Ülkemizde maalesef Ortak varlık ve değerlerimiz üzerinde bir yığın tartışma yapılıyor.
Tartışma elbette olsun ve olmalı.
Ama bu tartışmalar beraberinde “ayrışmayı” getirirse (maalesef büyük ölçüde getiriyor ), bunun faydalı zerre yönü olmayacaktır, olmamakta, tam aksine zararı olmaktadır.
“Ayrışma ve kutuplaşma” bir millet için en büyük iç tehlike ve tehdittir.
Ülkemizde tartışılan ve ayrışılan başlıca mevzular şunlardır.
Din/İslam, Diyanet, Şeriat, Mezhepler, hukuk, partiler, laiklik, asabiyet, tarikatlar, cemaatler, alfabe( yazı), kılık kıyafet( sakal, cübbe, sarık, çarşaf, başörtüsü ve bilumum tesettür), çıplaklık, cinsiyet ( hususen kadın cinsiyeti ve cinsiyet eşitliği üzerinden), okullar ( hususen İ.H.L ve Kur’an kursları, mülga köy enstitüleri ), İstanbul Sözleşmesi, kadın erkek eşitliği, LGBT…...
Tarihimiz üzerinden de Osmanlı Devleti, Padişahlar, Lozan Antlaşması, Abdülhamit, Vahdettin, Mustafa Kemal, Şapka Devrimi, İsmet İnönü, 1. Ve 2.Meclis, İstiklal savaşı, Osmanlı ailelerinin sürgünü, Halifelik ve kaldırılması, Ali Şükrü Bey’in katli, Topal Osman, Çerkez Ethem, Şey Sait, S. Nursi, Dersim isyanı………
Tartışılan ve ayrışılan mevzularımız o kadar çok ki, saymakla bitmez.
Bilmem ki dünyada bizim kadar tartışıp ayrışan başka bir millet var mı?
Bu yazımızda, bu tartışma ve ayrışma konularından biri olan ve yıllardır süregelen, son yıllarda ise daha da artan Osmanlıyı ele alacağız.
Osmanlı üzerinde en çok tartışılan ve ayrışılan konu, Osmanlı Padişahları hanımlarının Türk olmayışı üzerinden, bir kısım insanlar ”Osmanlı torunuyum” derken, bir kısmı da, Osmanlı torunu değilim deyip, Osmanlıyı benimsememekte, bununla da kalmayıp reddetmekte, aşağılamaktadır.
Bir kere şunu herkes bilmektedir ki, Osmanlı padişahlarının hepsi Türk’tür. Zira, soy/nesep de, anneden değil, babadan intikal eder.
Dolayısıyla padişah hanımlarının Türk olmayışı nesep yönünden hiçbir önem ve anlam taşımamaktadır. Kaldı ki, bu hanımların tamamı (hepsine Mevla gani rahmetler ihsan eylesin ) Müslüman olmuş, bunula da kalmayıp, isimlerini bile Müslüman Türk isimleri ile değiştirmiş, tarihteki en büyük cihan devletimiz Osmanlının büyük insanlarını, padişahlarını (Kanuni, Fatih, Yvuz v.s ) doğurmuş ve yetiştirmişlerdir.
Osmanlı demek “Türk” demektir. Batılıar Osmanlıya hep Türk demiştir.
Hatta Türk olmak Müslüman olmak anlamına gelmiştir. Müslüman olup ta Türk olmayana da Türk denmiştir. Zira Türk, Müslüman demek idi.
Validem 1924 doğumlu ve Tv. da bir Arap veya başka bir kavime ait bir Müslüman kıyafetli, sakallı, sarıklı birini gördüğünde, "Bu TÜRK' müdür "diye sorar. Yani Müslüman mıdır demek istemektedir.
Osmanlıdaki değişik asabiyetlerin hepsi, bugün Türk denen, Türklük kimliği altında tek millet olan kardeşlerimizin hepsi ülkemizde de var. Hem Dini hem de asabiyet olarak bu cemaatlerin hepsi günümüzde var. Osmanlı'da da var, Cumhuriyette de var. Tamamı Türk ve Türkiye üst kimlik, çatı kimlik altında kardeş ve birkaç gayri müslim dini azınlık hariç hepsi Müslüman.
Ayrıca, yüzyıllardır hepsi bir hamur olmuş, kız verip kız almış, oğlan verip oğlan almış, tek bir millet olmuştur.
İşin temeli ise, bütün kavimleri yaratan KUDRET aynı. Hepsi aynı noktadan neşet etmiş. Yani sekiz milyar İNSANLIK KARDEŞİYİZ ve hepsi tek bir sülaleden. O sülale de, ADEMOĞULLARI SÜLALESİ, KAVMİ, kabilesi, milletidir.
Hüda hiçbir kavmi diğerine üstün kılmamıştır. Kılsaydı O'nun ADALETİNE uygun düşmez, adaleti tartışılır olurdu. Kur’an bu konuda son sözü söyler ve şöyle der:
HUCURAT SURESİ, 13.AYET: "Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık, Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanınızdır. Allah her şeyi hakkıyla bilmektedir, her şeyden haberdardır.
Hz. Peygamber bir HADİS_İ ŞERİFİ’NDE de: “Ey İnsanlar, sözümü iyi dinleyin. Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız; Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır” demektedir.
Hepimiz Türk'üz, Türk'ü severiz ama kavmiyetçi, ırkçı, Türk'çü değiliz.
En üst ve ortak kimliğimiz ise MÜSLÜMAN olmaktır. Müslüman olmak tüm sülaleleri KARDEŞ yapar, yüzyıllardır yapmıştır, halen de yapmaktadır.
Daha da üst kimlik ise, sekiz milyarı kuşatır ve İNSANLIK KARDEŞLİĞİNİ getirir. Daha da üstü ise CANLILAR ALEMİDİR ve tüm canlar Allah'ındır, emanetidir. "Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir. Bir insanı da kurtaran, tüm insanlığı kurtarmış gibidir" Hadisi de bize rehberdir.
Sömürgeci Batı emperyalizmi Osmanlı'yı yıkmak için altı asır uğraşmıştır. Haçlı seferleri yapmıştır. Hiçbir zaman yeni bir Osmanlı istemez. Halifeliğin geri gelmesini istemediği gibi. Zira halifelik Müslümanları birleştirir. Kendi kurup yönettiği bir Osmanlıcılık olursa, ona evet der. Kendi uydurduğu, yönettiği bir halife olursa ( fetö gibi) ona da evet der. Batı yeni OSMANLICILIK peşinde ise, böyle bir Osmanlı, böyle bir halifeliktir ve BOP kapsamında böyle bir Osmanlıcılık pilanlayıp uygulamış, Müslüman alemi yerle yeksan etmiştir. Afganistan, Irak, Suriye, Libya, Yemen, Mısır, Filistin, D. Türkistan, Çeçenistan ve ekser Afrika ülkeleri en acı örneklerdir
Batı emperyalizminin eliyle kurulan, yönetilen ne varsa, Din dahil tümüne karşı durmalıyız. Din, vatan ve millet severliğin gereği budur..
Osmanlı’da, Selçuklu’da, Hun, Göktürk, Avar, Hazar, Uygur ve tarihte ne kadar Türk devleti varsa, iyisiyle kötüsüyle bizimdir. Osmanlı bunların en büyüğü ve Haçlıları dize getirendir. Artısıyla eksisiyle bir cihan devleti, dönem dönem eksilerine ve zafiyetlerine rağmen devletler içinde en adili idi. Dinde ve dilde zorlama yapmamış, emperyalist olmamıştır. Olsaydı, cihan devleti olmaz, altı sır yaşayamazdı. Eğer zorlama yapsaydı, bugün Avrupa’nın çoğunda hıristiyan kalmaz, bugün Osmanlı toprakları üzerinde kurulu 60 civarında devlet de Türkçe’den başka dil de konuşulmazdı. Günümüz emperyalist işgalci, sömürgeci ve katil devletleri ile mukayese dahi edilemeyecek insani ve İslami bir devlet idi. Elbette her devlette olduğu gibi, Osmanlı yönetiminde de hatalar var idi. Öyle olmasaydı belki çok daha uzun ömürlü olacaktı.
Osmanlı elbet pir pak değildir. Hususen duraklamadan sonraki devri menfi gelişmeler ihtiva eder. Padişahlar dört dörtlük olmadığı gibi, onlardan sonra gelenler de birçok menfi özellikler taşımaktadır. Kusur arandığında, hepsinde vardır. Ama OSMANLI, hususen kuruluş ve gelişme yıllarında tarihe altın harflerle geçmiş en büyük Müslüman Türk devletidir.
TARİHÇİLERİN TÜMÜ, FARKLI GÖRÜŞTEKİERİN HEPSİ BİR ARAYA GELİP, İDDİA VE BELGELERİNİ ORTAYA KOYMALI VE BİR DAHA TARTIŞMA OLMAYACAK, HİÇ KİMSE AYNI TARİHİ FARKLI ANLATIP YORUMLAMAYACAK ŞEKİLDE “GERÇEK TARİH” YAZILMALI, TARİH “İSTİSMAR VE SİYASETÇİLERE MALZEME” OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR.
O ZAMAN GÖRÜLECEKTİR Kİ; ABDULHAMİT NE KIZIL SULTAN NE DE ULU HAKANDIR. LOZAN NE HEZİMET NE DE ZAFERDİR.
AMA SİYASETÇİLER BU ÇALIŞMAYI, TARİHİ İSTİSMAR KONUSU YAPMAKTAN KURTARMAYI ASLA YAPMIYORLAR. ÇÜNKÜ TARİH ÜZERİNDE SİYASET YAPIYOR, OY DEVŞİRİYOR, TABAN TUTUYORLAR. TARİH AYDINLANIRSA, ELLERİNDE KULLANABİLECEKLERİ MALZEME VE BİR ARGÜMAN KALMAYACAKTIR.
SADECE TARİH DEĞİL, TÜM TARTIŞMALI KONULAR AYDINLATILMALI, NİHAİ KARAR VERİLMRLİ VE POLİTİKANIN ESARET VE İSTİSMARINDAN KURTARILMALIDIR.
ÇOK MU ZORDUR, ABDULHAMİT’İN KIZILSULATAN YA DA ULU HAKAN OLUP OLMADIĞINI TESPİT?
ÇOK MU ZORDUR, LOZAN’IN HEZİMET VEYA ZAFER OLDUĞUNU TESPİT?
ÇOK MU ZORDUR LAİKLİĞİ BASKI ARACI OLMAKTAN KURTARIP, TANIMLAMAK?
TÜM TARTIŞMA KONULARINI AYDINLATIP, TARTIŞILIR VE AYRIŞILIR HALDEN KURTARMAK ÇOK MU ZORDUR?
ÇOK KOLAYDIR AMA HİÇBİR SİYASETÇİNİN VE İDEOLOJİK TABUCULARIN İŞİNE GELMEMEKTEDİR.
Ayrıca Osmanlı, bir imparatorluk değildir. Zira Türk devletleri imparator adını hiçbiri kullanmamıştır. Kelime bize ait olmayıp, Batı kaynaklı -Latincedir ve Osmanlıya imparator Batılılar veya CAHİL TARİHÇİLER Ya da kasıtlı anlayışlar demiştir.
Osmanlı döneminde Osmanlı Devletinin adı; “DEVLET-İ ALİYYE”dir. Yani “BÜYÜK DEVLET.”( Kaynak: M. Bardakçı )
Ortak Tarihimizi, milli ve İslami değerlerimizi tartışmaktan ve hele hele bunlar üzerinden ayrışmaktan behemehal vazgeçmeliyiz. Bize hiçbir şey kazandırmaz, kazandırmıyor. Sadece emperyalist ve ziyonistlere hizmet ediyor, onların işini kolaylaştırıyor.
Tarih övgü ya da sövgü konusu değil, ders alma, olumsuz yönlerinin tekerrürünü önlemek için çok mühim bir deneyim ve tecrübedir, öyle ele alınmalı, istifade edilmelidir.
Son olarak Murat Bardakçı’nın sosyal basında dolaşan şu sözü ile bitirelim:
“Dünyada geçmişine küfreden, bizden başka hiçbir millet yoktur. Üstelik hiçbir ülkenin böyle kurur duyacağı bir tarihi de yoktur.”