Bu soruya peşinen ve tereddütsüz verilmesi gereken cevap;
Tek bir kişi bile kalmamak, bir tek kişiye bile VATANDAŞLIK vermemek üzere TAMAMINI GERİ GÖNDERMEK olmalıdır.
Aklın, akl-ı selimin, sağduyunun, vicdanın ve ferasetin gereği,
Bizim de, mültecilerin de faydasına/yararına olan budur.
Bundan başka her çözüm, çözümsüzlüktür, mültecilerin de bizim de geleceğimiz açısından çok büyük riskler taşımaktadır.
Gerekçeleri bizimle yüz de yüz uymasa bile, ‘gönderilmelidir’ diyen POLİTİKACI, gazeteci, yazar, akademisyen ve kim olursa olsun yerden göğe kadar haklıdır.
Ta başından beri bu konuda çok yazı yazmış ve mültecilere kim olursa olsun kapılarımızı açmak İNSANİ ve İSLAMİ vazifemizdir diyenlerdenim.
Hala da tereddütsüz aynı fikir ve düşüncedeyim.
Bir Müslüman olarak bizim onlara ENSAR ve MUHACİR muamelesi yapmak mecburiyetimiz vardır. İnanç ve imanımızın gereği budur. MAZLUMA KİMLİĞİ SORULMAZ.
Bendeniz bunu sadece söylemekle kalmamış, hayata da geçirmiş bulunmaktayım.
Üç Afganlı sığınmacı kiracım mevcut olup, yıllardır sembolik kira almakta ve ayrıca maddi yönden de takviye etmekte, koruyup, kollamaktayım.
Ayrıca, İslami mali farziyetler icabı, tüm imkanlarımızı fakir ve mağdur sığınmacılara tahsis ettiğimizi de, “Tamam da, sen ne yaptın, ne yapıyorsun” muhtemel sorusuna, bu tür yapılanlar söylenmez ama, cevap olarak yazmayı lüzumlu gördüğümüz için yazıyoruz.
Mültecilere Ensar ve Muhacir muamelesi yapmak başka şey, geri göndermek başka şeydir. İkisi birbirine asla karıştırılmamalıdır.
Evet. Onlara Ensar muamelesi yapmalıyız ve belli ölçüde de yaptık.
Selamet içinde, şartları oluşturarak ya da şartların oluşmasını bekleyerek geri göndermekte, bir o kadar Ensar olmanın gereğidir.
Ülkelerinde sulh ve sükûneti sağladıktan, bunun için her türlü çabayı harcadıktan sonra TEK BİR KİŞİ KALMAMAK ÜZERE TAMAMI GERİ GÖNDERİLMELİDİR.
Bu durum sadece Suriyeli kardeşlerimiz için değil,
Iraklı, İranlı, Mısırlı, Filistinli, Afrikalı, Ukraynalı, Yemenli, Afganistanlı veya başka nereden kim varsa, bize en yakın kardeş ve akraba olan D. Türkistanlılar için de geçerlidir.
1989 Yılında ülkemize zorla SÜRGÜN EDİLEN BULGARİSTAN TÜRKLERİ İÇİN DE, O TARİHTE AYNI ŞEYİ DÜŞÜNMÜŞ VE SÖYLEMİŞTİM. Hepsini alalım, bağrımıza basalım, ama şartlar oluştuğunda ve şartların oluşması için her türlü çabayı harcayalım ve hepsini ata topraklarına, bizim olan o topraklara geri gönderelim demiştim. Geri göndermememiz, Bulgaristan yönetimine yarayacak, onların amacına hizmet edecek demiştim.
GERİ GÖNDERMENİN ŞARTI; Ülkelerinde savaşın, işgalin ve zulmün sona ermesidir.
Bu şart yerine geldiği an hepsi kendi vatanlarına döndürülmelidirler.
Sadece vatanına değil, doğup büyüdüğü, savaş öncesi yaşadığı beldelere, evlerine, arazilerinin başına gitmeli, kaldıkları yerden hayata devam etmeleri esas olmalıdır.
Öyle sınıra yakın yerlerde yeni iskan alanları oluşturmak, oralara yerleştirmek kesinlikle çözüm değildir ve tarihi bir hata olacaktır.
Böyle bir çözüm onları yurtlarına döndürmek değil, yine içerde muhacir, muhacirlere geçici iskan yerleri açmaktır.
Aynı zamanda topraklarına kavuşmasını sağlamamak, ekip biçtikleri ata topraklarını başkalarına bırakmak, emperyalist ve ziyonist pilanlara hizmettir.
Türkiye olarak bizim gücümüz, hele iktisadi darboğazın tavan yaptığı bir dönemde, bizim onlara bilmem kaç milyon ev yapma imkan ve şansımız asla bulunmamaktadır. Olsa bile böyle bir yola gidilmemelidir.
EMPERYALİST VE ZİYONİST PİLAN DA, O TOPRAKLARI MÜMKÜN OLDUĞUNCA BOŞALTMAK, ARZ-I MEVUD’a zemin hazırlamak veya o topraklarda başka işbirlikçi/piyon devletler oluşturmak, kullanmaktır.
İlk örneği de Suriye’nin doğusunda hayata geçirilmiş, ülke bölünerek, doğu tarafında ve ülkenin yarısında ABD himayesinde bir piyon devlet oluşturulmuştur. Daha önce de aynı piyon devlet Irak’ın bir bölümünde oluşturulmuş, Suriye de, Irak da bölünmüştür.
Halihazırda Irak’ta, içerde karışıklıklar ve terör sorunu varsa da ( bu durum bizim için de geçerli) kısmen de olsa savaş sonlanmış ve yarım yamalak da olsa bir devlet düzeni oluşturulmuştur. Iraklı muhacir kardeşlerimiz hemen gönderilmelidir.
Suriye’de de güvenli bölgeler mevcut olup, buralardan gelenler yurtlarına, ev ve arazilerine döndürülmeli, Suriye’nin bütünü için ise, Suriye devleti ile iyi ilişkiler ve işbirliği yapılarak( el altından zaten görüşmeler yapılmaktadır), ondan sonra tüm mülteciler topraklarına döndürülmelidir.
Suriye devleti ile iyi ilişki ve işbirliği yapılması, doğusunda kurulan ve hem Suriye hem de bizi tehdit eden, bölücü ABD himayeli uydu/piyon şebeke devletini de ortadan kaldırmanın yegane yolu ve çaresidir.
Afganistan ve İran’da zaten bir düzen mevcut olup, bu ülkelerden gelen tüm sığınmacılar hemen geri gönderilmeli, buralardan tek bir kişi sınırdan sokulmamalıdır.
D. Türkistan, Filistin, Yemen gibi ülkelerde savaş devam ettiğinden, buradan gelen kardeşlerimize ‘geçici vatandaşlık veya geçici süreli oturum’ verilmeli, ülkelerinde sulh sağlanana, savaş ve işgal bitene kadar misafirimiz olmaya devam etmelidir.
Sözün özü, sulh sağlanana kadar kalacaklar, durum normale döndüğünde gönderileceklerdir. VATANDAŞLIK İSE HİÇBİRİNE VERİLMEYECEKTİR, VERİLMEMELİ, VERİLENLER DE İPTAL EDİLMELİDİR.
Demografik yapı ve ilerde çıkabilecek sorunlar dikkate alınarak, YENİ AZINLIKLAR OLUŞTURULMAMALIDIR.
VATAN TOPRAĞI SATILMAMALI, ONLARA DA ASLA VE KATA VATANDAŞLIK VERİLMEMELİDİR. Bunun yerine YATIRIM ŞARTIYLA KİRALAMA YOLUNA gidilmelidir.
1.Dünya savaşında AZINLIKLARIN başımıza ne belalar açtığı, tarihi tecrübe ile sabit olup, bu bela hala devam etmektedir. Yabancılara vatandaşlık verilmemesinin gerekçesi, bu tarihi tecrübe ile ortadadır.
AKLIMIZI BAŞIMIZA ALALIM VE BİR TAKIM HESAPLARLA YAPILAN BU YANLIŞTAN ÇOK ACİL GERİ DÖNELİM!
Yoksa, bugün bunları yapanlardan tarih hesap soracak, gelecek kuşaklar müsebbipleri lanetleyecektir. İLAHİ HESAP İSE HER HALÜKARDA GÖRÜLECEKTİR.