Tatminlik içinde olan insan hiçbir şeye ihtiyacı olmaz. O, bütünlük içinde hayatı yaşayarak kucaklar. Elindekilerle ve hayatın ona sunduklarıyla yetinir. Eğer beklentisizseniz; tatminlik hissi tavan yapar çünkü beklentiler yeni istekler ve arzular doğurur. Beklenti varsa hayal kırıklığı da vardır. İstekler doyumsuzluk ve tatminsizlik yaratır.
Tatminsiz bir zihin sakin, dengeli ve huzurlu değildir. Dış nesneler tarafından yönlendirilir. Nesnelerin kölesi olan kişi, özgürlüğünü kaybeder ve artık zihnini kontrol edemez. Zihin onu yönetir. Duyguların, düşüncelerin kölesi olan kişi, kendini beden olarak görür ve bedenle özdeşleştirir. Her türlü özdeşleştirme aslında bir nevi tutsaklıktır.
Bu tutsaklığın sonu istekleri bastırmak değil; onların farkında olarak ötesine geçmektir. Önce kişi değişime direnebilir. Bu direncin nedeni, alışkanlıkların köklü olması ve bağımlılıkların kişiliğe yerleşmesidir. Kişi bunları gözlemlediğinde ve dışarıdan kendini izlediğinde aslında bunların hepsinin bir illüzyon olduğunu görür. İlüzyonu fark etmek, en büyük değişimdir. Sonraki adım; isteklerin yavaş yavaş buharlaşmadır ve kaybolmasıdır. Doğal, kendiliğinden olan bu ayrışma özgürlüğü sağlar.
Yaratılış itibariyle muazzam bir güce sahiptir insanoğlu. Bu güçlerden biri, insanın kendisine şifa verme yeteneğidir. Bu yetenek ne yazık ki zamanla köreliyor . Kişi kendini zayıf, savunmasız ve çaresiz görüyor. Kendi gücünün farkına varan kişi, hayatını istediği şekilde yönlendirebilir. Hastalıkların mimarı kişinin kendisidir. Kişi potansiyel güçlerini kullanarak var olan rahatsızlıklarını nefes ve enerji çalışmalarıyla giderebilir ve ileride olabilecek hastalıkları önleyebilir. Zekasını kullanarak doğru seçimler yapar. Çünkü zeka doğru ile yanlışı ayırt etme yeteneğidir. Zekası uyanık insan, eylemlerinin, duygularının, düşüncelerinin farkındadır. Bencil isteklerin köleleştirici oyununa gelmez; maddi düzeydeki illüzyon oyunlarını fark eder. Farkındalığını yükselterek kendisini yaşamın içine dahil eder ve doyasıya tatminlik içinde yaşar. Özgüven yükseldiğinde artık insanın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
Huzur ve gerçek tam da yanıbaşınızda. Onları uzaklarda aramanız gerekmiyor. İçinizde olan nedensiz mutluluğu ortaya çıkarmak sizin elinizde. Mutluluğu dışarıda arama yöntemlerinin hepsi geçicidir; eninde sonunda acı getirir. Ne kadar çok iç dünyanızla barışırsanız ve onun sesini dinleyip sezgilerinize kulak verirseniz gerçek mutluluğun ve saadetin kapıları ardına kadar açılacak. O kapıdan içeri girdiğinizde her durumu, her olayı olduğu gibi kabul edecek ve tatminlik içinde yaşayacaksınız.
Neval KÜTÜK.
Dünya Değişim Akademisi
Değişim Uzmanı