Sıkıntı yamaç, sabır uçsuz bucaksız bahadır…
İnsana, olaylar ve hadiselere karşı sabır. Çok büyük bir ibadet… Sıkıntının menzili hayat, hayatın menzili, intikam hırsı gütmeden sabır. İnsanlık var olalı beri, aklın sabra gücü yetmedi asla…
Akıl gururu ve aklın ruhu zorladığı aşamalar hep bu gelgit kıyısındaydı ve adına hayat denen şey bu ruh sahilinde, terledikçe soyunacak, üşüdükçe giyinecekti.
Elbet hayat imtihanı o kadar basit değil. İyi, köyü, çirkin ve güzel nasıl çıkacaktı ortaya. Kararmış kalpler, Yosun tutmuş gönüller katran karası düşünceler elbet cehennemin ateşinde temizlenecek. Zalimler için yaşasın yasasın cehennem sözü ferahlatıyor daralan gönüllerimizi. Bağıra bağıra neye gam çekersin hey koca rensem dertsiz baş mı olur? Sen yine de işini oraya bırakma. Adalet burada da lazım.
Nasıl ki vicdanlar erozyona uğrayınca hukuk çaresiz kaldı. İnsanlar o günden beri alev içti kan kustu. Şimdilerde kibrit satan engizisyonu eleştiriyor, odun satan ormancı!..
Şimdi yeniden vaziyet alınacak ve her şeye rağmen adalet aranacak. Dükkân dükkân, banka banka… Topal köprüye, kör mektuba, olta balığa… Merhamet mertten ayrılır ayrılmaz, adalet arayışı başlar… Öyle ya!.. Otağını saklamayı beceren kalander, fukaradan bile dilenmeye başlayacak. Göbeğini gözlükle, fesle saklamaya çalışan ağalar, bey ülkeler şimdilik çömeldi. Kuzgun bir süre leşle oyalanacak,
Kaderin yolları keman telleri gibi. Çorba dilimleyen anne(!), ne kadarda beyazmış dökülen saçların. Sana kimse kader kiralamadı mı?
Yahudi’nin uzun saçlarına asılı elmalar, çan rengi elmalar… Elma soyup yanağına yapıştıran adamlar solmak üzere… Kas, katı, ekşi ervahlar yokuş yokuş, su ister oldu! Bu günlerde eyvahların sahibi çok… Neyle metal müziği yapan yerli, yat direğinde çamaşırını unutmuş yabancı!
Biri birine benzedikçe benzer eyvahlara rastladı işte…
Dilaltına arpa tohumu atmış münevver, keşke yediğin tokatları saysaydın. Dedi oradan; Geciken adalet adalet değildir. Dedim orda onun huzurunda adaletsiz iş olmaz.
Eskiciden aldığını antikaya sayan düzenbazlar. Tribün holiganı gibi sırt sırta dizilmiş gazeteler… Kir akıyor… Dolandırdığının parasıyla kar zarar hesabı yapan beceriksiz cambazlar… Herkes bakıyor sana sırtın kara tahta gibi… Kimse çözemiyor bu palana binmiş merkebi… Akıl gururu… Aklın ruhu zorladığı yıllar. Guguk kuşları soluk avuçlara yumurtlayıp duracak.
Aya kuluçka yatan kurt doğuracak…
Sapla samanın, havlayanla uluyanın, geviş getirenle acın farkını sezemedik biz asla. Kendimden özür dilediğim çok oldu. Yabana rastlayınca tazıya rastladık… Ne yapasın? Rastladığına tokat atsan deli derler…
Yaslanana dağ olma zamanı…
Mantığım, bin felçli kelimeyi bir sağlam cümleye sığdırmanın zorunu yaşıyor… Okunsun diye, ışık olsun diye yazdım işte. Müsveddeleriyle gururlanınca böyle oldu işler… Mübareklerin şimdi müsveddeleri yırtma zamanı…
Vesselam…
Okunsun Diye Yazdım
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.