Tarihin derinliklerinden beri süregelen ve halen de yeni yeni ilavelerle devam eden, kara, kapkara cehaletin eseri olan, kara cehalet arttıkça artan, toplumu, bir bütün halinde olan milleti ayrıştıran, birbirine ötekileştiren, hizipleştiren, kamplaştıran, birbiri arasını açan, bölen, adaleti, birlik ve beraberliği, kardeşliği ortadan kaldıran ve milleti atomize eden ayrıştırıcı sapkınlıklar, önem sırasıyla şunlardır:
1-IRK(ÇILIK), ASABİYET(ÇİLİK), KAVMİYET(ÇİLİK ): Çağımızın mühim hastalıklarından, insanları, insanlığı bölen, parçalayan mikroplardan biridir. Bir insan kendi ırkını, milletini daha çok sevebilir, sever, sevmelidir. Ama kendi ırkını, kavmiyet ve milletini diğerlerinden üstün tutamaz. Tuttuğunda bu “ırkçılığa” dönüşür ki, bunu en kötü şekilde ZİYONİST YAHUDİLER YAPMAKTA, KENDİ IRKLARINI TÜMÜNDEN ÜSTÜN GÖRMEKTEDİRLER.
Örneğin; bir insan kendi evladını diğerlerinin evlatlarından çok sevebilir. Çok çok fazla da sevebilir, sevmelidir de. Ancak, benim evladım, diğer tüm evlatlardan üstündür diyemez, dediğinde “evlat ırkçılığı” yapmış olur. Tüm ırk ve renkleri Allah yaratmıştır ve hepsi Mevla’mızın Kevni Ayetleridir. Üstünlük ise, Yüce Yaradan’ın Hucurat Suresi 13. Ayetinde; “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır.” belirttiği gibidir. Milliyetçilik ise, ırkçılık değil, milletini sevme, milleti için çalışmadır.
2-PARTİ (CİLİK): Günümüzde hizipçiliklerin en ön sırasına “particilik” oturmuş bulunmaktadır. Adeta başta “Din” olmak üzere, tüm değerlerin önüne geçmiş, en çok konuşulan, en çok önemsenen, insanların birbirine bakışında ve değerlendirilmesinde yegane “şart” haline gelmiş, iyi ya da kötünün belirleyici unsuru olmuştur.
Elbette bir insanın partisi olabilir, bir partiyi tutabilir, oy verebilir. Ama bunu particiliğe dönüştürdüğü, insanları değerlendirme de yegane ölçü veya bir ölçü olarak kabul ettiğinde, çok tehlikeli sonuçlar doğurmakta, kamplaşma, ötekileşme, ayrışma, kin ve nefret unsuru olarak ortaya çıkmakta ve günümüzde olduğu gibi milleti kökten parçalayıcı ve düşmanlaştırıcı bir zararlı mikrop haline gelebilmektedir.
Oysa parti bir araçtır, asla amaç değildir. Kullandığımız herhangi bir eşya gibidir. Eşya, vazife gördüğü sürece işimize yarar, görmediğinde ya da eskidiğinde kaldırıp atarız. Seçim yaparken, parti hükümeti değil, milletin tümüne seçer, “bizim partinin pıroğramı bu ülkeye daha iyi hizmet eder, adaleti sağlar” diyerek seçim yaparız, yapmalıyız. SEÇİMDEN SONRA “PARTİ ROZETİ” ÇIKARILIR, TÜRKİYE ROZETİ” TAKILIR, 83 MİLYONUN HÜKÜMETİ YÜRÜRLÜĞE GİRER, GİRMELİDİR. Seçimden sonra artık parti konuşulmaz, icraatlar konuşulur.
3-LAİK(ÇİLİK): Ülkemizin en çok çektiği, baskı, yasak, hak gasbına uğradığı ve zulüm gördüğü kılık(çilik) lerden biri de laikçiliktir. Devletin bütün inançlara saygılı ve eşit mesafede olması gereken bir laiklik anlayışı, laikçilikle, milleti bölen, inananlara zulmeden, Dinin icaplarını yerine getirmesine imkan tanımayan, tüm kamu haklarından, temel hak ve özgürlüklerinden alıkoyan bir yapıya dönüşür ki, 28 Şubat posmedern darbe öncesi ve sonrasında, bunun en çağdışı, vahşi ve barbar şeklini bu millet yaşamış, acılarını çekmiştir.
4- SAĞ(CILIK), SOL(CULUK), İDEOLOJİ BAĞNAZLIĞI: Bu bağnazlık, tutuculuk, “cılık” ve “culuk” culuğu, 1980 öncesi çok acı bir şekilde yaşamış, binlerce vatan evladının katline ve ülkenin zayıf düşürülüp çökertilmesine neden olmuş bir bela olarak görmüş ve geçirmiş bulunmaktayız. Oysa, sadece ülke yönetiminde farklı iki görüş, farklı iki “reçete” olarak kalmalı, ülkeyi bölen bir unsur haline gelmemeliydi, gelmemelidir.,
5-MEZHEP(ÇİLİK): Bir Müslüman “MEZHEPLİ” OLABİLİR ve OLMALI. Zira mezhep, Dinin uygulanmasına yönelik yol, yordam ve kolaylıktır. Ancak, Müslüman asla ve kata “MEZHEP( Çİ)” OLAMAZ. Günümüzde mezhep Dinin önüne geçmiş, Dinin yerini almış, hatta Dinden daha önemsenir, ölçü alınır hale gelmiştir. Irak, Suriye ve Yemen’de, 1980 öncesi bizde yaşanan olaylar, mezhep bir kolaylık ve nimet iken, cahil ellerde nasıl kanlı bir canavara dönüştüğünün apaçık göstergesidir. MEZHEPLİ OL, MEZHEPÇİ OLMA ( M.Okuyan)
6-CEMAAT(ÇILIK): Diğerlerinde olduğu gibi, bir insan bir cemaate mensup olabilir. Ancak cemaatçi olamaz, olmamalıdır. Aslolan millettir, cemaat, milletin çok küçük bir parçası, bütünün içinde yer alan küçük bir topluluktur. “ Benim cemaatim üstündür”anlayışı, mikro ırkçılık, mezhepçilik, particilik gibi zararlı, bölücü ve ayrıştırıcı bir unsurdur. Acı tecrübesini 15 Temmuz 2016’da görmüş ve yaşamış bir milletiz. Maalesef bu anlayış az veya çok diğer cemaatlerde de mevcuttur. Ama, bu anlayış İslam’a taban tabana zıt bir inanç ve anlayıştır.
7-TARİKAT(ÇILIK): Tarikatlar; bir mektep, gönüllü sivil eğitim kurumlarıdır. Şeyh ya da hocaları da, bu mekteplerin sadece gönüllü muallimleri, ıslah edici öncü insanlarıdır. Nefis terbiyesi, ahlak, doğruluk ve adaletin öğretildiği, Allah’a kulluğun, O’na yakın olmanın tedris edildiği çok mühim oluşumlardır. Ancak, tarikatçılığa dönüştüğünde, diğerleri gibi ayrıştırıcı ve bölücü bir unsur haline gelebilmektedir. Tarikatlar, kendilerine değil, Allah’a çağıran yerler olmalı, bütünün içinde kalmalıdırlar. Tarikat olabilir, olmalı, ama tarikatçılık olmamalıdır.
8- SÜLALE(CİLİK), AŞİRET(ÇİLİK), AKRABA(CILIK): Bu da mikro ırkçılığın alt şubesidir. Bir insan akrabasını sever, sevmelidir. Ancak, akrabacılık yapamaz, üstün tutamaz, kayıramaz, iltimas edemez. Maalesef bu da ülkemizde yapılmakta, akraba dernekleri, vakıfları bile kurulmakta, tamamen değilse bile, bu yolla tutuculuk, kayırma yapılabilmektedir.
9-HEMŞEHRİ(CİLİK): Diğerlerinde olduğu gibi bunda da insanlar hemşehrilerini sevebilir, ama hemşehricilik yapamaz, kayıramaz, önceleyemez. Adaleti, ehliyet ve liyakati öncelemelidir.
10-BÖLGE(CİLİK), İL(CİLİK), İLÇE(CİLİK):Mikro ırkçılığın bir başka tezahürü de bölgecilik, bölgeye gidildiğinde ilcilik ve il bazın da da ilçecilik gündeme gelebiliyor. Bu durum da cahiliye adeti olup, adalet, ehliyet ve liyakati zedelemektedir.
11-FUTBOL TAKIM(CILIĞI), BAĞNAZLIĞI: Bir başka cehaletimiz de budur. Kulüplerin hepsi bu ülkenin olmasına rağmen, futbolu bir sıpor ve eğlenceden ibaret görmeyip, iyi oynayan, iyi oyun sergileyip, seyrimize katkı sunan kazansın demek yerine, ille de benim takım kazansın bağnazlığı maalesef birçok olumsuzluğu, husumeti ve ayrımcılığa sebep olmaktadır.
Bütün bunların dışında MESLEK(ÇİLİK) ve MESLEK TAASSUBU, VAKIF(ÇILIK), DERNEK(ÇİLİK) ve küçük çapta bir sürü “cılık,culuklar” sıralanabilir.
Kısaca, tüm cılık ve culuklardan uzak durmak, en insani ve İslami yoldur.
Eğitimli ve aydın insan ve hele hele KAMİL MÜSLÜMAN, BUNLARIN HİÇBİRİNE İTİBAR ETMEZ, CAHİLİYENİN ve KARA TAASSUBUN ESERİ GÖRÜR, AKIL, İZAN, VİCDAN DIŞI, İNSANLIK VE MÜSLÜMANLIK KAPSAMI DIŞINDA KABUL EDER, ZERRESİNİ BÜNYESİNDE TAŞIMAZ, aklından dahi geçirmez. BUNLARDAN HERHANGİ BİRİNİ YAPANDAN, YILANDAN KAÇAR GİBİ KAÇINIZ, TEMAS ETMEYİNİZ, BULUNDUĞU YERDE OTURMAYINIZ.
OSMAN KARAGÜZEL MAKALESİ