(Abdullah GÜLAY Eğitimci/Araştırmacı-Yazar)
ANA FİKİR:
İdam istemek bir sonuçtur, çözüm değildir!
KONU:
Biz bu hale nasıl geldik? Sorusuna cevap bulmak ve her türlü kötülük ortaya çıkmadan önce onu önlemektir. Yani önleyici tedbir eğitimdir.
ANALİZ:
Eşlerin birbirini aldatması birinin diğerini öldürme sebebi değil ama toplumsal ve ahlâkî ciddî bir sorundur, kabul edilemez bir durumdur ve bizim ülkemizde sıkıntılı sonuçları vardır. Bu nedenle eşlerin birbirini aldatmasına giden yoldaki etkenleri, sebepleri irdelemek, incelemek gerekir.
Aile içi dramlara sadece aldatmanın bir sonucu olarak da bakılamaz! Şiddetli geçimsizlik, sevgisizlik, saygı yoksunluğu, mutsuzluk, huzursuzluk, git- gel ortamları, mutsuz-umutsuz, kindar ruhsal hastalıklar sonucuna ortaya çıkan depresif aile bireyleri, başlı başına şiddet sebebidir ve çocuklar üzerinde çok yıkıcı psikolojik etkileri vardır.
Bunun sonraki aşamaları okullarda disiplin sorunu, karakollarda asayiş sorunu, cezaevlerinde doluluk ve yer sorunudur!
Aile ve sosyal politikalar bakanlığı trafından bu alanda ciddi akademik çalışmalar yapılması, mastır planlar hazırlanması, uygulamaya konulması ve çözüm üretilmesi gerekir.
Neden biz uzman eğitimcilere kulak asmıyorsunuz? Sormuyor, dinlemiyorsunuz?
Yuvanın bozulmasına sebep olan, eşleri birbirinden soğutan kışkırtıcı o kadar etken var ki...
Sosyal medyanın duyguları baştan çıkartan, düşünceleri şeytanca saptıran, başka yaşam tarzlarına özendiren yıkıcılığı yanında,
kişilerdeki daha cazip bir yaşam isteği, kendini ve eşini küçük ve her alanda yetersiz görme hali, dış çağrıları çözüm olarak zannetme, hatta kabul etme, aradıklarını eşinde bulamadığını düşünen doyumsuz ruh haliyle ondan intikam alma düşüncesi gibi sebepler aile facialarının sebepleridir!
Bu konularda önlemler, eğitim yoluyla bilinçlendirme şeklinde olabilir. Evinden kaçmak zorunda kalan bayanlara sığınma evi açanlar, o bayanların neden evden kaçmak zorunda kaldığını da sormalı ve kadının evinde mutlu olmasını sağlamalıdır; bunun çarelerini aramalıdır!
Bir diğer etken ekonomik sıkıntılar; masrafların artmasına karşılık gelir düzeyinin yetersiz kalmasıdır! Masrafları kışkırtan sermayenin reklamları ve sokaktaki yansımaları, aile bireylerini farklı ve gayrimeşru yollara itmektedir!
Marka giyim, marka telefon, marka eşya, marka restorant, marka yiyecek ve marka içecek...! Sonu gelmez istekler...
Kafede otur, kahve iç, zincir restorantta otur, marka kuru yiyecekler ye, marka telefonu, 75 TL para ödenip alınan Parlement sigarayı banka kartlarıyla şişmiş cüzdan ile birlikte masanın üstüne bırak, dizi yırtık marka kotlu bacakları üst üste at, gözün cambazlar gibi çevrede olsun, kimlerle yarıştığına bak, seni izleyen tanıdık kimse yoksa, sosyal medya üzerinden bir iki resim yolla sahte gülücüklerle... Sonra bak ki kimler beğenmiş? Tabi çıkarken hesabı kimler ödemiş?
Lise ve üniversite düzeyindeki gençlere lokantada çorba içiremezsiniz! Bundan sıkılırlar! Kendini küçük görürler! Kafede hamburger, marka zincir restorantta pizza yemek, kola içmek varken lokantada çorba içmek de neyin nesi? Devletin verdiği bedava sıcak yemeği bu şekilde çoğu öğrenciye yediremiyoruz! Yemiyor, beğenmiyor!
Bunun bir yaşam tarzına dönüşerek devam ettiğini kabul edersek, alışkanlık ve tutkunun vazgeçilemez bu ortamı için ekonomik gücü ve ayıracak zamanı bulamazsak, veya eşlerden biri diğerine engel koyarsa, kıskançlık ve şüphe bedenleri sararsa o zaman acı ve dramatik seyirlik sokak görüntülerine hazır olun!
SONUÇ:
Bitmez bu cinayetler!
Bizi dinlemezseniz çok daha cinayetler yaşarsınız. İdam idam diye feryat edersiniz!
Bozulan toplumu düzeltmenin yolu idam olacaksa her yerleşim birimine bir dar ağacı kurun da sürekli bozulan insanları idam edin.
Boz, getir idam et!
Yoldan çıkart getir, idam et!
Azdır, saptır getir idam et!
Olacak şey değil!
Düzelt, düzelt! Toplumu düzelt...
Eğitim, eğitim, eğitim...
Abdullah GÜLAY