Tarihimiz, Türkiye’nin ve Türklerin tarihinin ötesinde bir anlama sahiptir. Bugün Kafkaslar, Balkanlar, Tuna boyu, Ortadoğu, Orta Asya, Afrika ve Avrupa’daki çok sayıdaki dil, din, ırk ve siyasal rejime sahip ülkelerin ortak miraslarının sahibi olarak bir takım sorunlarla karşı karşıya kaldığımız biliyoruz. Bu sorunlar bir ölçüde Türklerin yaşayan tarihidir.
Çünkü dünya tarihinin hemen her safhasında Türkler vardır. Türkler olmadan etrafımızdaki kavimlerin, önemli Avrupa devletlerinin ve dünyanın diğer güçlü devletlerinin tarihi incelenemez. Dünya üzerinde birçok ülkenin tarihi ve kimliği Türkler hesaba katılmadan anlaşılamaz. Bu ortaçağdan başlar ve günümüze kadar devam etmektedir.
Etrafımızdaki coğrafya büyük imparatorlukların dünyası olmuştur. Ne küçük devlerin, ne de özgün küçük toplum kültürünün yaşama şansının olmayan Ortadoğu’nun kurak topraklarında, adeta kartal yavrularından sadece birinin yaşama şansının olması gibi, küçük devletlerin biri öbürü üzerinde egemenlik kurar. Medeniyet Ortadoğu- Akdeniz bölgesinde doğdu. Bu bölgede hüküm sürdü Dünyaya yayıldı. Medeniyete yön veren. verecek olan bölgede bu bölgedir.
Günümüzde de tarihin seyri ile gelişen olayların seyri ile belirli gelişmeler vuku bulmuştur. Yapılan, yapılması gerekenleri yeterince yapılmadığından ya da bölgede yeterince güce sahip olamadığımızdan etrafımızda bu kadar kargaşa mevcuttur. Medeniyetin beşiğinde bizler güçlü olduğumuzda sükûnet hakimdi. Ne zaman bizler zayıfladık bölgemiz kargalar tarafından talan edilmeye başlandı.
Türkiye’nin yüzyıllar öncesinden açılan tarih defteri henüz kapanmamıştır ve gördüğümüz kadarıyla da kapanmayacaktır. Onun içindir ki tarihimizi bilmek gerekir Tarihimizin hafızası bizleri dünyada gelişen olayların merkezine koymaktadır. Bundan kaçınmamız söz konusu değildir. Bunun içindir bugün öncekinden daha güçlü olmamız gerekir.