En önemli tartışma, ayrışma ve kutuplaşma sorunlarımızdan birisi de TARİHİMİZ VE TARİHİMİZDE YER ALAN ŞAHSİYETLERDİR.
On yıllardır devam eden bu sorun, halende bütün hızıyla devam etmektedir.
Yazılı ve hususen de sosyal basında bu tartışmalar bütün çıplaklığıyla görülmekte, adeta “düşman” tavrı ile sürüp gitmektedir.
Bir tarafın “ak dediğine, diğer taraf “kara” ya da bir tarafın “kara” dediğine diğer taraf “ak” demektedir.
Öylesine birbirine zıt “Tarih” anlatımları var ki, bir tarafın “hain” dediğine diğer taraf “kahraman” demekte ya da tersi olmaktadır.
Oysa bir insan ya haindir ya kahramandır. İkisi birden bir insanda olamaz. Ya da her ikisi de değildir. Hatası da vardır, sevabı da de vardır. Güzel yanları olduğu gibi, çirkin yanları da vardır. Tümüyle kötü ya da tümüyle iyi insan neredeyse yoktur. Zira insan beşerdir, iyi ile kötüyü bünyesinde barındırmaktadır. Önemli olan tümüyle güzel değil, güzel yönlerinin daha çok, baskın olmasıdır.
Evet. Ülkemizde “Tarih” ayrışma, kutuplaşma ve neredeyse “düşmanlaşma” haline getirilmiştir.
Tarihi şahsiyetlerden kimin ne yaptığı gizli saklı değil, yaşandığı dönemde milletin gözü önünde yapılmıştır ve devlet arşivlerinde belgeleri vardır.
İyi yaptıklarının da, kötü yaptıklarının da “Belgesi” vardır ve bu belgelere göre konuşulmalıdır.
Gariptir ki, herkes belgelere göre konuştuğunu söylemekte, belgelere dayandığını iddia etmekte, ama çok farklı şeyler söylenmektedir.
Bu işin uzmanları ya da uzman Tarihçi olduğunu söyleyenler dışında bu belgeler halkın elinde yoktur, olamaz da.
O ZAMAN HALK, MİLYONLARCA İNSAN NE YAPACAK, HANGİSİNE İNANACAKTIR?
Fiili durum şudur: Herkes kendi adamına, kendi Tarihçisine inanmakta, onun söylediklerini muteber kabul etmektedir.
Bunun sonucu olarak ta, tartışma, ayrışma ve kutuplaşma başlamakta, HALKIMIZ KENDİ TARİHİ ÜZERİNDEN birbiriyle uğraşmakta, birbirine güvenmemekte, farklı belgelere dayalı farklı anlatımlar toplumda huzursuzluk doğurmaktadır.
Oysa her iki iddia da aynı milletin Tarihi, şahsiyetlerde aynı milletin insanlarıdır. Biri bu ülkenin insanı, diğeri başka bir milletten değildir.
Hepsi biz, bize ait, bizim içimizden, bizim ise, bu ayrılık neden? Neden birinin ak dediğine diğeri kara diyor?
Oysa sorunun çözümü son derece kolay ve basittir.
Bir “Tarih Araştırma komisyonu” kurulur. Tüm farklı iddia sahibi “Tarih uzmanları” oraya çağrılır. Her kesimden bir de gözlemci gurubu orada bulunur. “Buyurun bu işi çözün, herkes belgesini koysun, gerçek Tarihi ortaya çıkarın ve kendi Tarihimiz üzerinden bu fitne, bu ayrılık bitsin” denir.
Bunu kim yapması lazım? Elbette “Devlet” yapması, devletin ilgili kurumları yapması lazım.
İlk akla gelen “TBMM” dir. Mecliste tüm partilerden, bu işi bilen bir karma komisyon kurulur. “İçişleri komisyonu, Dişişleri, Sağlık, Eğitim, Yerel yönetimler, Tarım, Sanayi komisyonları” gibi, bir de “Tarih araştırma komisyonu” kurulur ve bu konular ilgili kurumlar ve uzmanlar nezdinde araştırılır.
Görev ilgili bir kuruma verilir ki, bu kurum “Türk Tarih Kurumu” ya da üniversitelerin “Tarih Bölümleri”olabilir. O kurum tüm farklı iddia sahibi “Tarihçileri” bir araya toplar ve orada konu konuşulur, tartışılır, herkes belgesini ortaya koyar ve gerçekler, gerçek yönleriyle, iyi ya da kötü ortaya koyulur.
Böylece de bu anlamsız hatta kendi tarihini tartışma ve bunun üzerinde ayrışma, kutuplaşma “ahmaklığı” da sona ermiş olur. Geçmişde “SAĞ SOL” ayrışması ve kavgaları ahmaklığı gibi!
Bu olmadığı, yapılmadığı müddetçe, tartışmalar bitmeyecek, milletimizin tarihi şahsiyetler üzerinden birbirine karşı zıtlaşma vesilesi olmaya devam edecektir.
Bu yapılana kadar da, her iki tarafın iddialarına ihtiyatla yaklaşmalı, taraf olmamalı, birbirimizi kendi tarihimiz üzerinden yememeliyiz. .
Bu yapılmıyor, zira bunlar üzerinden siyasi ve ideolojik malzeme olarak kullanılıyor, taraf ve taban kazanılıyor, bunun üzerinden nemalanılıyor!
Hiçbir “Tarihçi” ya da araştırmacı da, gerçeklerin ortaya çıkması, çıkarılması, bu konunun bir nifak vesilesi olmasına son verilmesi için çağrı yapmıyor. Herkes, pazarcı, işportacı mantığı, metodu ile kendi pazarında kendi “Tarihini” satıyor, satmaya devam ediyor! Bunun üzerinden konferanslar veriyor, tv. pıroğramları yapıyor, kitaplar yazıyor ve geçimini bu iş üzerinden sağlıyor.
Acaba dünya da kendi TARİHİNİ TARTIŞAN, TARİH ÜZERİNDEN AYRIŞAN, KUTUPLAŞAN, BU İŞİ SİYASİ VE İDEOLOJİK MALZEME YAPAN başka bir ülke, başka bir millet var mıdır?
Oysa “Tarih” tartışılmaz, üzerinden hasımlıklar yapılmaz, sadece araştırılır, gerçeğin ortaya çıkması için çaba sarfedilir. Günahıyla sevabıyla Tarih ortak geçmişimizdir. TARİHDEN SADECE DERS ALINIR, DERS ALINARAK TEKERRÜR ETMESİ ÖNLENİR.
BİZDE MAALESEF DERS ALINMIYOR, TARİH TEKERRÜR ÜSTÜNE TEKERRÜR EDİYOR!
FATURASI DA ÇOK ÇOK AĞIR OLUYOR! Şu kısa ömrümüzde bile ne tekerrürler gördük ve ne büyük faturalar ödedik, ödemeye de devam ediyoruz.
İlgililer bu meseleyi çözsün artık! Kabak tadı verdi, toplumda çok büyük rahatsızlıklara, ayrılıklara sebep oluyor, düşmanlıklar doğuruyor!
BİRÇOK KONUDA OLDUĞU GİBİ BU KONUDA DA ÜLKE KAYNAYAN KAZAN GİBİ İÇİN İÇİN KAYNIYOR, KAYNATILIYOR! TARİHİMİZ REZALETE DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR!
Dört taraftan dış tehditlerle kuşatıldığımız, emperyalist ziyonistler kudurup kan içmeye doymadığı bu dönemde “İÇ CEPHEYİ GÜÇLÜ TUTMANIN” bir yolu da bu meselenin çözülmesi, ayrışma ve kutuplaşma vesilesi olmaktan çıkarılmasıdır.
Ya bu işi çözün ya da hiçbirinize inanmayacağız, hiçbirinizin tarafı olmayacağız!