Bu köşe yazımı pandamı sürercini yaşadığımız günlerde yazıyorum. Değerlenirken zamanın şartları içerisinde değerlendirilmesi temennisiyle…
Neden işlerimizi düzene sokmadan, kötü sonuçlara yol açacak olsa bile erteliyoruz. Neden nette oyun oynayıp sosyal medyada vakit geçirerek üretkenliğimizi kısıtlıyoruz?
Neden bazen küçük meseleler üzerinde “hayatımızın tek meselesi” gibi takılıp kalırız? Genelde risk almakla belirsizlik arasında ki farkı göremiyoruz. Bazen de duygusallık düşüncelerimizin önüne geçiyor. Bazen de okuduğumuz kitapların hayatın akışını değiştirebilme ihtimali, yazanları “dertlere çare” olarak görmekten ziyade, gösterdiği yöntemleri uygulama becerisinden, yanlış alışkanlıkları değiştirebilmekten geçiyor.
Hayatta doğru adımlarla ilerleyebilmek için neyin önemli, neyin önemsiz veya daha az önemli olduğunun ayrımına varabilmek gerekiyor.
Esas meselesi bu “Berrak Düşünme Sanatı”nın farkında olabilmektir.
Bu “önem” ayrımını yapamamak, üretkenliği baltalayan, pek çoğumuza “hem işlerimi yetiştirmem hem de sevdiklerime ve kendime vakit ayırmam için bir gün yetmiyor” dedirten sebep. Örnekler uzak olanı yakın ederek anlama ve algılamamızı kolaylaştır. Bu bağlamda;
Genişçe bir kavanoz düşünün. Bunu sahip olduğumuz zaman olarak ele alalım.
Önce içine birkaç tane küçük pinpon topu atın. Bunlar, sizin için en önemli konular olsun. Her bir topa aile, sağlık, çocuklar, arkadaşlar diyelim.
Ardından, kalan boşlukları doldurmak üzere küçük çakıl taşları atalım kavanozun içine. Onlar da bir önceki saydıklarımızdan daha az önemli diğer konular olsun. Mesela işiniz, eviniz, arabanız gibi.
Sonra elinize ince kum alın ve geri kalan boşlukları da bu kumla doldurun...
Kumlar da hayatınızdaki küçük dertleri, küçük alan kaplaması gereken konuları temsil edecek...
Kavanoz, elinizdekileri doğru sırayla doldurduğunuz için bu üç farklı büyüklükteki malzemeyi rahatça alacaktır.
Kumlar, büyük malzemelerden geriye kalan boşlukları dolduracaktır...
Bir de kumu önce koyduğunuzu düşünün.
Sizin için küçük olan dertleri hayatınızın merkezine aldığınızda, o kavanoza önce kumu doldurmuş oluyorsunuz.
Ardından pinpon toplarını ve çakıl taşlarını kavanoza koymaya kalktığınızda, büyük yer kaplayan bu objeleri kavanoza sığdırmanız mümkün olmayacaktır.
Hayattan doğru ders almak
İşte, hayatta geniş yer kaplamaması, çok vaktinizi almaması gereken konulara öncelik verdiğinizde böyle oluyor. Esas konulara yer açamıyor, zaman ayıramıyoruz.
Kısa bir süre önce izlediğim bir videoyu anlattım yukarıda size... Tekrar tekrar izlediğim, bana “Hangi küçük şeyleri hayatımın merkezine koyuyorum” dedirten, Dobelli’nin sözlerini doğrulayan bir videoydu bu.
“Kumu önce doldurmamızı sağlayan” faktörler bazen daha önce yaşanan tatsız deneyimler oluyor.
“Beyin, bir bağ kurma makinesidir” diyor Dobelli. Eğer bir meyve yer ve ardından kendinizi hasta hissederseniz, hayatınızın sonuna kadar o meyveden kaçınma eğilimi gösterirsiniz, zehirlenme sebebiniz o meyve olsa da olmasa da.
Mark Twain’in sözleriyle son veriyor bu konuya. Ders almanın da bilgece olması gerektiğini söylüyor.
“Kedi oturup yandığı sıcak bir sobaya bir daha asla yaklaşmayacaktır... Burada bir sorun yok ama daha sonra soğuk bir sobaya da oturmayacaktır...” diyor.
Hayatınıza önce pinpon toplarını, sonra çakıl taşlarını doldurmak ve deneyimlerden doğru dersi almayı becermek...
Düşünce kalıplarını yıkmak, yeni alışkanlıklar kazanmak zor ama doğru kararlar verebilmek için berrak, objektif ve duygulardan sıyrılarak düşünme becerisi kazanmaktan başka çare yok gibi görünüyor...
Ne dersiniz?
İsabetli Düşünmek
Paylaş
mümin 4 Yıl Önce
tebrikler hocam.