Stres, her türlü başarının önündeki en önemli engellerden birisidir. Çünkü stres insan aklını bloke eder, iletişim kanallarını bozar, sosyal bağların kesilmesine neden olur, böylece verimliliği azaltır, insanın üretkenliğine ket vurur.
Bir ülkenin kalkınması, kamu kurumlarında çalışan personelin başarısına, çalışanların başarısı da stresten uzak olmasına bağlıdır. Güçlü bir ülke olmanın yolu, bütün çalışanların streslerini en aza indirmek, bunun için her türlü tedbirin alınmasından geçer.
Özellikle eğitim çalışanlarının psikolojik durumu, ruh hali, stresten arınmış olmalıdır. Çünkü onlar herhangi bir materyale değil, insana şekil vermeye çalışmaktadırlar. Bir demir ustası demire şekil verirken demir, kendisiyle uğraşan kişinin yüz hatlarından, suratını asmasından etkilenmez. Oysa bir insan kendisine iyilik ederken dahi olsa hoşuna gitmediği bir tarz veya gergin yaklaşımdan hoşlanmaz; bundan olumsuz etkilenir. Yani çalışanın mutsuzluğu, üzüntüsü ve stresi beklenen etkiye engel olur, amaçlanan başarıya gölge düşürür.
Eğitim ve öğretim için öğretmene gönderdiğimiz çocuklarımız ve gençlerimiz; sevgiye, ilgiye, sabırlı yaklaşıma en çok ihtiyacı olan, geleceğimizin güvencesi gördüğümüz, her alanda umut bağladığımız, en değerli varlıklarımızdır. Bütün meslek kuruluşlarında verimliliği artırmak için çalışan personelin morale ihtiyacı olduğunu kabul etmekle birlikte, eğitimcilerimizin bu konuda en çok desteklenmesi gereken meslek grubu olduğunu kabul etmeliyiz.
Çünkü onlar çocuklarımızı geleceğe hazırlarken kendi ruh hallerini öğrencilerine yansıtmakta, öğrenciler de geleceğimize yansıtmaktadırlar. Geleceğin sevgi dolu, şefkatli ve merhametli; huzurlu ve mutlu insanlardan oluşması isteniyorsa, önce eğitimcilerimizin stresten uzak, huzurlu ve mutlu olmalarının sağlaması gerekir.
İddia edilmektedir ki yemeklerin lezzeti severek hazırlanmasından geçer. Ona özenle verilen görüntü güzelliği göze hoş gelebilir ancak sevgi ile hazırlanmamışsa tadı, lezzeti ve kıvamı olgunlaşmamış demektir. Bu nedenle “ev yemekleri” kavramı veya “anne yemeği” özlemi hepimizin bildiği gerçeklerdir.
Yine bilinmektedir ki çiçekler, bitkiler sevgi ile büyürler. Stresin olduğu insanda sevgi gölgede kalmakta, varlığını gösterememektedir. Bu nedenle bazı meslek gruplarının bireylerinin ruh sağlığı yerinde, aile hayatı düzenli ve örnek model olması gerekmektedir. Mesela sağlık personeli de benzer meslek gruplarındandır. Hastanın ilk ihtiyacı güler yüz ve güvendir.
Bütün eğitim kurumlarında sevgiye dayalı saygının daha yaygın ve sürekli hale gelmesi ile birlikte akademik başarının artırılması, ülkemizde geleceğin mutlu insanlar diyarının oluşturulabilmesi için öncelikle eğitim çalışanlarının huzurlu ve mutluluğunun sağlanması gerekmektedir.
Öğretmenlerin huzuru ve mutluluğu önemsendiği sürece, tüm kurum ve kuruluşlarımız devletin gülen yüzü olmaya devam edecektir. Çünkü kurumlarda çalışanları öğretmenlerden başka yetiştiren yoktur.