Yaklaşık 50 yıldan beri Türkiye siyasetini birebir takip ederim.

                1970 Yılından beri ülkemizde mevcut tüm siyasi partilerin, bulunduğum şehirlerdeki mitinglerine gözlemci olarak katılmış,

                Tüm partilerin konferans, panel, açık oturum v.b etkinliklerini takip edip dinlemiş, basından ve kitaplardan okumuş,

                1980 Sonrası devlet mekanizmasının içinden, 1970- 1980 arası dışarıdan ( Lise ve üniversite tahsilimiz bu dönemde olması hasebiyle bizzat yaşayarak görmüş bulunmaktayız) işleyişi görmüş ve gözlemlemiş bulunmaktayım.

                Bu nedenle kimin ne yaptığını ve ne yapmak istediğini, yürüttükleri siyaseti  ve sıtıratejiyi büyük ölçüde bilmekte ve tahmin etmekteyim.

               1960 Darbesinde çocuktum, ne olup bittiğini anlayacak yaşta değildim. Sadece 1895 doğumlu dedemin, Menderes asıldığı sabahı, “Torunum, Menderesi astılar” dediğini ve ağladığını hatırlıyorum.

               O tarihten sonraki darbeleri ve muhtıraları, 1971 Muhtırası, 1980 Darbesi,

 28 Şubat Posmodern Darbesi ve 15 Temmuz 2016 muvazaalı ve müphem darbeyi içinde yaşayarak, birebir basından ve çevreden gözlemleyip, neler olup bittiğini objektif bir şekilde takip ettim.

                Ülkemizde süregelen terörü de başından beri, başlangıçta 1970-1980 arası, o yıllarda lise ve üniversite tahsil hayatım olduğu için bizatihi içinde bulunarak sağ sol kavgaları ve terörünü,

                 1980’li yıllardan itibaren de, halen devam eden malum terörü yaşamakta, o yıllardan beri gün be gün takip etmekteyim.

                 1980 Öncesini ayrı bir değerlendirmeye bırakarak, 1980 sonrası başlayan ve halen devam eden, 40 yıldır her şehit haberinde  CANIMIZI YAKANCANLARIMIZDAN BİNLERCE CAN ALAN ve milyarlarca mali kaynağı silip süpüren  terörü analiz edersek, baştan beri takip eden ve gözlemleyen bir insan olarak  şu tespitleri yapabilirim.

                 1-Devlet ve bu yapıyı elinde bulunduran, icrasını yapan siyasi partiler ve onların kurdukları hükümetler eliyle terörle yaklaşık 40 yıldır mücadele etmektedir.

                2- Bu mücadele ağırlıklı olarak, mücadelenin en mühim ayaklarından biri olan   askeri yöntemle yapılmaktadır ve bu bir zorunluluktur. İşin tabiatındandır ve çok tabii sonucudur.

                3-Ancak işin siyasi, sosyal, iktisadi, eğitim, kültürel, hukuksal ve politik yönü büyük ölçüde ihmal edilmiştir.

                4-Terörle mücadele partiler üstü tutulamamış, devlet politikası olarak tüm siyasi partilerin ortak paydası olduğu halde, icraata yansımamış, terör çokça istismar edilmiş, “BÜYÜK BİR SİYASET MALZEMESİ, OYA TAHVİL ARGÜMANI” olarak kullanılagelmiştir.

               5-Özellikle son çeyrek asırda, günlük siyasetin malzemesi olarak tamamen kullanılır hale geldiği, adeta seçim kazanmanın ana unsuru haline getirildiği görülmekte, terörden ve terörle mücadeleden siyasi nemalanma ön pilana çıkmış gözükmekte, terör, adeta birbirini karalama ile seçim yarışına meze yapılmış görünmektedir. Bu işlev ve görünümden ACİLEN UZAKLAŞILMALIDIR.

               6-Zorunlu askeri mücadele dışında toplumsal tedbir ve çarelere başvurulmamış, bir ara “Çözüm Süreci” adı altında bir takım girişimler yapıldıysa da, aşırıya kaçılmış, terör daha da  cesamet ve cesaretlendirilmiş, birçok yanlışlar yapılarak ağır bedeller ödenmiş ve zorunlu olarak bu süreç sonlandırılmıştır.

               7-Gelinen son noktada, 40 yıllık mücadele sonunda sınırımızda ABD ve Batı himayesinde, biri Irak’ta, diğeri Suriye’de olmak üzere, bu ülkeleri bölerek iki yapı teşekkül ettirilmiştir. Daha öz bir ifade ile 40 yıllık mücadele, terörü bitirmek şöyle dursun, komşu iki ülkenin bölünmesine ve orada terör çevreleri ile iltisaklı iki ABD kuklası devlet kurulması ile neticelenmiştir.

                8-Bundan sonra emperyalist ve ziyonist çevrelerin amacı, komşularımızda örgütledikleri iki terörle iltisaklı yapıyı, İran ve Türkiye’de de teşekkül ettirmektir ki, Allah fırsat vermesin, kurdukları tuzaklar başlarına musallat olsun inşallah.

                NE YAPILMALI?

                1-Terör tümüyle parti ve siyaset dışında tutulmalı, MLLİ bir meselemiz olarak görülecek yeni bir sıtırateji izlenmelidir. Bu yönde tüm meclis içi ve dışı tüm partilerle ve tüm çevrelerle bir TÜRKİYE MUTABAKATI yapılmalıdır.

                2-Gerek içerde ve gerekse sınır ötesinde yapılan mücadele siyasete malzeme asla edilmemeli, bu kadar çok konuşulmamalı, harekatlar açık edilmemeli, geldik geliyoruz denmemeli, reklam edilmemeli, daha gizli ve sır bir mücadele yürütülmelidir. MİT nasıl gizli çalışıyorsa, açık etmiyorsa, elbette askeri mücadele onun kadar sır olmaz, tabiatları farklı  ama belli ölçüde gizlilik sağlanabilir, davul çalarak hareket edilmez, edilmemelidir.

               3-Rakip her partiyi, her görüşü teröristlikle itham ederek ve terör cephesine atarak, sırf oy almak için  TERÖR CEPHESİ GENİŞLETİLMEMELİ, tam aksine olabildiğince DARALTILMALI, terör  yalnızlaştırılmalı, marjinalleştirilmelidir.

               4-Yasal olarak meclise girmiş bir partiye, mecliste her türlü yasal faaliyet yetkisi veriliyorsa, siyasette ve icraatta da aynı yasal sınırlar içinde yetki verilmesi, normalleşmelerini, entegre olmalarını sağlayacak, meclis başkan vekili iken gayri yasal işlerde bulunamadıkları gibi, idari ve hizmet alanında da bulunamayacaklardır. Meclis devletin denetiminde ise, Bakanlıklar ve Başkanlıklarda aynı denetimi tabidir ve yasalara aykırı hiçbir şey yapmaları mümkün değildir. Siyasi ve icrai ortaklıklar bile, entegrasyonu hızlandıracak, diyaloğu artıracak, sivrilmeler törpülenecek, normalleşme ve normal hareket etme sağlanacak, yasal cendere içinde Türkiye partisine zorunlu evrilme olacaktır.

                5-Mecliste ve dışarıda bulunan tüm partilerle hem seçim hem de terörle mücadele konusunda işbirliği yapılarak, ORTAK AKIL ve ORTAK HAREKET etme iradesi sağlanmalıdır.

                6-Milyonlarca insanın oy verdiği taban ile temasa geçilmeli, onlarla sıcak diyaloglar sağlanmalı, STÖ ve Kanaat önderlerinin görüş ve katkıları sağlanmalı, bizzatihi terörün içinde bulunan eli kanlı çevreler hariç, herkes sürece dahil edilmeli, kucaklanmalı, terör mihrakları hariç herkesle, vatan, millet, bayrak, devlet bütünlüğü içinde diyalog ve işbirliği sağlanmalıdır.

                7-Aynı bütünlük ve kardeşlik içinde hukukun üstünlüğü, temel insan hakları, eğitim, kültür, sosyal ve iktisadi çalışmalar paralel sürdürülmelidir.

                8-Hepsinden daha önemli bir husus da, İRAN, IRAK VE SURİYE İLE İTTİFAK EDİP, BU BÖLGEYE YERLEŞEN BÜYÜK ŞEYTAN ABD ve KÜÇÜK ŞEYTAN RUSYA'YI BURADAN SÖKÜP ATMAK. IRAK ve SURİYE'DE EMPERYALİSTLERİN VARLIĞI SÜRDÜKÇE, KURDUKLARI  İKİ BÖLÜCÜ OLUŞUM  ORADA DURDUKÇA, ABD ORADA BULUNDUKÇA TERÖR ÇÖZÜLMEYECEKTİR, ÇÖZÜLEMEDİ.

               Çok mühim bir husus da, terör odakları ve hedefleri ile ilgili olarak GAZZE düşerse Lübnan/Hizbullah düşer. Hizbullah düşerse, zaten BOP ile düşmüş ve yerleyeksan olmuş Irak ve Suriye tamamen düşer. Bunlar düşerse İran düşer. İran düşerse Allah korusun Türkiye düşer, Mekke Medine düşer.

                    Doğuda da savunma hattımız D.TÜRKİSTAN’DIR. D.Türkistan düşerse, Orta Asya Türk diyarı düşer.

                    Onun için Gazze, Filistin, Kudüs ve D.Türkitan  bizim ileri değil en yakın SAVUNMA HATTIMIZDIR.        

                    Gazze’ye ve D. Türkistan’a  bu ilgisizliğimiz, tek bir fiili adım atmamamız, geleceğimiz için fevkalade tehlikelidir.

Dikkat!

Yorum yapabilmek için üye girşi yapmanız gerekmektedir. Üye değilseniz hemen üye olun.

Üye Girişi Üye Ol



Günebakış Trabzon Haber