Kemal ÖZDEMİR
Günümüzde sivil toplum örgütleri ile yerel yönetimler arasında sıkı bir ilişki olmasının gerekliğine inanmaktayım. Yerel bakışın gelişimi için bu güçlü birliği fikir birliğiyle hayat bulmalıdır. Yönetişim sistemimizde yaşam kalitesinin nitelik kazanması, tüm kurum ve kurallarının şeffaf, denetime açık, hesap verilebilir olması toplumsal barışın anahtarı hükmündedir.
Her yörenin kendine has standartları, beklentileri, idealleri ve değer noktaları vardır. Yönetimin sivil toplum örgütleri ve geniş halk kitleleri tarafından benimsenerek katılımın sağlanması güveni, memnuniyeti artırılacaktır.
Kanunlar, yönetmelikler sivil toplum kanalıyla halkın ortak kararıyla kanun yapıcılar tarafından örf, adet, gelenek görenek ve tarih süzgecinden geçirilerek hayata geçirilmelidir.
Başta dezavantajlı guruplar olmak üzere, diğer canlıların, çevre haklarının korunması bir hayat tarzı olarak algılanmalı, benimsenmeli ve bütün kesimler için aynı ölçü olmalı.
Yerel yönetimlerden esas beklenti düzenli ve metotlu bir şekilde halkın istekleri, talepleri ve şikayetleri doğrultusunda hareket edilmeli.
Yönetenler refah ve yaşam kalitesiyle ilgili karar verilirken genellikle yerel yönetimler esas alınmalıdır. Başka bir deyişle, bir milletin gücü, gelişmesi, ilerlemesi hesap verebilirlik ve şeffaflığının gerçekleşmesiyle yerel yönetimlerin asıl başarısı olarak nitelendirilmektedir.
Çağımızın yönetimsel gerçekleri ve işleyiş biçimleri açısından bakıldığında; yerel yönetim ve katılım gibi kavramların birbirini tamamlamakta olduğu görülmektedir.
Yerel düzeyde halkın yönetimin kararlarına etkin bir biçimde katılması gerek karar alma sürecini gerekse kararların uygulanmasına yönelik denetimin yerel halkın katılımı ile gerçekleştirilmesi önemsenmelidir.
Dolayısıyla, yerel yönetimler, halkın kendisiyle ilgili kararanlarda, yapılacak iş ve işlemlerde sağlam zeminin oluşturulması için direk STK aracılığıyla yapılması çağdaş kamu yönetimi sisteminin vazgeçilmez unsurları olarak görülmektedir.
Yerel yönetimlere toplum tarafından yüklenen temsil anlayışının ilk safhası; yönetme erkinin kaynağı olarak yalnızca halkın görülmesidir. Diğer bir deyişle, yerel halka sunulan kamu hizmetlerinin gerçekleştirilmesinde görev alan yerel yönetimlerin karar ve yürütme organlarının o yörede bulunan halk tarafından seçilmesiyle temsil anlayışı sağlanabilir. Halka; siyasal hayata katılım yönünde fırsatlar sunan, toplum yönetimine aday olanlar açısından rekabetçi ortam sağlayan, kısaca halkın kendi geleceğinde söz sahibi olmasıyla gerçekleşir.
Bugün bölgemizde, şehrimizde hak arama, yönetime katılma ve düşünce, fikir üretmek için kurulmuş sivil toplum örgütlerimizin sayısı oldukça yetersizdir.
Trabzon olarak aksiyonumuzu, güçlerimizi ve önceliklerimizi sivil inisiyatifler yoluyla seslendirmemiz şehrin faydasına olacaktır. Çok arzu etmemize rağmen bugün bu alanda çok eksiğiz. Yönetilenlerle kanun yapıcılar arasında iletişimi, irtibatı sağlayacak ihtiyaç ve eksikleri ortaya çıkarıp seslendirecek olgunluğa erişememişiz. Özellikle Trabzon olarak sivil toplum örgütlerimiz bürokratlarımız kadar güçlü ve organize olamamıştır. Halbuki başarılı sivil toplum örgütüyle ortak aklın oluşması halkı rahatlatır ve yönetenlerin işini kolaylaştır.
Yerel yönetimlerin, sivil toplum örgütlerileri siyasal iktidarın mekânsal dağılımını sağlayarak, demokratik bir uzlaşmanın önkoşulunu oluşturmuş olduğu realiteyi ortaya çıkardığı gerçeği unutulmamalıdır.
Dolayısıyla, yerel yönetimler, halkın kendini doğrudan ilgilendiren konularda yönetime geniş ölçüde katılımını sağlaması bakımından önem kazanmaktadır. Yerel halkın oluşturdukları çeşitli örgütlenmeler aracılığı ile yönetimin kararları üzerinde etkin ve belirleyici olmaya çalışmaları, yönetenlerin de halktan gelen bu katılım taleplerini dikkate almaları, günümüz modern yerel yönetişim açısın da zorunluluk arz etmektedir.
Toplumsal gelişim refahın huzurun yolu ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel istikrardan geçer. Bu da çok boyutlu ve insan odaklı bir süreç gerektirir. Planlı programlı çalışan, ne istediğini bilen, güçlü sivil toplum örgütleriyle gerçekleştirilebilir. Bu bağlamda günümüzde yerel ve bölgesel kalkınmanın sağlanmasında yerel yönetimlere ve sivil toplum kuruluşlarına (STK) önemli roller düşmektedir
Yönetimle halk arasındaki aracı kuruluşlar olarak sivil toplum kuruluşları, vatandaşların kendileriyle ilgili alınacak kararlarda söz sahibi olmalı. Sivil toplum örgütleri oluşturulacak politika süreçlerinekatılarak hem yerel eşitliğin gerçekleşmesine ve toplum yapısının güçlenmesine destek olabilirler.
Bu katlım duyarlı, sorumlu bir yurttaşlık bilincinin oluşturulmasıyla toplumsal kalkınmanın sağlanmasında etkili olacaktır. Bu yönleriyle önemli rolleri olan sivil toplum kuruluşlarının yerel demokrasi, kalkınma bağlamında günümüzdeki işlevselliklerini ve etkili olma düzeylerini irdelemek önem taşımaktadır. Halka inemeyen, sivil toplumla barışık olmayan idareler kaybetmeye mahkumdur. Halka inmenin kolay yolu da güçlü teşkilatlanmış sivil toplumdan geçer.
Sivil toplum kuruluşları, toplumsal sorunlarının çözümü, sosyal kültürel olarak vatandaşın sesi olmasıyla yönetim sistemin sağlıklı çalışmasını sağlamaktadır. Ayrıca, kamu yönetiminin demokratik biçimde etkin ve verimli çalışmasına katkıda bulunarak huzur ve sükûnetin sigortası hükmündedir.