Türkiye Cumhuriyeti devletini kim yönetirse yönetsin bu devletin bakası için gerekli gördüğü her türlü önlemi almaya tam yetkilidir. Bunun adı meşru müdafaadır.
Havasını teneffüs ettiğimiz, suyunu içip toprağını işlediğimiz bu güzel ülkemize canımızı borçluyuz. Bizi bu topraklar besledi. Bu toprakları korumak ve kollamaktan daha öncelikli ne görevimiz olabilir.
Ülkemizde yaklaşık kırk yıldır devam eden ABD ve Avrupa destekli PKK ve benzeri terör örgütlerinin milletimize çektirdiği acılar arşa değdi.
Bu terörün durması için çeşitli çevrelerce ikna edilen Türkiye bu örgütle barış süreci adı altında bir yumuşama süreci başlatıldı. Ne yazık ki, bu süreç, söz konusu terör örgütleri tarafından istismar edilerek, doğu ve güneydoğu bölgelerimizde hendekler kazarak ülkemize yapmakta oldukları saldırıları daha da şiddetli bir şekilde gerçekleştirmek için kullanmaya başladılar.
Yani bir biçimde Türkiye’nin kendilerini muhatap almasını sağlamak için her türlü yolu denediler.
Yaklaşık beş yıl önce kaçırılarak Kuzey Irak’ın Gara bölgesinde rehin olarak bekletilen 13 vatandaşımızın bu örgütün elinden kurtarılması için aradan geçen zaman içinde yapılabilecek her türlü girişim ülkemiz tarafından yapılmıştır.
Düşünelim, bir mağaranın bilmem neresinde saklanan bu vatandaşlarımız için ne yapılabilir. Bunlar için terör örgütüyle pazarlığa girmek başımıza daha büyük belalar açar. Bunu geçmişten yani özellikle barış sürecinden çok iyi biliyoruz.
Devletimizin yetkilileri son çare olarak 41 uçakla buraya bir askeri harekât gerçekleştirdi. Öyle ki, bu harekat son derece zor şartlarda üç de şehit vererek Gara’daki terör mağarası yerle bir edilmiş, bu arada elli civarında da terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiştir.
Bu harekât sırasında terör örgütü elinde rehine olarak bulunan 13 vatandaşımızı maalesef canice katletmiştir. Teröristlerin yaptığı bu katliam nedeniyle devlet ve onun başkanı Sayın Erdoğan nasıl sorumlu tutulur ben anamıyorum.
Normal bir mantığa sahip insan çok iyi bilir ki, her insan kendi yaptığı eylem nedeniyle sorumludur. Peki PKK terör örgütünün katlettiği vatandaşlarımızın sorumluluğu bu mantığa göre fail durumundaki PKK terör örgütü değil midir.?
Türk Silahlı kuvvetleri tarafından Gara’ya gerçekleştirdiği bu harekât son derecede başarılı bir harekâttır. Buradaki başarıyı anlamayanlar, anlamak istemeyenler terörün ekmeğine yağ sürmektedirler.
Normal insan hak ve hürriyetlerini kullanarak TBMM sine kadar gelebilen PKK terör örgütü uzantıları bununla da yetinmeyip ülkemizi bölmek ve parçalamak istediklerini alenen açıklamaktadırlar.
PKK terör örgütü mensuplarına idam gelsin deyince hemen idam bir çözüm değildir deniliyor. Peki onlar bizim masum vatandaşlarımızı ne için katlediyorlar. Demek ki, onlara göre de öldürmek çare olarak algılanıyor.
Ben idamın bir çözüm aracı olmadığına inananlardan değilim. İdam çözüm değildir diyenler yalan söylüyorlar. Bal gibi de işe yarar.
Değil Türkiye bütün dünya HDP nin PKK nın bir oyuncağı olduğunu çok iyi biliyor. Zaten kendileri de alenen söylüyorlar. Biz arkamızı PKK ya PYD ye dayamışız diyorlar. Daha ne desinler.
Peki biz bu partiyi halen neden kapatmıyoruz? Bu parti derhal kapatılmalı ve milletvekilleri yargılanmalıdır. Bunu yapmadan çekinmemize hiç gerek yok. Onlar ellerinden geleni ardına koymuyorlar.
HDP doğu ve güneydoğu seçmeninden tehditle nasıl oy aldıklarını ve öyle seçildiklerini de biliyoruz. Yani burada gerçek anlamda bir özgür irade söz konusu değildir.
Mevcut anayasamız HDP nin varlığına asla izin vermez. Devlet anayasaya rağmen HDP ye faaliyet izni vermektedir.
CHP ve İYİ parti Saadet partisi HDP ile aynı çemberin içinde nasıl siyaset yapıyorlar bunu da anlamak mümkün değil.
Devletimizin ve milletimizin varlığı ve bölünmez bütünlüğü karşısında iktidar muhalefet bir arada olmak zorundadır. Bu bizim kırmızı çizgimizdir.
Ne yazık ki, bizdeki muhalefet dolaylı ve bazen de doğrudan HDP marifeti ile PKK ya arka çıkıyor.
Umarım bu durumları herkes görür ve aklını tezden başına alır. Yarın çok geç olabilir. 22.02.2021
M.Sadullah SAĞLAM