Yapılan bir bilimsel çalışmada yüksek öğrenimde ve liselerde çocuklarımız sevdikleri bölümlerde okumamakta. Büyük bir çoğunluğu zorla istemedikleri bölümlerde okumakta. Çalışmanın devamında üniversiteli bir gencimizin hikayesi beni derinden düşündürdü. Şimdi sizlerle bu gencimizin hikayesini paylaşmak isterim. Bu gencimiz anne ve babasının zoruyla üniversite hayatında tıp okuması istenir. Bu kardeşimiz ne kadar zorlarsa zorlasın bir türlü anne ve babasını ikna edemez . Sonunda da gecesini gündüze katarak İstanbul’da bir üniversitemizin tıp fakültesini kazanır. Fakat durun . Sakın bana ne kadar da güzel bir bölüm kazandı demeyin. Bu kardeşimiz fakültesinde bir türlü rahat etmez. Çünkü bu kardeşimiz çok kaliteli resimler yapmaktadır. Fırsat buldukça resim yaparak hayallerini renklendirmeye çalışmaktadır. Devamla hem tıp hem de resim çalışmaları devam ederken bu kardeşimiz bir gün İstanbul’da ki bir kitabevine yolu düşer. Kitabevinde dolaşırken duvarda kitap kapağı çalışması yapabilecek bir ressam arandığını okur. Hemen kitabevi sahibinin yanına gider ve ressam olduğunu söyleyerek işe talip olduğunu söyler. Devamla kitabevi sahibi de bu kardeşimizi sever ve işe alır. Şimdilerde bu kardeşimizin durumu çok iyi. Bu kardeşimiz anne ve babasına yazdığı bir mektupta okulu bıraktığını ve kimin tıp fakültesinde önünü kestimse bana hakkını helal etsin diyerek artık bundan sonra ressamlıkla hayatını kazanacağını yazmıştır. Durum bu kadar önemli. Eğer bugünlerde gerek liselerde ve gerekse üniversitelerde beklediğimiz başarıyı yakalayamıyorsak bunun en önemli sebepleri arasında gençlerimiz sevmedikleri bölümlerde okumaktalar da ondandır. Öncelikle bunun önüne geçmemiz lazım gelmektedir. Bir çocuk sevmediği bir bölümde okursa nasıl bir başarı bekleyeceğiz kendisinden?! Hiç bir başarı ortaya çıkar mı?! Ben cevap vereyim çıkmaz. Bundan dolayı olacak üniversitelimiz ve liselerimizin bulunduğu şehirlerde kitap ve kütüphane sektörü gelişmez de neden kafe bar ve pavyon sektörü gelişir biri bana bir izahını versin bakayım. Eğer bu çocuklar istedikleri bölümde okusalar ne yapar eder okulunu bitirip ülkelerine faydalı olmaya çalışacaklardır. Hem istemedikleri bir bölümlerde okurlar hem de bu nefse hoş gelen sektörler insanı çektiğinden gençlerimizden bir türlü istediğimiz başarıyı alamayız. Bakınız 1950’li yıllarda ilkokulda okutulan dersler sakın bana kimse kızmasın bugünlerde üniversitelerde okutulmaktadır. Durum bu kadar vahim. Bu kalitede de bir öğrenim sorunu da doğal olarak bugünlerde bizleri çağdaş diye önümüze konulan dünyaya bizleri muhtaç etmektedir. Bırakın öyle motor falan yapmayı kendi kurşun kalemimizi bile üretemiyoruz. Bir fatihimiz var onu da bir kalemtıraşla kırıldığından açmaya başladığımızda anında kırıla kırıla bitmekte. Daha hangi gençlikten bahsediyoruz inanın bana anlamış değilim. Çocuğa sevdiği bölümlerde okuma fırsatı bulmamız lazım gelmektedir. Çocuk okulunu sevecek ki mezun olduktan sonra başka alanlara gitmesin. Bakın araştırmanın devamında mezun olanların büyük çoğunluğu başka iş alanlarında ekmek aramaktalar diye devam etmekte. Gencimiz tıptan mezun oluyor fakat ressamlık yaparak ekmeğini kazanıyor. Mühendislik okuyor öğretmenlik alanında hayatını kazanabiliyor. Demem o ki daha çocuk başlangıçta sevdiği ve hayatını kazanacağı alanı tespitte sorun yaşamakta. Daha nasıl bu gençten başarı bekleyeceğiz?! Yazım bu okulların kalitesiyle ilgili olmadığından gençlerimizin mezun olduğu okulda ne kadar yeterli olduğu da başka bir yazı içeriği taşımakta. Eğitimde çağdaş dünya daha ilk okulda çocuklarının yeteneklerini aramakta. Ondan sonra da yetenekleri doğrultusunda çocuklarına lise ve üniversite tahsili vermekte. Doğalı da bu değil mi?! Bundan olacak adamlar uydularını yapmakta , uçaklarını yapmakta, fabrikalarını kurmakta, deniz altılarını inşa etmekte ve milli bir eğitim sistemi oturtmuşlar vb. gibi… Eğitimi yeni baştan dizayn etmeliyiz. Aksi inanın bana düşünmek bile istemem…

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber