ödeve uygun olarak, amacı kendisi için olan salt iyiyi (niyeti) gerçekleştirmektir. Salt iyi örf adet, gelenek ve öğreneklere olduğu gibi yasaya da uygun olandır.
Erdem, vicdan ve etik kurallar bize iyiliği iyi olduğu için yapmamızı öneriyor, günümüzde bazılarının gözümüze sokarcasına yaptığı gibi değil. Genelde bu günlerde sosyal hayatla, sosyal medyayı karıştırıyoruz. Buna en güzel örnek: İyilik yaparken çektiği veya çektirdiği resimlerini görüntülerini gazetelere, internet sitelerine, sosyal medyaya, televizyonlara verip yayınlıyor veya yayınlatıyor. Bunu düğünde, cenazede veya yardım yaptıktan sonra sosyal medyada yayınlamak bu işi “Miş gibi yapıyor.” kanaatini güçlendiriyor.
Bizim kültür ve medeniyetimiz de sağ elin verdiğini, sol el bilmeyecek diye bir anlayış vardı, artık sağ el veriyor sol el İnstagram’da, Facebook’ta paylaşıyor. Sadece iyilik yapmak için iyilik yapan sayısı gitgide azalıyor. İyiliği teşvik ediyorlar sözü de bana temelsiz geliyor.
Efendiler olmuyor, sizin belki makam kaygınız vardır, yaptıklarınız sizi benzer işleri yapanların gözünde yükseltebilir. Gösterişiniz, şatafatınız, yatlarınız ve katlarınızın gazı erken biter. Varmış gibi yaparak elde edilmek istenen kariyer, makam ve menfaat yokmuş gibi elimizden kayıp gider. Giderken de acı ve ıstırap vererek gider. “Miş” gibi yaptığımız bütün işler dinende yanlış, örfümüzce de, âdetimizce de, medeniyetimizce de yanlış. Bir örnek verince hadisten, Mevlâna’dan, Yunus Emre'den, Pir Sultan'dan veriyoruz ancak eylemlerimiz gösterişe dayanıyor vesselam.
Saygılarımla.