Erenler diyarı memleketimizin savunulması bayrağının hür dalgalanması için çarpışan, mücadele eden gazilere, şehitlere dua ve selam ile.
Bir destan oldu namı yürüdü ve yürümeye devam edecek. Trabzon’un Ereni arkasından söyletiyor bülbülleri.
Vatanımızı çalmaya kalkanlara, Çanakkale de adına on beşliler gibi şarkıları yazdıranlar gibi.
Ondan geriye birkaç fotoğraf bir kaç “paylaşım cümlesi” kaldı.
Kendisine bir kaç beden büyük gelen beyaz gömleğinin, siyah büyük adam yeleğinin, siyah kumaş pantolonun içindeki fidan bedeni ile o fotoğraf.
15’liler de öğrenci idi. Okuyacaklardı. Hayata karışacaklardı. Padişahın emri ile cepheye sürüldüler, onlardan geriye bir türkü, dolmayan okul sıraları kaldı.
Onlar kime karşı cepheye sürüldüklerini biliyordu. Er ya da geç geldikleri gibi gideceklerinin karşısına on beşliler gülfidanı narin bedenlerini siper etti.
Eren Bülbül hain cephesinin kurşununa hedef olarak şehit oldu.
Türküsü türkümüze, aşı aşımıza kardeş, adı adımıza yoldaş, derdi derdimize örtü olanlar adına hainlik edenler; Yasin Börü’yü, öğrencilerine ışık götüren, öğretmen olduğu için sevinen Aybüke Öğretmeni, Necmettin Öğretmeni öldürenler, bu defa Eren’i kendi evinde öldürdü.
Örneksin bizler Eren Bülbül!
“Gök ekinler” hep aynıdır. Dünyayı kendilerine borçlandırıp uçarlar.
Bizim hafızamız onu ta 1315 doğumluların fotoğrafı ile eşleştirip bütünleştirirken; o kendisi için söylenecek taziye cümlesini bile bırakıp gitmişti sosyal medya hesabına: “Hiç kimse iyi ki varsın Eren demiyor.”
Sen Eren’ler diyarının Bülbül’ü sün!
O, suyun toprağı ıslatması gibi kendisinden beklenen beklenmeyen bütün yardımlara koşmuş bir delikanlı; yardıma koşarken öyle tabii, öyle olağan.
Kimselerin aklına onun için afili bir dizi cümlesini söylemek gelmemiş: İyi ki varsın Eren.
Belki yaşıtı delikanlılar için sıkça söylenen o cümlenin kendisine hiç söylenmemiş olmasının şaşkınlığıydı: “Hiç kimse iyi ki varsın Eren demiyor”
Trabzon’un zor şartlarında, Maçka’nın dağların da aldığı sorumluluk, yorgun anasının sağ kolu, yaşlı babaannesinin sağ gözü olarak hayatta tuttuğu yerin ehemmiyetini bilerek, benim bilip gördüğümü siz niye bilip görmüyorsunuz diye sitem etmek için yazmıştı: “Kimse iyi ki varsın Eren demiyor.”
Bir işten bir işe koşmuştu. Bir yokluktan bir yokluğa. Bir sorumluluktan bir sorumluluğa.
Yaz boyunca çalışıp, okul harçlığını çıkaran bir çocuk Eren Bülbül. Çalışmak demek erken sorumluluk almak demek. Nimete göz kulak olmak demek.
Adı Eren Bülbül!
Mesuliyetin ağır yükü altında hiç kimseye hiçbir iş bırakmadan yaşamış olan Kuzey’in kahraman oğlu!
Ah çocuk! Güzel çocuk, güllerin içinde güllerden güzel, deniz gözlü çocuk!
Yaşın küçük, sorumluluğun büyük, koca adam hallerinle içimizi yakıp gitmiştin. Cesaretin ve şahadetin örnektir geçlerimize.
Sen vardın. Senin gibi binlercesi var. Ama biz sen yaşarken iyi ki varsın Eren diyemedik. Senden sonra okulun yetim, arkadaşların yetim, kıymetini bilmeyen hocaların dahi yetim.
Sen bize şehit bedeninle bir cümle bıraktın vasiyet niyetine. Şimdi biz burada hainlere karşı mücadelenin hem başlangıcının hem sonunun yol azığı olarak; birbirimize selam niyetine, varlığımıza şükür niyetine “iyi ki varsın“ diyeceğiz.
Klişe bir dizi film repliği senin kanınla sulandığı için şimdi her birimize candan emanet, kandan emanet: İyi ki varsın Eren, Çok güzel bir örneksin Bülbül.
Kemal Özdemir
Şahadet’in Örnektir Bizlere
Dikkat!
Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.