Ben Türkiye’nin güzide bir iliyim. Samsun’dan Erzurum’a, oradan Artvin’e, Bayburt’tan Gümüşhane’ye uzanan Rize, Giresun, Ordu illerinin olduğu bu büyük coğrafya benim etrafımda toplanmış; bütün dünyaya benim üzerimden ulaşım, iletişim sağlamış, benim üzerime planlar kurulmuş, benim için büyük savaşlar yapılmış ve mücadeleler verilmiş. Trabzon’um ben.
Osmanlı ve dünya tarihine yön veren Kanuni Sultan Süleyman bende doğdu, Fatih Sultan Mehmet beni fethetti, Yavuz Sultan Selim ise beni yönetti. Bir çok ünlü bilim, sanat, siyaset ve iş insanı bende doğdu; yani ben dört bin yıllık tarihi olan saygı değer bir ilim.
1923 yılında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün önderliğinde kurulan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 61. ili olarak yerimi almışım. Ulu önder ATATÜRK Cumhuriyeti kurduktan sonra bana 1924, 1930 ve 1937 yıllarında üç kez geldi.
Birçok tarihi ve mesire alanlarım var. Bunlardan en önemli olanları: Sümela Manastırı, Ayasofya Müzesi, Uzungöl, Çal Mağarası, Kızlar Manastırı, Boztepe, Sera Gölü, Limli Gölü; Hıdırnebi, Kayabaşı, Haçkalı Baba, Zigana, Karastel, Kadırga, Haldızen ve Sultan Murat gibi bir çok yaylam ve tarihi alanım var.
1967’de kurulan bir spor kulübü, Trabzonspor’um var. 1976 yılında Türkiye 1. Ligi şampiyonluğunu ilk kez kazanarak bu unvanı, İstanbul'dan Anadolu'ya taşımayı başaran ilk futbol takımı olan ve bu şampiyonlukları daha sonra defalarca kazanarak Türk futbolunda ihtilal yapan ayrıca ünüme ün katıp yakın tarihte adımı tüm dünyada yeni nesile duyurmuş bir kulüptür Trabzonspor’um.
Ben böyle bir ilim. Övgüye, değere, alkışa, hizmete, yatırıma ve iyi yönetilmeye, tarihi geçmişime bakıldığında, her şeye hakkım var diye düşünüyorum.
Ancak uzun zamandır siyasi kimlikler beni yönetmekte başarılı olamamış ve hak ettiğim değeri bana verememiş, ayrıca üzerimde yaşayan saygı değer insanlarımıza hak ettikleri hizmeti maalesef getirememişler diye düşünüyorum.
Ben Trabzon ili olarak neden böyle düşünüyorum? Çünkü görüyorum, duyuyorum ve yaşıyorum! Siz benim bunları bilemediğimi mi zannediyorsunuz? Yanılıyorsunuz, bakın gördüklerimi, duyduklarımı ve bildiklerimi dilim döndüğünce size anlatayım!
Benimle aynı sahil şeridinde olan, Ordu, Samsun, Giresun ve Rize dahil, Ankara, İstanbul, Eskişehir, Bursa, Urfa, Erzurum, Sivas, Adana, Kocaeli, Sakarya, Balıkesir, Diyarbakır, Mersin, Antalya, Manisa, Malatya, Çanakkale ve adını yazmadığım bir çok daha il benden çok daha iyi yönetiliyor ve yatırım alıyor biliyorum ve duyuyorum.
Ben ise yıllardır her siyasi partinin oy için bol vaat verdiği ve güzel insanlarımın oylarını aldığı ama hizmet ve yatırım alamadığı bir ilim.
Bir tane uluslararası limanım var, istenilen seviyede çalıştırılamıyor. Bir otobüs terminalim var, varoş mahallerinin arasından bir türlü kurtarılamıyor. Bir tane havaalanım var, köy bakkalı gibi, yılda binlerce uçağın ve milyonlarca yolcunun, turistin indiği bu alanı bir türlü büyütüp modern ve ulaşımı kolay hale getiremiyorlar.
Yukarda isimlerini verdiğim mesire, tarihi ve turist çekecek alanlarımın hepsinin yığınla sorunu var; kiminin yol ulaşımı, kiminin konaklama, kiminin temizlik, kiminin yeme, içme ve dinlenme sorunları hat safada. Bunların çözümleri çok kolay olmasına rağmen maalesef çözülmüyor ya da çözülemiyor.
Çözülemeyen, ciğerimin ortasında kangren olan bir başka sorunum daha var mesela, kırk yıldır otomobil sektörüne hizmet veren usta yada tedarikçi esnafımın nerdeyse üst üste biriktiği, sıkışıp kaldığı mahalle araları ve sanayi diye tabir edilen bölgelerimin, daha modern, daha ulaşılabilir ve daha iyi hizmet verebilecekleri bir sanayiye kavuşturulamıyor.
Bu, sanayi diye tabir edilen alanlardaki bütün esnafı şehir dışına yakın bir alana, onlarıda zorda bırakmayacak imkanlarla taşımak, mevcut alanlarının boşaltılması ve benim insanımın nefes alabileceği bir alana kavuşması demektirki, bunu kimse düşünmüyor bile, düşünülüyorsa bile buna yönetenlerin gücü yetmiyor herhalde.
Benim, diğer illerin aldığı ve benim alamadığım yatırımlara ihtiyacım var. Nedir bunlar?
Bir çok alandan akıp Karadeniz’e dökülen çay, dere, ırmak ve nehir büyüklüğünde akarsularım var. Hepsinin ıslaha, geri dönüşüme ve yaşanılabilir alanların oluşturulmasına ihtiyacı var. Ama maalesef bakan yok, ilgilenen yok.
Trabzon Forum AVM ve Moloz mevkiinden, Boztepe gibi seyri sefası Trabzon manzarası olan alana, iki adet modern Teleferiğe ihtiyacım var.
Of ilçemden, Beşikdüzü ilçeme kadar uzanan sahil şeridimden, büyük ve modern bir Metro’ya ihtiyacım var.
Benden İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğuya uzanacak modern bir demir yoluna ihtiyacım var. Bu projenin bana ve benim insanıma neler kalabileceğini tahmin edebiliyor musunuz?
Benim şehir merkezimde, otopark alanlarına ve kolay ulaşım yollarına ihtiyacım var. Benim insanım dar yollardan ve yol kenarlarına yapılan parklardan bıktı usandı artık.
Benim şehir merkezimin otomobil trafiğinden arındırılmaya ihtiyacı var. Gezilebilen, dinlenilebilen, sessiz ve temiz yaşam alanlarına ihtiyacım var.
Benim, mahalle içlerinde yaşam ve park alanlarına, ayrıca yeteri seviyede ulaşım ve kaliteli yollara ihtiyacım var.
Benim; alışveriş için esnaf, ürün, hizmet ve ekonomik olarak uygun ama kalitesi yüksek çarşı ve pazarlara ihtiyacım var.
Benim; spor, sanat ve kültür anlamında eğitim ve gelişim sağlanabilecek kaliteli ve yaşayan alanlara ihtiyacım var.
Benim, sosyal ve kültürel anlamda gezi ve piknik alanlarına, yöresel kıyafet ve yemek kültürümü sergileyebileceğim ulaşımı kolay alanlara ve bu projeleri teşvik edecek, destekleyecek yöneticilere ihtiyacım var.
Benim; turizmi destekleyen, teşvik eden, bana gelen turistlerin rahatını, güvenliğini ve memnuniyetini takip eden, bu turistlerin benim sınırlarım içerisinde bir yerden başka bir yere ulaşımında kolaylık sağlayacak çözümler bulan, bu turistlerin merkezde esnaf ile buluşmalarını sağlamak için, indi bindilerde araçlara kolaylık sağlayacak yöneticilere ihtiyacım var.
Benim, sadece yaz aylarında ortalama üç ay değil; yılda yaklaşık dokuz ay gibi bir zaman diliminde turist çekecek ve turizmi bu zaman dilimine yayacak, kış ve yayla turizmlerinide teşvik edecek, bu anlamda bütün dünyaya benim reklamımı yapacak yöneticilere ihtiyacım var.
Benim, öncelikle ören yerlerinde ve genelde, özellikle turistleri ve genel olarak bütün ziyaretçilerimi aldatan, onları kazıklayan ve hor görüp öyle davranan esnafı ve çalışanı denetleyecek ve yaptırım uygulayabilecek yöneticilere ihtiyacım var.
Benim, insanım için istihdam adına, üretim yapan büyük işletmeleri, fabrikaları ve ticari bütün işletmeleri teşvik edecek, organize sanayilerini geliştirecek ve yeni yeni yatırımcılar bulup bana kavuşturacak yöneticilere ihtiyacım var.
Benim, başta fındık ve Trabzon hurması olmak üzere çay, mısır, kara lahana, kara yemiş, hamsi, turşu, kuymak, Akçaabat köftesi, tereyağ ve süt ürünlerimi, Trabzon hasır bilezikleri ve çeşitlerini destekleyecek ve bunların ulusalda reklamını en üst seviyede yapacak, sunumuna katkı sağlayacak yöneticilere ihtiyacım var.
Benim, yukarda saydığım bütün unsurları görmezden gelen, desteklemeyen, beni kötü gösterecek ve kötü reklamımı yapacak, benim güzel insanıma her alanda zorluk çıkaracak, bunaltacak , gurbete çıkmak zorunda bırakacak basiretsiz yöneticilere ihtiyacım yok.
Benim, koltuk sevdalısı, adamına göre yönetici, ihalelerin efendisi, torpil seven ve yapan, partizan, israfta umursamaz, denetimsiz, ilgisiz, korkak, yağcılıkta ihtisas yapmış, hep bana hep bana, bananeci ve halkın arasından uzak yöneticilere ihtiyacım yok.
Benim, sadece çalışkan, adaletli, cesur, israftan münezzeh ve adam gibi adam yöneticilere ihtiyacım var.
Çok mu şey istiyorum?
Siz ne dersiniz?
Bu şartlarda beni yönetebilmeye talip olan var mı?
(TRABZONLU OLMAK BİR AYRICALIKTIR)