Çaresizlik bazen büküyor dilimizi, kalemimizi ve bozuyor moralimizi. Bitsin artık yaşadıklarımız diyerek dualar ediyoruz. Önce virüs salgını sonra orman yangınları ve ardından çoklu ölümlerin olduğu trafik kazaları. Önce evlere kapandık, işlerimiz bozuldu sonra ölü sayılarıyla moraller bozuldu…
Virüs bitti bitecek derken yangınlar başladı ve yandık. Sonra peş peşe gene kazalarda canlar gitti.
Baş belası virüs, küresel sıcaklar, depremler, sel felaketleri, kör olmuş vicdanlar yakıyor her bir yanımızı. Ormanlarımız yanıyor, vurdumduymazlık, acımazlık, saygısızlık bu sürecin başka bir boyutu oldu bizim için. Korkmuyoruz, çekinmiyoruz, hadsizlikte sınır tanımıyoruz. Yaşadığımız küresel salgın tavan yaparken aşı diye yalvardığımız günleri çok çabuk unuttuk, kapımıza kadar gelen aşıları elimizin tersiyle itmeye başladık. Maskeleri attık, kafelere, sinema salonlarına, düğünlere koşarak gittik, içeriye girmek için sıralar oluşturduk. Kalabalık yerlerde ciğerlerimize kadar çektiğimiz sigara dumanlarını saygısızca içmeyenlerin üzerine üfledik, caddelerde, sokaklarda, büyük, küçük, aşılı, aşısız ayırımı yapmadan öksürdük, hapşırdık, tükürdük, izmaritleri, maskeleri, su şişelerini ulu orta her bir yana atmaya başladık. Denizlere, göllere, mesire yerlerine balıklama atladık, yaşadığımız süreçte tatile çıkma sayısında rekora koştuk. Günlük kayıplarımız yetmiş, seksen, doksan diye açıklanırken normal açıklamalar diyerek üzülmeden, bir gün bana da gelir demeden, çalgıya, saza söze göbek atmaya devam ettik. Bölgemizde Sel felaketleri can almayla kalmadı, evlerimizi, aşımızı, tarım alanlarımızı aldı elimizden. Felaketler oldu biz ders almadık. Felaketler oldu biz bir ve beraber olmamız gerekirken ayrıştık, tartıştık ve dahası siyası rant devşirmek için çok çabaladık.
Yangınlar çıkardılar elleri kırılıp vicdanları kuruyanlar. Ciğerlerimizi, ormanlarımızı, ocaklarımızı, işyerlerimizi, hayvanlarımızı yaktılar. Düğümlenen boğazımız ile içimiz yanarak aradık aklımıza takılan suallere cevabı. Su taşıyarak destek olan kaybettiğimiz gencecik kardeşimizin, itfaiyeci emekçilerimizin, görev şehidi dediklerimizin, yetim, öksüz kalan ocaklarımızın, binlerce yılda yetişen ormanlarımızın, hayvanlarımızın, evsiz, işsiz kalanlarımızın vebalini kimler üstlenecek acaba?
Geçmiş olsun Memleketim
Geçmiş Olsun
Paylaş