Rusya- Ukrayna savaşının  21. Günündeyiz. 

                Öncelikle belirtmeliyiz ki, iki ülkeyi mukayese ettiğimizde bu savaş son derece DENGESİZ bir savaş.  

                Rus imparatorluğu ile küçücük Ukrayna’nın güreştiği, sıkletleri birbirinden çok farklı ve dengesiz bir harp. 

                17.300.OOO Km kare yüzölçümü ve 145 milyon nüfusu olan, Orta Asya ve Kafkasların önemli bölümüne hakim emperyal bir dev Rusya ile,  

                603.548 Km kare gibi, nerede ise otuz da biri yüz ölçüme ve yaklaşık 45 milyon ile üçte bir nüfusa sahip Ukrayna, karşı karşıya gelmiş durumda. 

                Sadece coğrafi ve nüfus dengesizliği değil, iktisadi ve askeri güç bakımından da mukayese edilemeyecek bir güç dengesizliği söz konusu. 

                Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, Ukrayna bu dengesizliği gözeterek, ilişkileri savaş noktasına getirmeyecek bir denge politikası izlemeliydi. 

                 İzlemedi, izleyemedi! 

                ABD’nin gazına, oyununa geldi!  

                Amerika ve AB devletlerine güvenmemeliydi.  

                Kendi gücünü yeterli gördükten sonra diğerlerini ek kabul etmeli, pilanını ona göre yapmalıydı. 

                Yapmadı, yapamadı! 

                Bu savaşta en büyük kaybeden ve ortada bırakılan Ukrayna olmuş, resmen ezdirilmiş, halkı katledilmiş, ülke harap edilmiştir. 

                Diğer kaybedenler ise; Ukrayna ve Rusya ile turizm, ticaret ve müteahhitlik hizmetleri olan Türkiye ve birçok yönüyle AB ülkeleridir.  

               En büyük kazanan ABD, İzrail ve de Rusya olacak gibi görülmektedir. Savaşın seyrini değiştirecek başka pilanlar da devreye sokulabilir. 

                Kim haklı, kim haksız? 

                RUSYANIN HAKSIZ TARAFLARI 

                Bir kere Rusya’nın haksızlıklarının ilki, KIRIM’ı ilhak etmesiydi.  

                 Esasen ne Rusya’nın ne de Ukrayna’nın toprağı değil Kırım, Kırım Tatar Türklerinin  toprağı, TÜRK vatanı. 

               Ama Ukrayna sınırları içinde idi. 

               Rusya, Sovyet döneminde, diğer tüm Türk cumhuriyetlerinde yaptığı gibi, Türklerin tamamını sürgün ederek, Kırım’a Rus yerleştirerek, nüfusun % 60 gibi bir çoğunluğunu ele geçirdi. 

              Ukraynalı ise % 25 civarında kalmıştı. 

              Sovyetlerin dağılmasından sonra yurtlarına dönen Türklerin nüfusu ise %10 civarında ve % 5’de diğer azınlıklar. 

              Kırım’ı haksız ve hukuksuz bir şekilde Rus topraklarına katan Putin, bu da yetmemiş gibi, Ukrayna’nın ilhakı tanımasını da talep etti. 

              Yani hem toprağını alacaksın hem de bu haksızlığı, ‘haklı ve hukuki olarak gör’ diyeceksin.  

             Ziyonist işgal çetesi İzrail’in Filistin’e yaptığı gibi! 

               Rusya’nın bir diğer haksızlığı da;  

               Ukrayna’ya ait DONBASS bölgesini kopartıp, önce Luhansk ce Donetsk diye iki bağımsız bölge oluşturup, sonra bunları ayrı birer devlet olarak tanımasıdır.  

               Hiç şüphesiz ardından buraları da ilhak edeceği aşikardır. 

              AMERİKA’NIN HAKSIZ TARAFLARI 

             İlk olarak Amerika ‘nın en büyük haksızlığı, Ukrayna’yı sürekli KIŞKIRTMASI, aldatması ve Rusya’yı TAHRİK etmesidir. 

                ABD; “Tavşana kaç, tazıya tut” misali, sürekli Ukrayna’ya gaz vererek, destek vereceğini açıklayarak, Rusya vurdu vuracak diye kışkırtarak, savaşın bir an önce başlamasını sağlayan taraftır. 

               İkinci olarak, ABD bütün Doğu Avrupa’yı NATO kapsamına alması, Ukrayna’yı da bu kapsamda değerlendirmesi, NATO SINIRINI Rusya’nın kapısına kadar dayandırıp, üsleri ile Rusya’nın güvenliğini aleni bir şekilde tehdit etmesidir. 

                Gelinen nokta da ABD Ukrayna’yı yalnız bırakmış, uçurumun başına kadar getirip, geri çekilmiş veya en azından şimdilik öyle görülmektedir.  

                 Bir takım yaptırımlar ve  iktisadi ambargolarla yetinmiş, ama henüz Rusya’yı durduracak güçlü bir irade ortaya koymamıştır.  

                 Başkaca ŞEYTANİ BİR PİLANI olabilir! 

                  ABD yörüngesindeki Avrupa’da aynı yolu izlemiş, savaşın kaderini değiştirecek bir eylem ortaya koymamış, koyamamıştır. 

                   Elbette ki, ABD ve Avrupa’nın savaşa dahil olması fevkalade tehlikeli idi ve bu 3.DÜNYA SAVAŞI’nın başlaması anlamına gelecekti ki, bütün dünya için bu bir yıkım olacaktı. 

                   Bu anlamda dahil olmamaları doğru gibi görünmektedir. 

          ABD, RUSYA’NIN UKRAYNA’YI İŞGALİNE GÖZ YUMAR, İÇİNE SİNDİRİR Mİ? 

                 Yani, desteklediği Ukrayna’nın kaybetmesini içine sindirir mi? 

                 Bunun da zor olduğunu tahmin etmek kehanet değil. 

                 Zira bu durumda, ABD’nin  dünya genelinde, NATO ve müttefikleri nezdinde büyük bir pırestij ve İTİBAR kaybı yaşayacağı, güç kaybedeceği bilinen bir gerçektir. 

                  Bunu bir şekilde telafi edeceği, etmek zorunda kalacağı muhakkaktır. 

                  ABD’nin mutlaka gizli bir ajandası, hedefleri ve pilanları mevcuttur. 

                   Belki uzun vadede, iktisadi yaptırımlarla Rusya’yı zor duruma sokacak ve orada bir iktidar değişikliğini yollarını açacaktır. 

                   Bir yandan da NATO ülkelerinin ve Amerikan emperyalizmi altında bulunan peyk ve sömürge ülkelerinin, Rusya tehdidi ile ABD’ne daha çok yakınlaşmasını ve böylece bu ülkeleri daha çok sömürmesini sağlayacaktır ki, bunun emareleri görülmeye başlamıştır. 

                   Yani kendi tarafındaki, sömürdüğü ülkelere, NATO ülkelerine: “Bak, bana tabi olmakta kıvırtırsanız, biraz benden, biraz Rusya’dan yana tavır alırsanız, Ukrayna gibi olursunuz. Ya ben, ya Rusya” tehdidini fiilen ortaya koydu ve bunu sağladı. 

                    Ukrayna’ya kadar tüm Avrupa’ya üsleri ile çöreklendi. 

                   Yani peyklerinin kendi yanında safları sıklaştırmasını sağladı. 

                  Belki de, SURİYE üzerinde bir pazarlıkla, Ziyonist İzrail’in önü açılacak, büyük izrail pırojesine bir adım daha yaklaşılacaktır! 

                   İzrail’in gasp ettiği AKDENİZ D. GAZININ  bu vesile ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması ( Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını ortadan kaldırma gerekçesi ile) daha kolay kabul ettirilecek ve gerçekleştirilecektir ki, bunun da adımları görülmeye başlanmıştır. 

                   Daha da önemlisi, yine varılan gizli bir antlaşma ile İZRAİL  ile NORMALLEŞME adımları hız kazanacak ( BAE, Bahreyn, Mısır, Ürdün, Fas, Sudan ve en son Türkiye’de bu guruba dahil edilmiştir), 

                 İRAN karşıtı bir bılok oluşturulup, 

                 İran yalnızlaştırılacak ve tek başına kalan İran’a ABD destekli İzrail saldırısı ile İran rejimi devrilecek, bu ülke parçalanacak, İzrail ile hiçbir şekilde temas kurmayan, ziyonist elçiliği bulunmayan tek ülke olan İran da ortadan kaldırılacak ve ARZ-I MEVUD’a giden yollar açılacaktır.  

                   Yani Rusya’dan İran’ı satın almış olabilir! 

                   . Allah fırsat vermesin, tuzaklarını kendi başlarına geçirsin inşallah. 

                    Saddam Rusya tarafında idi. İşgal edilmeden önce Rusya’ya yanılmıyorsam 40 milyar dolarlık ihale de vermişti. Ama ABD Irak’ı işgal ettiğinde, Rusya kılını kıpırdatmadı! 

                   Belki de NATO müdahalesi için zaman kollanmakta, en uygun atmosfer, zemin, şart ve fırsat beklenmektedir. 

                    Son olarak Hollanda kilisesinin Fener’e bağlanması da hayra alamet değil! 

                    Ukrayna kilisesinin FENER’e bağlanmasına müteakip,  

                     Hollanda Ortodoks kilisesinin de Fener’e bağlanması da düşündürücü ve pırojenin bir parçası olabilir!  

                    Fener’in büyüyüp genişlemesi ve ekümeniklik iddilaları!!! Fiilen olmuş durumda!!! 

                     Putin’in Sovyet coğrafyasını elden bırakmama ideali de gözden ırak tutulmamalıdır.  

                     Neticede ABD BÜYÜK ŞEYTAN, Rusya ve Çin de KÜÇÜK şeytanlardır. 

                      Türkiye’ye yönelik esas hain pilanlar ise, ayrı bir makale konusudur. 

                     MÜLTECİ KABULÜ YÖNÜNDEN AVRUPA’NIN İKİ YÜZLÜLÜĞÜ 

                Bu savaş ile Avrupa’nın iki yüzlülüğü de bir kez daha ortaya çıkmıştır. 

                Müslümanlar mülteci olduğunda kapıları kapatan Avrupa,  

               Ukrayna söz konusu olunca kapıları ardına kadar açmış, savaşta mağdur olmuş insanlar üzerinden bile ırk ve din ayrımcılığı yapmışlardır. 

                 Sadece Polonya 1.5 milyon mülteci kabul etmiş, İngiltere ise her mülteci kabul eden aileye 350 sterlin destek vereceğini açıklamıştır. 

                 Aliya İZZET Bego’nun: “Bunu hiç unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.” Sözü bir kez daha gerçek olmuş, ispatlanmıştır.  

                       BİZ NE YAPMALIYIZ? 

                 Tarafsız kalmak, ne ABD ve ne de Rusya yanında yer almamak, savaşın bitirilmesi için tüm çabamızı ortaya koymak, Montrö şartlarına uygun davranmak en akılcı ve adil yol olarak görülmektedir. 

                  Hiç şüphesiz Ukraynalı sivil halkın ölmesine asla vicdanımız sessiz kalmaz.  

                  Dünya da suçsuz hiçbir insanın, bırakın katledilmesini, zulme uğramasına bile bir Müslüman olarak evet demeyiz, diyemeyiz. İnancımızın gereği. 

                 Onlar masum ve insanlık kardeşlerimiz. 

                 Hiçbir insan savaşta ölmemeli, savaş olmamalı, barış egemen kılınmalıdır. 

                 Türkiye ivedi olarak lüks ve israfı terk etmeli, konfora yatırıma ( Çanakkale Köprüsü gibi, dev sıtatlar gibi, sürekli betona, lükse ve konfora yönelik yatırımlara) ivedilikle son vermeli, 

                 Başta ZİRAAT ve HAYVANCILIK olmak üzere, sanayi ve teknolojik kalkınmasını gerçekleştirmeli, 

                İçerde KUVAY-I MİİLİYE, dışarıda da, önce komşuları ile sonra da TÜRK ve MÜSLÜMAN ülkelerle her türlü birliğe gidecek yolları faaliyete geçirmelidir. 

                    İran, Irak,  Mısır ve Suriye ile normalleşme bunların başında gelmektedir. 

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber