İnsanoğlu pervasızca açılıp saçılıyordu.
Yatak odasında giyilecek kıyafetleri, sokakta giyiyor, örtünmeye karşı amansız bir mücadele veriyordu. Örtünse bile, örtünerek çıplaklık peşinde idi.
Ya çıplaklık ya da giyinmiş çıplaklığı tercih ediyordu .
Hususen kadınlar ve belli ölçüde erkekler, fiziki gösteriş ve beden teşhiri için yarışıyor,
Modacılar envai çeşit teşhir kıyafeti üretiyor, insan hayatının belki de en önemli kısmını “kendini gösterme ve beğenilme ”arzusu ve gayreti oluşturuyor,
TABİAT BİLE GİYİNİKKEN, insanoğlu açılmayı tercih ediyor, çıplaklığı çağdaşlık, modernlik ve aydınlık olarak görüyordu.
Hele hele yüzün örtülmesini, yani “PEÇE” takmayı, tamamen gereksiz görüyor, daha da ileri giderek, peçeye düşmanlık ediyordu. PEÇE TAKANLARI AŞAĞILIYOR, YAFTALIYORDU.
Müslümanım diyenlerin, öyle veya böyle tesettüre bürünenlerin bile kahir ekseriyeti peçeye karşı çıkıyor, asla kabul etmiyor, takanları marjinal görüyordu.
Hatta, tanınmayı engelleyen bir giysi olarak görüyor, güvenlik sorunu haline bile getiriyor, bu yönde savunmalar yapanların sayısı, hiç de az değildi.
KORONA geldi, bütün bu iddiaları çöpe attı!
Sadece bayanlara, sadece Müslümanlara değil, kadın erkek herkese, BÜTÜN BİR İNSANLIĞA “PEÇE TAKMANIN MUADİLİ OLARAK “MASKE” TAKTIRDI.
Zor, oyunu bozmuştu! Peçe insanın keyfine göre tercih edilen bir giysi olmaktan çıkmış, zaruret olmuştu. Adeta, “Hadi giyme bakalım” diye sesleniyordu bize korona.
Tanınmama, tanıyamama ve buna bağlı güvenlik sorunu da ortadan kalktı.
Korona; mikropların daha ziyade ağız ve burundan girdiğini, bu iki solunum organının korunmasının önemini de ortaya koydu.
Belki de, sadece korona değil, birçok mikrop türü ağız ve burundan bulaşıyor, bu azalarımızın korunması ve muhafazası önem arz ediyordu.
Kısacası korona, yalnız Müslümanlara değil, tüm insanlığa PEÇEYİ taktırdı!
Sadece peçe taktırmakla da kalmadı.
Meşru ya da gayrimeşru tüm temasları ortadan kaldırdı, EN SEVDİKLERİMİZDEN BİLE AYIRDI.
İnsanoğlu yakın durmada, temas kurmada da sınır tanımıyor, sınırları zorluyor, temas da haram ve helal çizgisini sonuna kadar ihlal ediyor, yakın durması gerekene uzak, uzak durması gerekene yakın duruyordu.
Korona geldi ve tüm insanlığa, kadın ve erkek herkese, mahrem namahrem tüm sınırları yeniden tanzim etti. “Siz miydiniz temas da sınırları zorlayan, her türlü gayriahlaki teması yaygınlaştıran, öyleyse tümünüze, sadece haram mesafe ve teması değil, helal olan tüm temasları da elinizden alıyorum” dercesine, bırakınız aile dışındakileri, evin içinde bile teması engelledi.
Dahası, en yakınımızın hastalığında ve cenazesinde bile teması kaldırdı, mesafe koydu.
Haddini bilmeyen insanoğluna haddini bildirdi. Meşru temas haklarını bile elinden aldı.
KORONA, KENDİMİZE UZAK GÖRDÜĞÜMÜZ ÖLÜMÜ DE YAKLAŞTIRDI! KURBANDA KURBANLIKLAR GİBİ SIRAMIZI BEKLER OLDUK!
HÜLASA, GÖZLE GÖRÜLMEYEN, ZERRE BİLE OLMAYAN, TÜM DÜNYADA TOPLAMI BİR GIRAMI GEÇMEYEN KORONA, TÜM İNSANLIĞI TESLİM Aldı. İnsana acziyetini bildirdi. SEKİZ BİN KM MENZİLLİ FÜZELERİ, İNANOĞLUNUN BİRBİRİNİ ÖLDÜRMEKİÇİN İCAT ETTİĞİ BUNCA SİLAHI TESİRSİZ KILDI, HİÇ ETTİ.
Elbette bunda birçok ibretler vardır ve biz bu ibretlerden ders almalıyız.
Bu bir ilahi ceza mıdır, onu biz bilemeyiz.
Yaradan’ın bileceği, bilebileceği, O’nun yetkisinde olan bu ve benzeri konularda biz hüküm veremeyiz.
Maske/peçe ve temas konusunda yaşadıklarımızın, bunca NİMETİN ŞÜKRÜNÜ BİLMEME olduğu kesin iken, bir İlahi ikaz veya cezalandırma olup olamayacağını biz bilemez, Allah adına konuşamaz, yorum ve kanaatte bulunamayız.
Bizim bilebildiğimiz, her şeyin Allah’ın bilgisinde ve yetkisinde olduğudur.
Bizim bilmemiz gereken; bütün bunlardan ders almamız, her bir musibeti ibret telakki edip, kendimizi muhasebe etmemiz, düzeltmemiz ve bütün bu musibetleri, kendi hatalarımızdan kabul edip, yanlışlarımızı ortadan kaldırma vesilesi görmemizdir.
Hiç şüphesiz koronanın bize yüklediği olumsuzluklar sadece bunlardan ibaret değil.
Korona sosyal hayatımızı, içtimai ilişkilerimizi, iktisadi hayatımızı ve hayatın her alanını olumsuz yönde etkilemiş ve birçok, şükrünü bilemediğimiz nimeti elimizden almıştır.
Belki de en büyük tahribatı, bizi, aile ve cemiyet hayatından koparıp, sosyal ilişkileri bitirip, BİRLİKTELİĞİ ORTADAN KALDIRIP, bireyselleştirmeye, YALNIZLIĞA, ferdi hayata sürüklemesi olacaktır. Özendiğimiz Batı buydu, yani insanı yalnızlaştırmıştı.
DAHİLİ VE HARİCİ EGEMENLERİN DE İŞİNE, BİREYCİLİK, “YALNIZ İNSAN” GELİYOR, DAHA KOLAY YÖNETİYORDU. “BİRLİKTEN GÜÇ DOĞUYOR “ VE EGEMENLER KARŞILARINDA GÜÇ İSTEMİYORDU.
Biz bu makalemizde, koronanın hayatımıza tesir eden iki yönünü, maske ve teması ele aldık.
Şüphesiz korona hayatımıza tesir eden bütün yönleriyle ele alınmalı, iyi ve doğru analiz edilerek gerekli ibret ve dersleri almalı, kendimize, insan olmanın, yaratılmışların en üstünü ve yaratılış gayemize uygun olarak yeniden bir yön vermeliyiz.
Evet. KORONADAN ALINACAK ÇOK DERSLER VARDIR.
Ama görünen o ki, hiçbir ders almadığımız, alamadığımızdır.
Gaflet, narkoz, uyuşturucu, afyon o kadar ağır ki, bizi hiçbir şey etkileyemiyor, değiştirmiyor!
Aklıma istemeden şu geliyor! Birçok geçmiş insan medeniyeti de böyle olduğu, ibret ve ders alamadıkları için mi yok oldular?
Onun için mi helak olup, yer altına gömüldüler ve asrımızda yer altından kazılarla ortaya çıkarılıyorlar?
Neden bu medeniyetler toprak altında kaldı? Neden yok oldular? Neden tarih sahnesinden çekildiler?
Evet. Korona bize çok şey öğret ti. Külfet ve nimetleriyle bizi teslim aldı.
Bir anlayabilsek!
Düşünüp, tefekkür edebilsek!