Tarih, insanlığın ve milletin hafızasıdır. Bu sebeple milletlerin hayatında tarih bilgisi ve şuuru önemli bir yer tutar. Tarihini bilmeyen ve şuurunu taşımayan milletler hafıza ve idraklerini kaybetmiş şaşkın kimselere benzerler. Böyle bir durumda milletlerin yükselmeleri veya millet vasfını muhafaza etmeleri ve hatta milli benliklerini korumaları oldukça zordur.
Tarih şuurundan mahrum olan milletler, milli birlik ve beraberliği de koruyamazlar. Milli birliği tesis edememiş milletlerin yaşaması mümkün değildir. Tarih şuuru zayıf olan milletlerde siyasi ve sosyal alanda çok büyük problemlerin yaşandığı bir gerçektir. Sosyal ve siyasal bunalımların yaşandığı toplumlarda ise insanların kendine olan güven duygusunun azaldığı ve kültürüne yabancılaştığı görülür.
Bu sebepledir ki kimlik değişimine ve beyin göçüne sebep olur. Oluşan beyin göçü de ve kimlik değişimi de toplumda tamiri mümkün olmayan facialara sebep olur. Bunun içindir ki kendi insan ve toplumumuzu tarih şuuru ve bilinci içinde yetiştirmemiz gerekir.
Millet olarak yaşamanın teminatı, fertlerin mensubu olduğu milletlere karşı duydukları ruhi bağlılık hissi ve millet olma şuurudur. Bu şuurun gevşetilmesi, köreltilmesi ise milletleri olumsuzluklara sürükler. Milli şuuru uyanık tutmak, onu yükseltmek toplumumuzun müşterek sorumluluğudur.
Onun içindir ki dilimiz, dinimiz, tarihimiz ve kültürümüzün bütün kökleriyle barışık olmak onları tanımak, hayatımızın temel değerleri haline getirmek gereklidir.