Bugün itibariyle yeni eğitim öğretim yılını açmış olduk. Rabbim bu yılı bana evlatlarıma ve öğrencilerime hayırlar getirmesi dileğiyle başlamak isterim. İnşaallah kazasız belasız ve başarılı bir yıl olur.
Okullarımızda üniversiteler de dahil olmak üzere yaklaşık yirmi milyon çocuğumuz okumakta. Bu çocuklarımızla da yaklaşık Üniversite Hocalarımızda dahil olmak üzere iki milyon Hocamız görev almış durumdadır. Rabbim utandırmasın.
Öncelikle okullarımızda gerek fiziki yapının eksik olması ve gerekse Öğretmen ihtiyacının yetersiz olması eğitimin kalitesini bir miktar düşürmektedir. Bundan dolayı hiç vakit geçirmeden sağlıklı nesillerden Öğretmenler yetiştirip okullara göndermemiz lazım gelmektedir. Sağlıklı nesiller dedimse de şu unutulmamalıdır ki toplumsal yapımızın tuhaf bir şekilde eksiğe gittiğinden nesillerimizde de bozulmaların söz konusu olduğunu hatırlatmak isterim.
İdarenin ve velilerin her türlü başarıyı Öğretmenlerden beklemesi zannımca biraz eksik durmaktadır. Öğretmenler her ne adım atsalar çocuklarımızda ki aşırı bozulmalardan dolayı biraz başarısız oldukları ortadadır. Öğretmenlerimiz tüm gayretleriyle çalışsalar da başarıda biraz aşağılardayız. Burada zeki çocuklarımızın başarılarından bahsetmiyorum. Zeki çocuklar bir şekilde kendilerine kurtarıp o da başarı diliminde eğer tıp ve hukuku göz önünde bulundurursak buralarda ki başarı yüzde beş bilemedin yüzde altı oranlarında. Diğer çocuklarımız diğer geri üniversitelere yerleşmekte. Tabi bu diğer bölümlerden de mezun olduklarında kesin olan bir şey iş bulamamaktalar.
Boş gezen üniversiteli olmaktalar. Güzel ülkemde iş garantisi ya tıp yada hukuk olacak. Diğer bölümlerde iş imkanı öyle çok değil. Bakınız Öğretmenlik bölümlerinde bile ülke geneli mesela bir tarih Öğretmenliğinden yılda bin mezun veriyorsa bu bölümden açılan kadro bilemden yüz yada yüz elli. Diğer Öğretmenlik bölümlerinde de durum hemen hemen aynı oranlarda.
Bu durumda ne oluyor Öğretmenlik okuyan çocuklarımızda işsizler kervanına katılmak durumunda kalmaktadırlar. Böyle binlerce çocuğumuzun olduğu söylenmektedir. Artık Öğretmenlik bölümleri de garanti meslek değil. Dedim ya tıp yada hukuk okunmalı. Buraları kazanan çocuklarımızda yüzdelik dilim olarak yüz de beş civarlarında. Bu çocuklarımızın sayısı gerçekten çok az oranlarda.
Şimdi burada şöyle bir sıkıntı var. Hem okulun kalitesi düşük hem de bu okullardan mezun olanlara kadro açılamıyor ne oluyor bu sefer okumuş işsizler çoğalıyor. Tabi bu okullardan mezun olanların yeterlilikleri de tartışılır. Çünkü bir programda tıp fakültesinden mezun olan bir kızımız “ bana sakın ola bir yakınınız hastanızı emanet etmeyin. “ diyecek kadar durumun vahameti karşımızda
Yada şöyle yazayım bir mühendislik fakültesinden mezun olan bir gencimizin keser tutmasını bilmemesi bana durumun vahametinin gerçekten çok yukarlarda olduğunu hissettirmektedir.
Bir yerlerde bir sıkıntı var. Bu sıkıntı da çok büyük oranda kaliteli bir eğitim sistemimizin olmaması. Bizim oturmuş bir eğitim sistemimiz yok. Bakınız Finlandiya denilen ülke bizim Trabzon kadar. Ama adamlar öyle bir sistem oturtmuşlar ki dünyada parmakla gösteriliyorlar. Sıkıntı nerde bir türlü anlamadığım bizim Eğitim Bakanlığımızın kafa karışıklılığı. Bizim Eğitim bakanlığımızda milli bir sistem oturtamadık. Ne doğulu olduk ne batılı. Fakat en güzeli batıyı da güzel harmanlamalıydık bizi de yani dedelerimizin ninelerimizin medrese geleneği de güzel harmanlayarak bir milli sistem oturtmalıydık.
Eğer milli bir sistem oturtamazsak korkum odur ki yakın bir gelecekte bu güzelim nesil heba olup gidecektir…