Bir lider neden sevilir? Bu sorunun cevabı çok açık ve nettir. Lider şayet yönetimine aday olduğu toplumun ekonomik ve sosyal talep ve beklentilerini çok iyi biliyorsa ve bu talep ve beklentilere uygun çözümler de sunuyorsa elbette orada sevilecektir.
Bizim ülkemiz için konuyu ele alırsak, çok yakın bir geçmişe kadar bu ülkede din ve vicdan özgürlüğü tam anlamıyla yerlerde sürünüyordu. Herkes devletin tanımladığı dine uymak zorunda idi.
Genç kızlarımız başörtüleri nedeniyle okullara sokulmuyordu. Her nasılsa tüm öğrenimini tamamlayıp muhtelif meslek guruplarından herhangi birini elde edebilecek yeterliğe sahip olsa, bu defada da kendisine sahip olduğu o inanca göre yaşayarak mesleğini icra hakkı verilmiyordu.
Bütün bunlar yüz yıllar önceki Türkiye’de değil kimse öyle düşünmesin çok yakın bir geçmişte Erdoğan öncesi Türkiye’de yaşanıyordu.
Sırf başörtülüleri nedeniyle ağlaya sızlaya üniversite kapılarından geri çevrilen kızlarımızın o günlerdeki dramatik halleri hiç gözlerimin önünden gitmez. Gene bıçkın delikanlı yavrularını bu vatan için şehit vermiş aileleri, bizzat kendi çocuklarının cenaze merasimlerine dahi sokmayan bir devleti devraldı sayın Erdoğan.
Bu sorunların üstesinden gelebilmek için elinde bulunan insan gücü işte böyle bir sistemin eğitim yetiştirdiği insan gücü idi. Anayasal ve yasal mevzuatı ise anlatmaya gerek bile yok.
Rahmetli üstat N.Fazil’in deyimi ile “Çelikten bir yük binmişti köpükten gövdesine” Zordu başarmak ama imkansız da değildi. Aylar yıllar geçti. Çok çalıştı ve çaba harcadı. Ülkemizin semalarını saran o kara bulutları yavaş yavaş kovaladı. Artık gök yüzü görünmeye başladı. İnsanımızın gözü ve gönlü açıldı.
Sadece insan hak ve özgürlükleri alanında büyük değişiklikler yapılmadı. İnanılmaz denilecek derecede alt yapı tesisleri inşa edildi. Oto yollar, hava alanları, İstanbul-Ankara-İzmir gibi büyük şehirlere devlet bütçesinden çok büyük paylar ayırarak oraların da yaşanabilir şehirler olmasını sağladı.
Yabancı sermayeyi ülkemize davet ederek büyük yabancı sermaye yatırımları yapılmasını sağladı. Turizm alanında ülkemizi dünyaya tanıtarak otuz kırk milyona varan turistin ülkemizi ziyaretini sağladı.
Bütün bu yatırımlar nedeniyledir ki, bu gün 82 milyona varan ülke nüfusumuz hiçbir malın yoksulluğunu yaşamamaktadır. Kim ne isterse rahatlıkla onu piyasalardan temin edebiliyor.
Bireylerin geçmişe oranla milli gelirden aldıkları paylar artmış olmasına rağmen henüz gelir dağılımındaki geçmişten beri gelen adaletsizlik konusunda ele avuca gelebilecek bir rahatlama sağlanabilmiş değildir. Bunu da kabul etmek gerekir.
Ancak, Erdoğan hükümetleri hiçbir zaman sütliman bir ortamda görev yapamadılar. Geçmiş sistemin yetiştirdiği bir çok kalleş insanları dost bilerek onların sabıkasızlığı gerekçesiyle yanında çalıştırdı. Bu dost bilinen düşmanlardan çok büyük darbeler yedi.
Hepimizin bildiği 15 Temmuz 2016 darbe girişimi işte bu dost bilinen düşmanların en büyük eylemleriydi. Allahtan ki başaramadılar. Şayet bu girişim başarılı olmuş olsa idi halen kendini suret-i haktan gösterme başarısını gösteren birçok kişi ve kurumların bu darbe girişimcilerin arkasında onlara övgüler düzerek nasıl da yer alacaklarını tahmin etmek hiç de zor değildir.
Bütün dünyanın ayan beyan bildiği bu gerçekleri bu ülkede de bilinmeyenin bulunduğu düşünmek büyük bir saflık olur. Erdoğan’ı çeşitli nedenlerle sevmeyenler olabilir ama bu somut gerçekleri teslim etmelerini beklemek hepimizin en doğal hakkıdır.
Lider olmak, seçilerek veya darbe yoluyla bir ülkeyi yönetme fırsatını ele geçirmekle sağlanamaz. Lider, bir ülke insanın makus talihini olumlu yönde değiştirebilen insanın adıdır. Bence sayın Erdoğan tam anlamıyla bir LİDERDİR.
10.03.2019 M.Sadullah SAĞLAM