Trabzon Haber ve Trabzonspor Haber
2024-05-27 22:49:28

   “MEMURUN SAKINIMI” KANUNU

OSMAN KARAGÜZEL

osmankaraguzel@hotmail.com 27 Mayıs 2024, 22:49

                “Tasarruf genelgesi kapsamında Bakan Şimşek'in talimatıyla ilk aşamada 100, ikinci aşamada da 200 olmak üzere toplam 300 mal müdürlüğü kapatılacak.

 Sosyal Medya Haberi

                 Konuya tersinden yaklaşılıyor ne yazık ki…

                 Sorun, bazı idari birimlerin kapatılmasında değil, devletin bir istihdam kaynağı olarak görülmesinde ve gereğinden çok fazla personelin işe alınmasında.

                 2002’DE MEMUR SAYISI 2.1 MİLYONDU, BUGÜN 5.5 MİLYONA YAKLAŞTI.

                 Devlet kadrolarını sürekli şişirir ve iş üretmeyen, sürekli kaynak tüketen verimsiz bir bürokrasi oluşturursanız, belli idari birimleri ortadan kaldırmakla bir sonuç alamazsınız.

                 Memurlar, 657 sayılı Kanun ile devlete “KATOLİK NİKAHIYLA” bağlı…

                 Kurumunu kapattığınızda, ister evinde otursun, ister başka bir kuruma gönderin; 65 yaşına kadar görev maaşı, ölünceye kadar emekli maaşı vermek zorundasınız.

                 Mevcut devlet memurluğu statüsünün oluşturduğu şartlar, tabiattaki “EŞYANIN SAKINIM I KANUNU” gibi “MEMURUN SAKINI MI KANUNU”nu ortaya çıkarmıştır.

                 Sonuçta hiç bir memurun elde ettiği pozisyonu yok edemezsiniz.

                 Hiç bir ülke;

                -KALABALIK MEMURLAR kitlesi,

                -Büyük ölçekli ve KARMAIK DEVLET BÜROKRASİSİ,

                -Devasa ve GÖRKEMLİ KAMU BİNALARI,

                -HESAPSIZ ve GÖSTERİŞLİ kamu HARCAMALARI ile KALKINMAMIŞTIR.

                 Önemli olan, istihdamın, memur kadrolarıyla değil, değer üretme kapasitesi arttırılan ekonominin gerektirdiği ve talep ettiği NİTELİKLİ İŞGÜCÜ ile sağlanmasıdır.

                 Bu nedenle iyi zamanlarda ve yıllar içinde artan kamu gelirlerinin her fırsatta yeni kamu kuruluşları ve milyonlarca memur kadrosu oluşturularak devlet bütçesi ölçeğinin ve hacminin arttırılmasına değil, ekonominin yenilikçi, teknolojik ve rekabetçi üretim kapasitesinin geliştirilmesine harcanması gerekir.

                 Devletin bürokratik örgütlenmesi ve kadrosu;

                -Kaynak üretmez, aksine kaynak tüketir

                -Örgütlenme ölçeği büyüdükçe ve hiyerarşik kademeleri arttıkça işleri daha iyi çözmez, aksine süreçleri ağırlaştırır ve sonuç alınmasını güçleştirir

               -Sunduğu cazip maaşlar ve yarışma sınavlarıyla işe aldığı eğitimli ve yüksek nitelikli elemanları geliştirmez, aksine kısa zamanda köreltir ve işe yaramaz hale getirir

               -Kamu yatırımlarının ve kamu harcamalarının daha etkili olmasını ve üretimi hızlandırmasını sağlamaz, aksine faktör verimliliğini azaltır

               -Kalkınma hızını ve milli geliri arttırmaz, aksine kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi yavaşlatır.

                Devletin, istihdam sorununu doğrudan memur çalıştırarak çözmeye girişmesinin sonucu, aynı ekonomik pastadan giderek daha çok sayıda değer üretmeyen ve verimsiz bir kitlenin pay talep etmesi ve halkın fakirleşmesi demektir.”

                Pırof. Dr Ulvi Saran Bey’e ait, fazla memur istihdamı ve bazı kurumları azaltarak tasarruf tedbirlerine başvurmaya dair sosyal basında paylaştığı yukarıdaki açıklama ve teşhisine tümüyle katılmamak mümkün değil.

               38 Sene kamu hayatında bulunan bir kamu çalışanı olarak bu durumu bizatihi görmüş, gözlemlemiş ve yaşamış bulunmaktayım.

                Çözüm; nitelikli memur, verimli çalışma, değer üretme, “adama göre iş değil, işe göre adam” ve PERFORMANSA GÖRE MAAŞ sistemidir

                Ayrıca, kamu çalışanlarının (işçi ve memur) SİYASETTEN UZAK olmaları, siyasetin kamu çalışanları üzerinden elini çekmesidir.

                Birde, sendikaların sadece kamu çalışanlarına devletten bir şeyler koparma peşinde olmamaları, verimlilikleri üzerinde de etkin olmaları, verimli olmayanlara sahip çıkmamalarıdır. Daha doğrusu hak edenin haklarına sahi çıkmalarıdır

                 Bir diğer mühim husus ta; “GÖREVDEN ALINAN KAMU YÖNETİCİLERİNİN, EN ALTTAKİ ŞUBE MÜDÜRÜNDEN, EN ÜSTTEKİ DAİRE BAŞKANI, MÜDÜR, GENEL MÜDÜR, VALİ VE BENZERİ TÜM KADROLARIN OTURTULDULMAMASI, BOŞ BIRAKILMAMASI, ÇALIŞMADAN MAAŞ VERİLMEMESİ, BANKAMATİK MEMURLUĞUNA ASLA İZİN VERİLMEMESİ, MUTLAKA BİR VAZİFEDE DEĞERLENDİRİLMESİ VE EMEKLİLİĞİ O KADRODAN OLSA BİLE, GÖREVDEN ALINDIKTAN SONRA O KADRODAN MAAŞ ALMAYA DEVAM ETMEMESİ, TORBA KADROYU BIRAKIP, MÜKTESEP KADROSUNA DÖNDÜRÜLMESİ GEREKMEKTEDİR.”

                 Çok çok daha mühim olan da, İŞÇİ VE MEMUR KAVRAMLARININ KALDIRILARAK “KAMU ÇALIŞANLARI” adı altında toplanması ve “SÖZLEŞMELİ” hale getirilmesi, bir yıllık sözleşmeler halinde görev verilmesi, performansına göre her yıl sözleşmesinin yenilenmesi, verimsiz olanların ise, sözleşmelerine son verilmesidir.

                 Bu çözüm ve öneriyi ilk defa dile getirmiyor, günde 12-13 saati düşmeyen ve buna Cumartesi ve Pazar'ı da dahil ederek çalışma hayatını bu şekilde geçiren bir emekli kamu çalışanı olarak, memuriyete ilk başladığım yıllardan itibaren bu öneriyi dillendirmekte, sözleşmeli uygulamasına "ilk olarak  benden başlasınlar" diyen biriyim.

                 Yani, “maddenin sakınımı” kanununun memurlar için işletilmemesi çözümün kendisidir.

                  Memur ve işçi sıtatülü tüm çalışanlarda büyük bir atıllık, israf ve verimsizlik mevcuttur.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.